Güncelleme Tarihi:
Sizi tanıyalım. Kimdir Sevim Şeker?
Sevim Şeker: 1972 yılında Sivas’ta doğdum. İki yaşımda İstanbul’a gelmişiz. İlk, orta ve lise tahsilimi İstanbul’da yaptım. 1995 yılında Akdeniz Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sınıf Öğretmenliği mezunuyum ama diplomam bazı bölümlerin birleştirilmesiyle Süleyman Demirel Üniversitesi’nden. Ek branş olarak Türkçe bölümünü bitirdim. 1995’te evlendik. 22 yıllık öğretmenim.
Yollar nasıl kesişti?
Sevim Şeker: Uzaktan akrabayız, annemler kuzenler. Akrabalar devreye girdi, ‘Bir tanışın’ falan denildi. Evlenmeyi gerçekten düşünmüyordum, bir nevi görücü usulü. Tanıştık, görünce tabii yapısal olarak kültür uyuyor, her şey uyuyor. Bir bakıyorsunuz düşünmediğiniz şey önümüze çıkıvermiş. Tanıştıktan 6 ay sonra da evlendik.
TANIŞTIĞIMIZDA SON SINIFTAYDIM
Ali Şeker: Tanıştık, anlaştık. Ben son sınıftaydım, Taksim İlkyardım Hastanesi’nde cerrahi asistandım. Sevim de 21 yaşındaydı o sırada. Birbirimizi önceden görmüştük. Tüm bunlara rağmen ilk görüşmemiz heyecanlıydı. Heyecan olmazsa olmuyor zaten.
Evlenme teklifi, kız isteme merasimleri...
Sevim Şeker: Evlilik teklifi falan etmedi. Hiç öyle hevesli hevesli anlatmaya başlamasın. Ben söyleyeyim direkt. ‘İstemeye gelelim’ dedi, ben de ‘Tamam’ dedim. Romantik değildir böyle konularda. Ben de hiç yadırgamamışım baksanıza. Kız isteme gününden evlere şenlik bir tuzlu kahve hikâyemiz var. Onu Ali anlatsın, ben hâlâ anlatırken gülme krizine giriyorum.
HİÇ RENK VERMEDİM
Ali Şeker: Evlilik teklif etmeyince Sevim’in intikamını kız kardeşleri tuzlu kahveyle aldılar. Kardeşleri, Sevim istememesine rağmen ‘Yok yapacağız abla’ demiş, doldurmuşlar tuzu kahveye. Bir yudum aldım ama hiç renk vermedim. Sonuna kadar içtim. Benim bu rahatlığım karşısında onlar stres yapmaya başladı. ‘Bunda hiçbir tepki. Yok acaba tuzlu kahveyi yanlış kişiye mi verdik?’ diye. Ben renk vermeyince, onların rengi attı. Ben tahmin etmiştim de, onlar çetin cevize çarptıklarını tahmin edemediler.
ÇOCUKLARIM ‘TAKİPSİZLİK’ VERDİ
Ali Şeker’i televizyonda gören aile fertlerinin tepkileri neler?
Cem Şeker: Başta çok heyecanlanmıştım ama artık alıştım sanırım.
Ceylin Şeker: Babamı gören hemen diğerlerine seslenirdi. Kimin ne işi varsa koşar ekranın başına gelirdi. Şimdilerde daha olağan karşılıyoruz.
Ali Şeker: Çocuklarım artık takipsizlik kararı verdiler benimle ilgili.
Eşiniz nasıl biridir?
Sevim Şeker: Sakin biriydi Ali ama siyasetle birlikte biraz sinirler geriliyor sanırım. Gerçekten çok çalışkan, dürüst, insancıl, çok alçak gönüllüdür. Doğaya çok düşkün hayvanları çok sever, yardımseverdir. Elinde avucunda ne varsa paylaşmayı sever. Ben Ali’nin dürüstlüğüne ve yardımseverliğine aşık olmuştum.
Eşinizin yoğun temposu ne gibi zorluklar yaşamanıza neden oldu?
Sevim Şeker: Yıpranıyorsunuz ama Ali çok dışa dönük bir karakter, artık değişmez. ‘Ah’ çektiğim bazı zamanlar oluyor. Ali nasıl mutlu olacaksa bizlere de ona destek olmak düşüyor. Özlemimizi, yüklerimizi kimi zaman sineye çekip oturuyoruz.
İÇİŞLERİNİ İHMAL ETTİM
Ali Şeker: Sevim, mesleğini ve öğrencilerini çok sever. Hem çalışıp hem çocuk büyütmek kolay değil. O konuda çok yoruldu, emek verdi, hakkını teslim etmek gerekiyor. Siyaset döneminde daha yoğun şekilde dışarıya eğildiğim için içeriyi, içişlerini ihmal ediyorum. Siyaset tek kişinin yapabileceği bir şey değil.
MEKATRONİK MEZUNU CAN’DAN KUTU OYUNU
EVİN en büyüğü Can, mekatronik mühendisliği mezunu. Şimdilerde ise mezun olduğu alandan bambaşka bir işle meşgul. Kutu oyunları dizayn ediyor. Yetişkinler için tasarladığı aşk oyununun isim babası Ali Bey olmuş ve “Aşk Olsun” adını vermiş. Temel matematik ve İngilizce eğitimi için de oyunlar geliştirmiş.
CEM DE DOKTOR OLACAK
ŞEKER Ailesi’nin ortanca çocukları Cem, tıp fakültesinde okuyor. Cem’in ve ortaokul öğrencisi kardeşi Ceylin’in dersleri neredeyse tüm gün sürüyormuş. Ali Şeker, “Babası gibi doktor olacak” diyor Cem’den bahsederken, gururla. Kendisi ‘Usuldendir üste tıp yazılır’ tavsiyesi üzerine makina mühendisliğini düşünürken tercih listesinde üste tıp yazmış. “Cerrahpaşa’yı kazandım. Başta tesadüf gibi görünse de çok sevdim mesleğimi” diyor.
‘HOCAM KIYMETİNİZİ BİLEMEMİŞİZ’
“BU süreçte okula gittiğimiz günlerden daha fazla efor sarf ediyoruz. Her bir öğrencimin ve velimin farklı dertleri, kaygıları oldu. Velilerimizin kaygıları daha da yükseldi. Öğrencilerim küçük yaş grubunda ve oyun çocuğu oldukları için evde bunaldılar. Kendileri bunaldıkça ailelerini de bunalttılar. ‘Hocam kıymetinizi bilememişiz’ diyen velilerimiz çok oldu. Gözüm kulağım hep öğrencilerimin üzerinde.”
EVLERİ MİNİ BİR OKULA DÖNÜŞMÜŞ
Sevim Şeker üçüncü sınıftaki minik öğrencileriyle uzaktan da olsa sürekli iletişim halinde olduğunu söylüyor: “Büyükçekmece Halime Bulduk İlkokulu’nda sınıf öğretmeniyim. Eğitim Bilişim Ağı’ndan (EBA) derslerimiz yoğun şekilde devam ediyor. Bunun dışında neredeyse tüm iletişim kanalları üzerinden etkileşim halindeyiz. WhatsApp gruplarımız ve telefonlarımız aracılığıyla öğrencilerimle ve velilerimle saatlerce görüşmeler yapıyorum. Hem psikolog oluyorum hem de öğretmenliğe devam ediyorum. Çocuklarıma evde neler yapılabilir, hangi aktivitelerle daha kaliteli vakit geçirilebilir bunları anlatıyorum. Anlayacağınız sürekli yoruyorum onları.”
MÜZİK VE DANS VAZGEÇİLMEZ
Şeker Ailesi’nin evinde koronalı günler nasıl geçiyor?
Sevim Şeker: Sanırım salgından sonra diyetisyenler ve psikologlar hatta psikiyatrların kapısı aşınacak. Cem spor salonuna gidiyordu, şimdilerde spor salonunu eve getirdi. Salgın öncesi ben de pilatese gidiyordum, evden yapmaya çalışıyorum. Öğrendiklerimi tekrar etmeye çalışıyorum. Yemekten, etraf toparlamaktan fırsat bulabilirsem. Çok yürürdüm, ondan biraz ayrı kaldığım için üzülüyorum.
YETENEKLERDEN PAYIMI ALAMAMIŞIM
Ali Şeker: Sevim Hanım, ‘aileme yansımış yeteneklerim’ diyor da ben payımı alamamışım sanırım (gülüyor). Türkiye’de en çok sünnet yapan, cerrahi sünnet yapan hekimlerden biriyim belki de tekimdir. 17 binin üzerinde sünnet yaptım. Üç dönemdir milletvekiliyim.
HEKİM TAVSİYESİ: TEMASI EN AZDA TUTUN
ALİ Şeker’e, bir hekim olarak koronavirüse yönelik önerilerini ve tavsiyelerini soruyoruz. “Öncelikle teması en azda tutmak gerekiyor” diyen Ali Bey, şunları anlatıyor: “Virüs canlıdan canlıya bulaşıyor, yani insanla temastan. Hayvanlarla ilgili net bilgi yok. Korona virüslerin başka türleri hayvanlarda uzun süredir var. Ancak tüm dünyayı etkisi altına alan bu tipini insana buluştırması söz konusu değil. Virüs canlı olmayan bir materyal ancak canlı bir hücreye girerse kalıyor. Gözlerden, ağızdan, burundan yani mukoza dediğimiz yerlerden vücuda giriyor. Soluğun soluğa karışması durumundan geçiyor. Farkında olmayan aslında hasta olup bağışıklık kazanan var. Ve farkında olmadığı için salgın zincirine yeni halkalar ekleyenler. Bir süre daha herkes evinde kalmalı.”