Alerjinin sorumlusu fazla hijyen

Güncelleme Tarihi:

Alerjinin sorumlusu fazla hijyen
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 01, 2005 00:41

Alerji dünyasına hoş geldiniz. İnsanı yaşamından bezdiren kaşıntılar, hapşırıklar, nezleler, modern yaşamın ve giderek daha üst aşamalara tırmanan hijyenin, yani bakterilerden kesin arınmış ortamların bize hediyesi. Kurtuluş yolu mu?

Taa çocuk yaştan başlayarak bedeni günlük yaşam içinde zararsız mikroplara açmak... Bir süredir araştırmaların odak noktasında olan ve alerji artışında sorumlu görülen ‘Hijyen hipotezi’ giderek daha çok gerçek gibi gözüküyor... Özellikle yararlandığımız New Scientist bilim dergisindeki bir haber, bu yönde yeni gelişmeleri bildiriyor.

Modernleşme ile birlikte hepimiz alerji dünyasına hoş geldik. Astım, saman nezlesi, toz ve kedi tüyü alerjileri, gıda alerjileri... Üstelik kimi durumlarda bir iki alerji türü birbirleri ile etkileşime geçip öldürücü hale bile gelebiliyor. Uygarlık arttıkça, toplumlar hijyene önem verdikçe, küçük yaşlarda hastalıkların önüne geçildikçe, bağışıklık sistemi de kendisine ihtiyaç duyulmadığı için daha az çalışır hale geliyor. İşin kötüsü bunun giderek kalıtsal hale gelmesi....

Dünyada 300 milyon insan astım hastası, üstelik önümüzdeki 20 yıl içinde buna 100 milyon kişinin daha ekleneceği öngörülüyor. Bizde çocukluk astımı diğer gelişmiş ülkelere kıyasla daha az. Belki de bu henüz yeterince ‘uygarlaşmamış’ olmamızdan kaynaklanıyor! Ama eğilim artış yönünde...

Amerikalı çocukların yüzde 40’ı sürekli olarak toz ve kedi tüyü alerjisi. Avrupa ve ABD’deki çocukların yüzde 15’i egzama hastası. Bu oran Japonya’da çok daha fazla. Gıda alerjisi de yükselişte. İngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre fıstık alerjisi 1989-1996 yılları arasında 3 kat arttı. Amerikalı çocuklarda da yine aynı alerji 1997-2002 yılları arasında 2 misli artış gösterdi.

AŞILARIN SİSTEME ETKİSİ

Yıllar boyu araştırmacılar, bu artışın nedenini öğrenmeye çalıştı, ancak fazla bir ilerleme kaydedilemedi. Son dönemlerde bağışıklık sistemi üzerine yapılan araştırmalar bilim dünyasını insanın savunma mekanizmaları üzerine daha fazla eğilmeye yöneltti. Çünkü salgın alerjide, bağışıklık sisteminin, kendi gücünü ayarlamada yetersizliklerle karşılaştığı anlaşıldı.

Neden bağışıklık sistemi görevini yapamıyor?

Aynı ülkenin kırsal kesiminde yaşayanlarda şehirlerde yaşayanlara kıyasla daha az astım ve alerji vakaları görülmesinin tespiti üzerine geliştirilen ‘hijyen hipotezi’, son yılların en popüler konularından biri haline geldi. Başlangıçta araştırmacılar alerjik hastalıklardaki artışın, sağlığa verilen önemin, çocuk hastalıklarının aşılarla, antibiyotiklerle önlenmesinin bir sonucu olduğunu düşünmüşlerdi. Daha sonra asıl nedenin, günlük hayatta bedenimizin savunma mekanizmasının karşısına çıkan bir sürü zararsız mikrobu yaşamımızdan çıkarmamız olduğu anlaşıldı. Tüm bu mikroplar, evrimsel süreç içinde bedenin savunma sistemine, kendisini nasıl kontrol altında tutacağını öğretmişti.

Aslında bilim dünyasının bu noktaya varana kadar epey zaman kaybettiğini söylemek mümkün. Bu konularda araştırma yapanlar 1980 ve 1990’larda ikiye ayrılmıştı ve kimileri astım ve saman nezlesi gibi hastalıklardaki artışın doktorların her burun çekmeyi ve hapşırmayı abartıyor olmasından kaynaklandığını ileri sürmüşlerdi. Ancak daha ciddi çalışmalar ve tetkikler bunun doğru olmadığını, hatta alerjik hastalıkların giderek öldürücü hale geldiğini ortaya koydu.

İngiltere’de Southampton Üniversitesi’nde alerjileri 25 yıldan beri inceleyen solunum hastalıkları uzmanı Stephen Holgate ‘Giderek daha karmaşık bir alerji yapısının ortaya çıktığını görmekteyiz’ diyor. Ona göre, gıda alerjilerinin astım ve saman nezlesi ile beraber geliştiği vakalarda artış var. Yine aynı şekilde polenlere karşı duyarlı olan insanlar bazı yiyeceklerdeki proteinlere (örneğin elma, şeftali, patates ve havuç) karşı aşırı hassasiyet gösterebiliyor.

Bunlar, 5-6 yıl önce fazla duyulmayan ancak şimdi oldukça sık rastlanan vakalar...

ZENGİN VE KENTLİ HASTALIĞI

Alerjik hastalıkların arkasındaki genetik olguları kabul etmekle beraber, bilim dünyası bu olguların hızla artışı ve tuhaf dağılımını çevresel faktörlerdeki değişimlere bağlıyorlar. Alerji gelişmiş Batı dünyasında, gelişmekte olan ülkelere kıyasla çok daha yaygın. Ayrıca kırsala kıyasla kentlerde çok daha fazla görülüyor. Yine araştırmalar Batı’ya göç edenlerde alerji vakalarının arttığını ortaya koyuyor.

Çarpıcı bir örnek, Milano’da Fatebenefratelli Hastanesi’nde İtalyan araştırmacılara ait. Burada 1994-2000 yılları arasında tedavi edilen Avrupalı olmayan göçmenlerin yüzde 84’ünde alerjik belirtilerin Avrupa’ya geldikten sonra ortaya çıktığı saptanmış. Yani bir başka deyişle Batı tipi modernleşme arttıkça alerjiler de artıyor.

MİKROPLAR DA FAYDALI OLABİLİYOR

Bağışıklık sistemi, hastalık etkenlerinin çok az olması durumunda daha az çalışınca, vücutta bunlarla savaşan T-hücreleri azalıyor. Bu yüzden çok temiz ortamlarda büyütülen çocuklar, mikroplu ortamlarda yaşayan yaşıtlarına kıyasla alerjiye daha fazla yakalanıyorlar. Çünkü onların T-hücre sayıları daha az oluyor. Örneğin yaşamının ilk yıllarında ağıl hayvanları ile yakın ilişki içinde olan, hatta pastörize edilmemiş sütle beslenen çocukların alerji olma riskleri çok düşük çıkıyor. Daha ilginci, bazı araştırmacılar, çamurun içinde bulunan zararsız Vaccea bakterisinden geliştirdikleri bir aşıyı egzama ve astım tedavisinde kullanıyorlar.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!