Alevi müziÄŸi deÄŸil Anadolu müziÄŸi yapıyorum

Güncelleme Tarihi:

Alevi müziği değil Anadolu müziği yapıyorum
OluÅŸturulma Tarihi: Åžubat 15, 2003 00:00

Londra Caz Festivali Direktörü Tony Haynes, Londra'da Türkiye'den gelen göçmenlerin yaÅŸadığı Green Lanes üzerindeki bir markette alışveriÅŸ ederken çalan müziÄŸe kulak veriyor. Ä°lginç, ilginç olduÄŸu kadar etkili bir müzik bu. Söyleyen de yabana atılacak gibi deÄŸil. Caz konserlerinde trombon ve piyano da çalan Haynes, kaseti satın alıp evinin yolunu tutuyor, hiç vakit kaybetmeden birkaç kez dinliyor. Ve kasetin izini sürmeye baÅŸlıyor. Haynes'in aklını başından alan, Sabahat Akkiraz'ın kasetidir. Hemen her Ä°ngiliz gibi hayli kararlı bir insan olan Haynes, Londra'da yaÅŸayan kardeÅŸi aracılığıyla Sabahat Akkiraz'ı bulmakla kalmıyor, direktörlüğünü yaptığı Londra Caz Festivali'ne de davet ediyor, 1997 yılı için. Fransa'da ise halen Avrupa BirliÄŸi Kültür Komisyonu BaÅŸkanı olan ve Peter Gabriel'den sonra etnik müzik konusunda en önemli isim kabul edilen Alain Weber üstlenecektir Tony Haynes'in rolünü. Akkiraz'ın, etnik müziÄŸin kábesi diye bilinen Paris'teki Theatre de la Ville'de konser veren ilk Türk sanatçı olmasının arkasında onun imzası vardır. Aynı zamanda Nusret Fatih Ali Han'ın yakın dostu olan Alain Weber, ünlü Pakistanlı müzisyen ölünce, tereddüt etmeden verir hükmünü: 'Nusret Fatih Ali Han'ın yerini tutacak tek isim Sabahat Akkiraz'dır.' Bu ülkede Alevi olmanın getirdiÄŸi geleneksel bir eziklik vardır. Daha fazla içe kapanırsınız, hissettirmemeye çalışırsınız. Siz de yaÅŸadınız mı bu ezikliÄŸi?- Benim çocukluÄŸum yurt dışında geçti, Almanya'da büyüdüm. Dolayısıyla orada böyle bir eziklik hissetmem mümkün deÄŸildi. Ama Sivas'taki köyümüzü de biliyorum. Tatillerde babamız bizi köye yollardı. Bizim köyün karşı tarafı Sünni'ydi. Alevilerle Sünniler, birkaç asırdır aynı köyde bir arada yaşıyordu. Ben hiçbir zaman köy halkının içinde sözünü ettiÄŸiniz ezikliÄŸi yaÅŸamadım. Ancak, bilhassa Sivas trajedisinden sonra belli bir farklılaÅŸma oldu. Ben orada pek çok arkadaşımı kaybettim. Buna raÄŸmen, Alevi tasavvufunun temel direklerinden biri olan 'YetmiÅŸ iki millete bir göz ile bakma' felsefesi gereÄŸi, ayrımcılık yapmayı doÄŸru bulmuyorum. Bu yaptığım müzik için de geçerli, insanlarla iliÅŸkimde de geçerli. Bu ülkede yetiÅŸen hemen herkes bu eziklikten payını alıyor. Yurtdışına çıkınca çok daha rahat görüyorsunuz bunu.Alevi toplumunun türkülerle bu kadar içli-dışlı olmasında, Kerbelá'da yaÅŸanan trajedinin, bilinçaltında sürekli bir travma üretmesinin ne kadar etkisi var sizce? Kapalı ve travmatik bir toplum, kendini en iyi türkülerle ifade edebiliyor galiba...- Öyle bir tarafı var. Kapalı toplumda, insanlar isyanlarını da, acılarını da, aÅŸklarını da türkülere döküyorlar. Zaten bunun için o isyanlar, acılar ve aÅŸklar evrensel olabiliyor. Bu nedenle, biz bu türküleri Brezilya'da, Hollanda'da veya Ä°rlanda'da söylediÄŸimiz zaman, sözlerinden bir ÅŸey anlamasalar da müzik benzer bir etki uyandırıyor. Ancak bunu sadece Alevi müziÄŸi olarak deÄŸerlendirmeyi doÄŸru bulmuyorum ben, bu Anadolu müziÄŸi. Ben de Alevi müziÄŸi deÄŸil, Anadolu müziÄŸi yapıyorum. Biliyorum elbette, Anadolu müziÄŸinin en kuvvetli taraflarından biri Alevi müziÄŸidir ama bunun yanında Ermeni ezgileri de vardır, Kürt gazelleri de vardır, Kerkük hoyratları da vardır. Ãœstelik kimi yerde bunlar birbirinin içine geçmiÅŸ vaziyettedir. Aziz Nesin, Türk milletinin dünyaya yaptığı en büyük kötülüklerden birisinin sazı icat etmek olduÄŸunu söylemiÅŸti...- Saz çok güçlü bir alet. Özellikle, yurt dışına çıktığınız zaman bunu çok daha rahat görebiliyorsunuz. Gitarın, buzukinin çıkartamadığı sesler sazdan çıkabiliyor. Ustalarımızın bu aleti, göğüslerini gere gere bütün dünyaya tanıtmaları gerekir. Çünkü bu enstrüman, Çin'den Avusturya'ya kadar çalınıyor. Biz konserlerimizin bazı bölümlerini, sırf saza ayırıyoruz. Yurtdışı tecrübeniz nasıl baÅŸladı?-Almanya'da yaÅŸadığım yıllar, bana kendi deÄŸerlerime sahip çıkmayı öğretti. Anadolu'yu köy köy, ev ev gezerek türküler derledim. Londra Caz Festivali'nden ne zaman davet aldınız?- Davet 1996 yılında geldi, biz de 1997 yılındaki festivale katıldık. DoÄŸrusunu söylemek gerekirse, baÅŸlangıçta bir hayli ürkek ve çekingen davrandım. Almanya'da büyüdüğüm için caz dinlemiÅŸtim gerçi ama bizim türkülerimizi caz festivalinde seslendirmenin ne anlama geleceÄŸini bilmiyordum. Ayrıca bu müzik, yabancılar için ne ifade eder, onu da bilmiyordum. Ãœstelik, ilk defa bir halk müziÄŸi sanatçısı caz festivaline davet ediliyordu. Neyse, çıktık, Londra'da caz enstrümanları eÅŸliÄŸinde türkü okuduk. MüthiÅŸ beÄŸenildi. Salon alkıştan inliyordu. Ondan sonra da bırakmadılar peÅŸimizi zaten. Londra, Dublin ve Glasgow'da toplam on konser gerçekleÅŸtirdik. Daha sonra ne oldu?- Kasetlerimi Londra'da Anadolu göçmenlerinin yaÅŸadığı Stoke Newington bölgesinde keÅŸfedip beni Londra Caz Festivali'ne davet eden ve ‘Echoes From Anatolia’ (Anadolu'dan Yansımalar) konserini organize eden Tony Haynes, aynı yıl Fransa'ya davet etti beni. Yaptığımız müzik o kadar beÄŸenildi ki, 10’a yakın konser verdim Fransa'da. 2000'de yılında bu kez Fransa Kültür Bakanlığı'ndan bir davet aldım. Aynı yılın kasım ayında ise Avrupa'da etnik müziÄŸin mabedi kabul edilen Theatre de la Ville'de bir konser verdim. Burada konser veren ilk Türk bendim. 2001'de Hollandalı sanatçı Jasperine De Jong'la birlikte Hollanda'da beÅŸ konser verdik. GeçtiÄŸimiz yılın Nisan ayında da Brezilya'nın Sao Paulo kentine gidip iki ayrı konser gerçekleÅŸtirdik. Böylece, Anadolu türküleri ilk kez Güney Amerika'da seslendirilmiÅŸ oldu. Peki bu baÅŸarıdan sonra müziÄŸe iliÅŸkin düşüncelerinizde herhangi bir deÄŸiÅŸme oldu mu?- Kendi müziÄŸimize daha çok güvenmeye baÅŸladım. Dünyanın her yerinde dinlenebilecek kalitede bir müziÄŸimiz olduÄŸunu gördüm. Cazla halk müziÄŸi arasında bir paralellik kurabildiniz mi?- Ä°kisi de doÄŸaçlama üzerinden gidiyor. TRT YASAKLAMIÅžTI, ŞİMDÄ° BELGESELÄ°NE Ä°MZA ATACAKBir belgesel yapıldı sizin için deÄŸil mi?-Fransa-Belçika ortak yapımı bir belgesel, Ä°stanbul ve Ankara dışında, Anadolu'nun muhtelif yerlerinde çekildi. Ãœlke içinde ve dışında çok beÄŸenilen türkülerden yola çıkılarak yapılan bir belgeseldi bu. Bu belgesel hem Fransız, hem de Belçika kanallarında yayımlandı. Åžimdi de Ä°talya ve Amerika'da muhtelif kanallarda gezdiÄŸini duyuyoruz. BaÅŸka belgesel projeleri var mı?-Evet ve bu daha ilginç. Fransızlar’la RT ile TRT ortak bir belgesel yapacaklar. Ben yıllarca TRT'de yasaklı kaldığım için, TRT'nin de yapımcılardan biri olması son derece ilginç geliyor bana. Bu yaz çekimler baÅŸlayacak. Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!