Güncelleme Tarihi:
Kutup Dalgakıran
İstanbul'daki cemevlerine gelenlerin çoğunluğunu, dar gelirli Aleviler oluşturuyor. Az sayıda da ekonomik ve sosyal konumu iyi olanlar. Ancak yaş ortalaması için bir şey söylemek mümkün değil. Her yaştan Alevi, cemevine ilgi gösteriyor. Kadınlarla erkeklerin oranı da eşit. Belli kentlerden, köylerden gelip İstanbul'a yerleşenler, cemevlerinde belli günlerde rezervasyon yaptırıyorlar. Kurbanlar kesip lokmalar dağıtıyorlar ve ibadet ediyorlar.
Gazi Mahallesi Hacıbektaş Veli kültür ve Tanıtma Derneği'nin altı yıllık Başkanı Dede Hüseyin Gülen, (Bu diziyi yayına hazırlarken cemevinin kongresi yapıldı. Hüseyin Dede adaylıktan çekildi ve Mahmut Türkmen başkan seçildi) yüzyıllardır Alevilerin horlanıp dışlandığını anlatıyor. İnançlarını da ancak kendi sazına, kendi sözüne anlatabilmişler, korkarak. Gizli de olsa kardeşliği, adaleti kendi içlerinde kurmuşlar. ‘‘Köyden kente göç başlayalı 30 sene oldu. Herkes birbirini buldu, cemevlerini kurdu. Birtakım kötülüklere set çekmek, bayrağımızı, milletimizi, devletimizi ve Atatürk'ümüzü korumak için. Bir de kendi inançlarımızı yaşamak ve kendi cenazelerimizi kaldırmak, kendi ibadetlerimizi yapmak için.’’
Hüseyin Dede, Gazi Mahallesi olaylarının yıldönümü arifesinde şunları söylüyor: ‘‘Cemevinden içeriye katil giremez, hırsız giremez, kumar oynayan giremez, kadın boşayan giremez, küskün giremez. Bilenler var da söylemiyorsa, günahı cemaatin boynuna!’’
Söz Gazi olaylarından açıldığında ise verdiği cevap çok net oluyor. ‘‘Cemevinde gençler ve mahalle sakinleri, birbirlerine güzel örnek olmak amacında. Yanlışlara set çekiyoruz. Bu mahalle PKK yuvası gibi gösteriliyor. Yanlış! Kesinlikle bu halk, yönetim buna fırsat vermeyecektir. Vaktiyle ufak tefek şeyler oldu. Gençlerimiz de bunu iyi anladı. Böyle şeylerden herkes uzak durur. Sağduyu hakimdir. Prokatörlere karşı özellikle gençlerimiz çok uyanıktır.’’ Ancak cemevi yeni yönetiminin bu görüşleri ne derece hayata geçireceği, merakla bekleniyor. Aleviliğin temel düsturu olan eline, beline, diline hakim olmanın yanında, eğitim, öğretim, ekonomi, birlik, beraberliğin de çok önemli vurguluyor. ‘‘Alevisiyle Sünnisiyle birlikte yaşamak çok güzel. Ama baştakiler kendilerine çeki düzen vermeli. Milletin aynası olan meclis paslanmış. Bu aynayı parlatmak lazım. Bu ülke temiz ellerde olmalı.’’
Hüseyin Dede, isteyen Alevinin camiye de mescite de gittiğini söylüyor. Ancak toplumsal inancın bir yeri olduğunun gözardı edilmemesi gerektiğine inanıyor. ‘‘Cemevinde camiye gidin desem, kimse gitmez. Çünkü inancını burada yaşayacaktır. Biz istiyoruz ki herkes inancını istediği gibi yaşasın.’’
En büyük Cemevi
Kartal Cemevi Eğitim Kültür ve Sosyal Dayanışma Vakfı, Türkiye'nin en büyük cemevi. Haziran ayında tüm birimleriyle faaliyete geçiyor. Üç katı toplam 5 bin 400 metrekare kapalı alanlı ve 5 dönümlük arazi üzerine kurulu. Şimdiye kadar 105 milyar harcanan cemevinin bitirilmesi için 150 milyarlık bir harcama daha gerekiyor.
Cemevinde 0-7 yaş grubundaki kimsesiz çocuklar ve bakıma muhtaç yaşlılar için yurt da bulunuyor. Sağlık ocağında da muhtaçlar ücretsiz muayene ve tedavi olacaklar. Kartal Cemevi, cenaze arabasına da sahip. İstanbul'un herhangi bir semtinde ölen Aleviler, bu araçla Kartal cemevine getirilip 700 yıl önceki gibi kadınlı erkekli cenaze namazı kılınıyor ve buradan defnediliyor. Cemevinin sekiz ceset kapasiteli morgunun yanı sıra kütüphane, konfarens salonu, yemekhane, soğuk hava deposu da bulunuyor. Başkan Hüseyin Deveci, ‘‘Kabemiz insandır. Bizim felsefemiz, insana hizmettir’’ diyor. Anadolu yakasında yaşayan Aleviler akın akın geliyor. Yılın 365 günü, hangi inançtan olursa olsun binlerce insan, burada ibadet edip karınlarını doyuruyorlar.
Şahkulu Sultan Külliyesi Mehmet Ali Hilmi Dede Baba Araştırma Eğitim ve Kültür Vakfı, 1994 Temmuzu'nda kuruldu. Türkiye'nin ilk ve büyük cemevlerinden biri. Başkan Mehmet Çamur, iki yıldır vakıf başkanlığını sürdürüyor. Mehmet Çamur, dergahı haftada en az sekiz bin kişinin ziyaret ettiğini söylüyor. Hızır Lokması ve 12 İmam'da bu sayı 10 binin üzerine çıkıyormuş. Şahkulu Dergahı'nda pazar günleri düzenlenen semah ayinine İstanbul'un Anadolu yakasından binlerce Alevi katılıyor. Şahkulu Dergahı'nı diğer cemevlerinden ayrıcalıklı kılan bir özelliği, Türkiye'de tek olan Alevi-Bektaşı Araştırma Kütüphanesi'nin olması. Görevliler, Türkiye'nin dört yanından toplamışlar belgeleri. 3 bin kitap toplanmış. Kütüphane, meraklıları kadar araştırmacılara da açık. Dergahta sağlık ocağı ve diş polikiliniği de bulunuyor. Kullanma süresi geçmeyen ilaçlar toplanarak doktor gözetiminde hastalara ücretsiz veriliyor.
Şahkulu'na genellikle yoksul Aleviler, öğrenciler, araştırmacı ve politikacılar geliyor. Sivas, Erzincan, Tunceli, Malatya, Tokatlılar çoğunluğu oluşturuyor. Dergah, kitaplar da yayımlıyor. Bunlar, Alevilerin klasik başucu kitapları: İmam Cafer Buyruğu, Ölmeden Önce Ölmek, Kırklar Cemi, Dört Kapı Kırk Makam, Şaha Doğru Giden Kervan, Pir Sultan Abdal, Hacı Bektaş-ı Veli, Alevilikte Musahiplik, Anadolu'da Dergahlar...
Cenaze namazı
Dede Mehmet Çamur, cemevine duyulan bir diğer ihtiyacın, camilerdeki cenaze namazlarında sıkça duydukları şu sözden kaynaklandığını anlatıyor: Dirisi gelmeyenin ölüsü geliyor. Buna karşılık cemevleri içinde gusülhane yapılmaya başlanmış. Böylece Aleviler, cenazelerini burada yaptıkları dini törenle kaldırıyor. ‘‘Biz kendi cenazemizi kendi yerimizde kaldırıyoruz. Ama cemevleri camiler gibi sadece ibadet yeri değil. Aşevi, cemevi, ve çeşitli kurslar düzenliyoruz. Sadece yemek değil, her hafta onlarca dilekçe geliyor. Çocuğuna doktor, kitap parası bulamayanlar bize başvuruyorlar. Biz de ekonomik gücümüz ölçüsünde yardım ediyoruz. Şu an 85 üniversite öğrencisine burs veriyoruz.’’ Bu sayıyı yetersiz bulduklarını, fazlalaştırmak istediklerini söylüyor. Ayrıca bir konferans salonu da yakında cemevinde hizmete giriyormuş. Mehmet Çamur, dergahın ticari faaliyeti olmadığını, devletten bir kuruş gelirleri olmadığını vurguluyor. Dergah, bütün bunları, gelen bağışlarla yapıyormuş.
Sarıgazi Cemevi İkinci Başkanı Ersin Defterlik ise cenaze konusunda sadece Alevilerin değil, Sünnilerin de yararlandığını söylüyor. ‘‘Cenaze namazımızın hiçbir farkı yok.’’
Kartal Cemevi Sekreteri Turan Işık, radikal sol grupların cemevine girmesine izin vermeyeceklerini söylüyor. Zaten taban bulamayacaklarını da ekliyor. ‘‘Sarıgazi'de, Gazimahallesi'nde provokasyon yaptılar. Burada yapamayacaklar. Buranın devletin korumasında olması gerekir. Devlet buraya tankıyla girmesin. O zaman sol grupların gelip pankart asması, basın deklarasyonu yayınlaması mümkün değil.’’ Sarıgazi Cemevi'nde birkaç ay önce gerçekleşen cenaze olayına değiniyor. ‘‘Cenazenin nasıl kaldırılacağı bellidir. Öbür türlüsüne kesinlikle müsade etmeyiz. Cami nasıl devlet korumasındaysa burası da öyle olmalıdır.’’
Turan Işık, Alevi nüfusuyla Sünni nüfusu barıştırılmadıkça Türkiye'de demokrasinin ayakta durması mümkün olmadığı görüşünde.‘‘Camide ya da havrada ibadetin özgürce yapılmasını savunmak, demokratlığın ilk şartıdır. Türkiye'nin demokratikleşmesini savunan herkes bunun Alevilik değil, demokrasi sorunu olduğunu bilmeli.’’
Sarıgazi Kültür Dayanışma Yaşatma Derneği Başkanı Ali Çelik, Sarıgazi'nin sosyal yapısıyla ilgili bilgi veriyor. Çoğunluk Kırşehir, Tokat, Sivas, Tunceli, Sivas, Erzincan ve Erzurumlular'dan oluşuyormuş. Ali Çelik, Sarıgazi'nin yüzde 70'inin Alevi olduğu için cemevinde cenaze işlerinin yapılmasının zorunlu olduğunu söylüyor. ‘‘İbadetten fazla cenaze sıkıntısı çekiyorduk. Derneği kurduk. Tüzüğümüzde de cenaze kaydı şeklinde bir madde var’’ diyor. Aşevinin de inşaatı bitmek üzereymiş.
Sarıgazi Cemevi'nin İkinci Başkanı Ersin Defterlik, Türkiye'de Alevi geleneğiyle cenazeyi kendi cemevlerinin kaldırdığını anlatıyor; sonra da Gazi Mahallesi... Cemevi Sekreteri Mehmet Aydoğdu ise Alevi gençlerinin 70'li yıllarda geleneklerini küçük gördüklerini anlatıyor. ‘‘ 80'li yıllara geldiğimizde köydeki bilgi ile şehirdeki bilgi farklı idi. Boşluk yaşadık. Kente geldiğimiz vakit inançlarımız aklımıza geldi. Kitaplarımızı aldık. Büyüklerimizin tecrübelerini dinledik. Tabii dört dörtlük değiliz ama kendimizi yetiştirdik. Cemevlerine akın akın insanlar geliyor.’’ Eskiden baskı nedeniyle ‘‘Aleviyim’’ diyemiyorlarmış. Ama şimdi, cumartesi ve pazar günleri yemek, Cuma ve cumartesi akşamları cem oluyormuş..
Sarıgazi Cemevi'ne, haftada beş bin kişi geliyor. Gençlerin oranı oldukça fazla. Mehmet Erdoğdu, ‘‘Eskiden Aleviliği bile savunmuyorlardı, şimdi Gençlik komisyonumuz var. Gençlik Aleviliği savunuyor. Öğrenmek istiyorlar. Bize yön verin diyorlar, merak var.’’ Erdoğdu, Aleviliği yanlızca din değil, sosyal ilişki olarak görmek gerektiğini düşünüyor.
Cemevi bir ihtiyaç
Pirsultan Abdal Kültür Dernekleri Genel Başkanı Necati Yılmaz, Türkiye'de cemevlerinin çoğalmasının çok doğal olduğunu söylüyor. ‘‘Mücadelesini verdiğimiz çağdaş laik demokrasilerde Diyanet İşleri Başkanlığı gibi yapılanmalara yer yoktur. Din hizmeti bir kamu hizmeti değildir. Devlet, bünyesindeki bu anti-laik kurumlardan arınmalıdır. İnançsal dünya, bireylerin vicdanlarına terk edilmelidir.
Ülkemizde bir cem ve kültürevleri patlaması yaşandığı düşüncesine katılmıyoruz. Aleviliğin kültür ve inanç olarak ifade edilmesi ve yaşaması için cemevleri ve kültürevleri gibi mekanlara ihtiyaç vardır. Bu anlamda yaratılan mekanlar parmakla sayılacak kadar azdır. Ancak düne değin hiç olmadığından, bugün için yapılan tesisler dikkat çekiyor.
Kartal Cemevi, Türkiye'nin en büyük cemevi. Huzurevi, yetiştirme yurdu, dersane, hastane, konferans salonu, cemevi, morg ve cenaze aracına sahip.
Karacaahmet Dergahı'nda, kültürel etkinliklerin yanı sıra Aleviler ibadet ediyor.