Güncelleme Tarihi:
Ankara'da Ş.C. isimli kadın, resmi nikahlı eşi M.C'nin kendisini aldattığını iddia ederek, eşi M.C. ve eşinin birlikte yaşadığını ileri sürdüğü G.G. aleyhinde “kişilik değerlerine zarar verildiği” gerekçesiyle manevi tazminat davası açtı.
Dava dilekçesinde, M.C. ve G.G'nin, birlikteliklerini kabul ettirmek için akraba-arkadaş ziyaretlerinde bulundukları da ifade edildi.
Davaya bakan asliye hukuk mahkemesi, M.C. hakkındaki davada aile mahkemesinin görevli olduğu, G.G. hakkındaki davanın ise kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verdi.
Davacı Ş.C'nin, yerel mahkemenin kararını temyiz etmesi üzerine, dosya Yargıtay 4. Hukuk Dairesi tarafından görüşüldü.
Yerel mahkemenin kararını bozan Daire, öncelikle dava konusu eylemde aile mahkemelerinin değil, asliye hukuk mahkemelerinin görevli olduğuna karar verdi. Dava konusu olayın, davalı eş M.C'nin “haksız eylem niteliğindeki davranışından” kaynaklandığına işaret eden Daire, yasalara göre haksız eylem nedeniyle açılan davalara genel hükümler uyarınca asliye hukuk mahkemelerinin bakabileceğine hükmetti.
Yerel mahkemenin her iki davalı yönünden de işin esasını incelemesi gerektiğini vurgulayan Daire kararında, mahkemenin bu yönler üzerinde durmadan, olayın özelliklerine uymayan biçimde davalı eş yönünden görevsizlik kararı vermesinin bozma nedeni olduğu kaydedildi.
Davacı Ş.C'nin manevi tazminat talebinin de reddedilmesinde hukuka uygunluk bulunmadığı vurgulanan Daire kararında, “Davalılar arasındaki bu birlikteliğin akraba-arkadaş ziyaretleriyle yakın çevrelerine kabul ettirme amaçlı davranışlarından dava dilekçesinde söz edilmiş olması, davanın sadece bu ziyaret olayına dayanılarak açıldığının kabulünü gerektirmez. Davalılar M.C. ve G.G. arasındaki uzun süredir devam ettiği anlaşılan evlilik dışı birliktelik, resmi nikahlı eş Ş.C'nin sosyal kişilik değerlerine zarar verir” denildi.
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, yerel mahkemenin iki davalı hakkında da bozma hükümleri kapsamında değerlendirme yaparak yeniden karar vermesini istedi.