Güncelleme Tarihi:
Habertürk'te yer alan röportajda Batı’ya karşı toleransının olmadığını belirten Matematikçi Ali Nesin, “Burası benim ülkem! Kendi ülkemin aptalları ve vahşilerine daha bir toleranslıyım sanırım” dedi.
Nesin, bugüne kadar hiç CHP oy vermediği belirtip, “AKP’nin Türkiye’de önemli değişiklikler yapacağını anlamıştım. Yaptı da; 80 küsur yıldır başımızda olan bir vesayeti kaldırdı. Yerine yeni bir vesayet geldi. Ama bu vesayet bir seçimle gidebilecek türden bir vesayet” diye konuştu.
Kürt sorununun çözümsüz kalmasının sebebi için “Belki de Türkiye Cumhuriyeti’nin hoyratlığı” ifadelerini kullanan Ali Nesin, “Anadil ve özerklik sorunları ancak masada çözülür. Bu sorunlar için dağa çıkılmaz. Bu sorunların çözümü dağda değildir. Bu yüzden PKK’nın varoluş nedenini kaybettiğini düşünüyorum” diye konuştu.
Habertürk’ten Gülenay Börekçi’nin Ali Nesin ile yaptığı söyleşinin bir bölümü şöyle:
-Büyük bir rüyanız var. Eğitim Vadisi hayalinizi anlatır mısınız?
Kocaman bir vadi. Küçüklü büyüklü onlarca köy. Her biri bir başka eğitim konusunda hizmet veren ve her biri bağımsız. Konusunda uzman biri tarafından yönetilen. “Korsan eğitim vadisi” diyorum ben. Muhteşem olur. Ama bunu yapmaya kişilerin gücü yetmez. Arkasında ya bir endüstri ya da devlet olmalı. Nerede bizde bu akıl?
-Yine bir cümle, kitaptan... “Burası benim evimdi, aptallar benim aptallarımdı, cahiller benim cahillerimdi! Yurtdışındaki salaklar umurumda olmazken Türkiye’dekilere kâh üzülüyor, kâh kızıyordum.”
Tabii öyle. Hep öyle değil midir?
Elâlemin çocuğunun yaptığı haylazlıklar pek umurunda olmaz ama kendi çocuğunun yaptığı haylazlıkları canında hissedersin. Burası da benim ülkem; sorunlarını iliğimde hissediyorum.
“Her zaman bu kadar dayanıklı değildim. Türkiye beni dayanıklı yaptı. Artık sataşmalar umurumda bile değil, başta çok üzüyordu. Özellikle beni babamla karşılaştırdıklarında; ama şimdi alıştım. Ve bu karşılaştırmayı yapanlarda pek beyin kırıntısı olmadığını anladım. Zaten çoğunluk, zamanla fikir değiştiriyor, beni haklı buluyor, haklı bulmasa da fikir ayrılığına alışıyor. Bir de tabii somut bir şeyler yapıyorum. İnsanlar bunu çok umursuyor. Yani meyhane köşelerinde söylev çekerek vatan kurtarmıyorum, gençler için elimi taşın altına sokuyorum. Bu da beni bir nebze de olsa affetmelerini sağlıyor herhalde. Ta çocukluğumdan tanıştığım, bildiğim insanlar; ağabey, amca dediğim kişiler selam vermez oldu, kimisi televizyonlarda aleyhime bas bas bağırdı. Üzücü tabii. İnsanın geçmişinden bir parça kopuyor.”
“Artık herkes sosyal medyada bir şeyler okuyor, bir şeyler yazıyor, hatta tartışıyor, kavga ediyor. Okullarda görmedikleri tartışma kültürünü sosyal medyada öğreniyor, farklı düşüncelerle tanışıyorlar; çok önemli bence. Ayrıca sosyal medyada anonim olunabilir. Bu da mahalle baskısı altında olan kişiler için büyük özgürlük kapısı. İnternetteki bilgi kaynakları var bir de; kitaplar, ansiklopediler, ücretsiz erişebileceğiniz web siteleri... Babamın ya da benim yetiştiğim ortamla bugün aynı mı? Tabii henüz tartışma adabını öğrenmemiz için çok erken, ama yavaş yavaş yerleşecek. Ben daha çok kışkırtıcı şeyler yazıyorum. Bir nevi diyalektik dersi oluyor. Çok nadir olarak birilerini engelliyorum. Daha dün bir eşek sıpası bana ‘Yavşak’ demiş! Dokunmadım, duruyor yorumu.”
“Çok uzun yıllar kaldım yurtdışında ama Türkiye’den hiç kopmadım. Kendimi hiç oralı hissetmedim. Türkiye’de de kendimi çok rahat hissetmiyordum ama sonuçta hayat Türkiye’de anlam buluyordu benim için. Bir de Batı’da sistem çok oturmuş. Herhangi bir değişiklik yapmak mümkün değil. Yetiştirdiğim öğrenciler CIA’de, FBI’da, orduda görev alıyorlar ya da kapitalizme ve emperyalizme hizmet ediyorlar. Birey çok güçsüz Batı’da. Ayrıca burası benim ülkem! Kendi ülkemin aptalları ve vahşilerine daha bir toleranslıyım sanırım. Fransa ya da Amerika’dakilere de dayanamıyorum. Batı ekolünden miyim gerçekten? Bir nebze öyle. Ama Batı’ya bayıldığım söylenemez. Bir gün bir Fransız bürokratına ‘Siz şairlerinizi, ressamlarınızı, yazarlarınızı hak etmiyorsunuz!’ diye bağırmıştım. Batı’nın yetiştirdiği büyük insanlar önünde şapka çıkarmamak mümkün değil. Muhteşem bir kültür ve birikim. Halkı için aynı hayranlığı beslediğimi söyleyemeyeceğim.”
“İYİ ÖĞRETMEN OLMAK İÇİN ÇOCUKLARI SEVMEK LAZIM”
“24 yaşımdan sonra hep sevdiğim işi yaptım ve bunun için insanlar bana para verdi! Mutlu bir hayatım olduğunu söyleyebilirim. İyi öğretmen olmak için de çocukları çok sevmek lazım.”
“Devlet okulu öğrencilerinin çok daha iyi yetiştiğini gözlemliyorum. Özellikle taşradan geliyorlarsa. Daha ciddi, olgun, saygılılar; birbirleriyle iletişimleri daha sağlıklı. Anlamaya çalışıyorlar, inatçılar, başarmak istiyorlar. Onlara ders vermek bana daha fazla haz veriyor.”
“Eğitim sisteminin sürekli değişmesini doğal buluyorum. Çünkü eğitim daima dinamik olmak zorundadır; ihtiyaçlar sürekli gelişiyor. Ama bu değişimde iki sorun var: Yeni müfredata hazırlıksız yakalanan, kendilerini yenileme fırsatı bulamayan ya da bununla uğraşmayan yetersiz öğretmenler ve söz konusu değişimlerin çoğunlukla iyi ve çağa uyumlu olmaması. Türkiye’nin 2023’te ilk 10 ekonomiye girmek gibi bir hedefi vardı. Bu amaç başlangıçta zor da olsa imkânsız değildi. TÜBİTAK’ın çapsızlığı nedeniyle bu şansı kaçırdık. Halbuki temel bilimler olmadan sanayi ancak gelişmiş ülkeleri taklit edebilir.”
“PKK VAROLUŞ NEDENİNİ KAYBETTİ”
“Kürt sorunu konusunda AKP büyük atılım yaptı. Artık Kürtçe serbest. Kitaplar, dergiler çıkıyor, televizyon kanalları var. İnsanlar çocuklarına Kürtçe ad verebiliyorlar, mahkemelerde Kürtçe konuşulabiliyor, değişen köy ve kasaba adları tekrar eski adlarına dönüyor. Bütün bunlar AKP’nin hamleleri ve tabii ki Kürt hareketi sayesinde. Kürtlerin tek bir sorunu kaldı: Kürtçenin anadil olarak Anayasa’da tanınması. Bir de özerklik sorunu var ama o sorun sadece Kürtlerin değil, tüm Türkiye’nin sorunu. Ayrıca anadil ve özerklik sorunları ancak masada çözülür. Bu sorunlar için dağa çıkılmaz. Bu sorunların çözümü dağda değildir. Bu yüzden PKK’nın varoluş nedenini kaybettiğini düşünüyorum. Belki nedeni Türkiye Cumhuriyeti’nin hoyratlığı. Eğer Türkiye Cumhuriyeti ve Kürt hareketi masaya oturmayı kabul ederlerse, Türkiye’nin pek yakın bir gelecekte Kürt sorunu diye bir sorununun kalmayacağına inanıyorum.”
“AKP'NİN TÜRKİYE’DE ÖNEMLİ DEĞİŞİKLER YAPACAĞINI ANLAMIŞTIM”
“Ben hep sol partilere oy verdim, ulusal değil, özgürlükçü sol partilere. CHP’ye de hiç oy vermedim. Yani ‘yararlı oy’ ilkesine hiç uymadım. Ama AKP’nin Türkiye’de önemli değişiklikler yapacağını anlamıştım. Yaptı da; 80 küsur yıldır başımızda olan bir vesayeti kaldırdı. Şimdi yerine yeni bir vesayet geldi. Doğru. Ama bu vesayet bir seçimle gidebilecek türden bir vesayet. Oysa daha önceki vesayetten seçimle kurtulmak mümkün değildi. Bunu göz ardı etmemek lazım. Bu vesayet seçimle ve ömürle sınırlı. Dolayısıyla bunu büyük bir gelişme olarak görüyorum.”