Albayın kızıyla telgrafçı

Güncelleme Tarihi:

Albayın kızıyla telgrafçı
Oluşturulma Tarihi: Ocak 28, 2001 00:00



Haberin Devamı

Garcia Marquez annesiyle babasının aşkını romanlarından farksız bir üslupla anlatıyor.

Kolombiya, Aracataca. Luisa Santiaga yirmi yaşında, rahibeler okulunda okumuş, annesinin sözünden çıkmadan piyano çalan bir genç kız. Gabriel Eligio, 4 ayrı erkekten 7 çocuk doğurmuş bir kadının uzun boylu, yakışıklı, telgrafçı oğlu... İkisi, 75 yıl sonra oğulları Gabriel Garcia Marquez'in sayesinde Latin Amerika'nın Romeo-Jülyet'ine dönüşüyorlar.

Annem (Luisa Santiaga), büyüyüp de kadın olurken, ölümün eşiğinden dönmüş. Üç günde bir ateşinin çıktığı, neye benzediğini anlamadığı bir çocukluk geçirmiş, ama ateşi en son düştüğünde, son kez ve sonsuza kadar iyileşmiş; turp gibi sağlıklı doksan beş yaşını bitirdiğinde, kendisinin 11, kocasının 14 çocuğu vardı; 66 toruna, 73 torun çocuğuna ve beş torun torununa sahipti. Bilmediklerini saymazsak tabii.

Neşeli bir balıkçı ailesinin Katolik ölçütleri içinde, zengin bir kız çocuğu olarak yetiştirilmiş. Santa Marta'daki Presentacion Okulu'nun, piyano dersi hariç, başarılı bir öğrencisiymiş. Piyano derslerine, bir piyano virtüozu olmadan hanımefendi olunmayacağı konusunda ısrarcı olan annesinin baskısıyla yazılmış. Luisa Santiaga, her gün sıcak ve sıkıntılı siesta saatlerinde piyano çalışmaktan usanana dek tam üç yıl annesinin sözünden çıkmadı ve piyano çaldı. 20 yaşının çiçeği açtığında, ailesi genç ve uzun boylu Aracataca telgrafçısının aşkıyla yanıp tutuştuğunu keşfettiği zaman, kendisine yardım eden tek erdem güçlü karakteri olmuştur hiç kuşkusuz.

AVLUDA AŞK ŞARKILARI

Annemin anlattıklarını dikkate alırsak, danslı eğlencede karşılaşmışlar. Annem o zamanın sevilen geleneğine uyarak, avluda kız arkadaşlarıyla birlikte aşk şarkıları söylüyormuş. Birden koroya katılan bir erkek sesi duyulmuş. Tüm kızlar şarkıya katılan erkeğe bakmışlar ve yakışıklılığı karşısında ağızları açık kalmış. Hep bir ağızdan, yürekleri avuçlarının içinde tuttukları bir güvercinin yüreği gibi çarparak, bir nakarat söylercesine, ‘Onunla evleneceğiz’ diye şarkıya devam etmişler, anneme gelince, o hiç etkilenmemiş ve ‘Bir yabancıdan başka biri değil’ demiş. Gerçekten de öyle. Parası olmadığı için eczacılık ve tıp eğitimini yarım bırakan babam, bölgenin çeşitli kasabalarında yıldızı yeni parlamaya başlayan telgrafçılık mesleğini yapıp, uçarı bir yaşam sürerek, sonunda Cartagena de Indias'a varmış...

JUVENITO'NUN ÖYKÜSÜ

Francisca Teyze, odasına gelerek annemi çok geçmeden bir uzlaşmaya varma konusunda ikna etmeye çalışmış. Annemin direnişini kırmak için ona her gece yediden ona kadar imkansız sevgilisinin balkonunun altında bekleyen Juvenito Trillo'nun örnek öyküsünü anlatmış. Kız adamı ne kadar hor görürse görsün bir işe yaramadığından, sonunda her gece zavallıcığın başından aşağı bir kova çirkef boşaltmaya başlamış, ama onu yine de yıldıramamış. Bir vaftiz törenini andıran tüm bu uğraşlardan sonra, bu yenilmez ve özverili aşk karşısında duygulanan kız, her gece başına bir kova dolusu dışkı boşalttığı adamla evlenmiş. Annemle babamın öyküsü buralara kadar varmadı neyse ki.

Bu teselli manevraları aşıkların ağır ateşte pişerek yaşamın üstesinden gelmelerine yetiyormuş ama Gabriel Eligio ciddi olarak düşünmesini gerektiren bir mektup almış. Annem, tuvalet kağıdına, aceleyle, ailesinin aşk hastalığını iyileştirmek için kendisini eşekle gezen bir rahip gibi kasaba kasaba dolaştırarak Barrancas'a götürmeyi aklına koyduğunu çiziktirmiş. Riocha'da guletle yapılan sıradan ve kötü bir gece yolculuğu değil, geniş Padilla Eyaleti'ni bir baştan bir başa, katır sırtında ve atlı arabayla, üstelik de Sierra Navada Sıradağları'nı aşarak yapılacak, çetin ve zor bir yolculuk olacakmış bu.

PENCEREDE AŞK

Gabriel'le Luisa arkadaşlarının evinde görüşmeye başlamışlar. Sonunda, Juanita evde olmadığı zamanlarda kız salonda, erkek sokakta, pencereden konuşmaya bile cesaret etmişler, evde buluşmamak için verdikleri söze de sadık kalmışlar böylece. Pencere bu tür çelişkili aşklar için tasarlanmış sanki; tüm pencerede Endülüs tarzı, sarmaşıklarla çevrili bir parmaklık varmış ve arada bir gecenin soluğunda bir yasemin kokusu duyulduğu olurmuş. Dilia her şeyi önceden ayarlamış, hatta komşuları bile, beklenmedik bir tehlike anında şifreli ıslıklar çalarak sevgilileri uyarsınlar diye bu buluşmalara suç ortağı yapmış...

MONSENYÖR'ÜN İYİLİĞİ

Tam bu günlerde, Gabriel Eligio resmi Rioacha telgrafçısı olarak atanmış. Yeni bir ayrılıktan endişe duyan annem, ana-babasının iznini almadan onları evlendirmesi umuduyla piskoposun temsilcisi olan Monsenyör Pedro Espojo'ya başvurmuş. Monsenyör'ün saygınlığı o sıralarda öyle bir artmış ki, pek çok inanan bunu azizlikle karıştırmış; bazıları ayinlere sadece vaaz sırasında yerden birkaç santimetre yükselip yükselmediğini görmek için gitmeye başlamış.

Luisa Santiaga yardımını istediği zaman Pedro Espojo, azizliğin aklın ayrıcalıklarından biri olduğunu göstermenin bir fırsatını daha yakalamış. Mahremiyetine böylesine düşkün bir ailenin iç işlerine karışmayı kabul etmemiş ama oyunu kilise aracılığıyla gizlice babamı araştırma seçeneğine kullanmış.

Since Rahibi, Argemira Garcia'nın (babaannenin) uçarılıklarını ve özgür davranışlarını göz ardı ederek, babam hakkında olumlu bir rapor vermiş: ‘Pek dindar olmasa da son derece saygıdeğer bir aile.’

GELİN DÜĞÜNÜ UNUTUYOR

Annemle babam, 11 Haziran 1926'da, Santa Maria Katedrali'nde, kırk dakika gecikmeyle evlenmişler, çünkü gelin düğün tarihini unutmuş ve düğün sabahı saat sekizi geçtikten sonra uyandırılması gerekmiş. Aynı gece bir kez daha ürkütücü gulete binmişler, çünkü ertesi gün Gabriel Eligio'nun Riocha telgrafçısı olarak görevi devralması gerekiyormuş, böylece gerdek gecelerini deniz tutmasıyla boğuşarak geçirmişler.

Böylece, Aracata'da yedi erkek ve dört kız çocuğun ilki olarak, 6 Mart 1927'de doğmuşum. Boğa Burcu'nun göğü ufka doğru uzanırken, bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyormuş ve çılgın bir fırtına varmış. Ailemizin ebesi Santos Villero sanatı üzerindeki yetkinliğini en kritik anda yitirince, neredeyse göbek kordonununa dolanarak boğuluyormuşum. Daha da kötüsü yangın alarmı gibi bir sesle, ‘‘Erkek! Erkek!’’ diye bağırarak kapıdan dışarı koşan Francisca Teyze de tehlike çanlarını çalmaya başlamış ve çılgın gibi haykırmış, ‘‘Rom getirin, boğuluyor!’’

Gabriel Garcia Marquez'in babası Gabriel Eligio ve annesi Luisa Santiago (solda) yazarın yarattığı son roman kahramanları oldular. Marquez, çok sonra şöhrete kavuştuğunda onun bir telgraf memurunun oğlu olması, sık sık gündeme geldi. Yazar, 1982'de Paris'te oğullarından Gonzalo ve eşi Mercedes'le birlikte (solda).

BİLGİSAYAR SAYESİNDE 4 YIL KAZANDIM

Marquez, 1996'da Newsweek'in kapağındaydı. Röportajı yapan David Schrieberg, konuşmalardan bazılarını yayımladı: ‘‘Her gün saat 5'te kalkarım. Saat kaçta yatmış olursam olayım, farketmez. Ama sabahın köründe kendimi çok yalnız hissederim. Gazetelerin yalnız başlıklarına bakarım. Arkadaşlarımın çoğu gazetecidir, her gün onlarla konuştuğum için, haberlerin içeriğini zaten bilirim. Saat 8 ya da 9'da bilgisayarımın başına geçerim. ‘Kolera Zamanında Aşk' romanıyla birlikte bilgisayar kullanmaya başladım. O zamana dek bir romanı 7 yılda bitirirdim. Şimdi üç yılda bitiriyorum. Üstelik fizik olarak da çok daha az yoruluyorum. Sabahın 8'inden 2'ye 3'e kadar daktilonun başında otura otura sırtımı mahvetmişim.’’

Türkçe'de Marquez külliyatı

Yüzyıllık Yalnızlık (Çev: Seçkin Selvi) Kırmızı Pazartesi (Çev: Faik Baysal) Başkan Babamızın Sonbaharı (Çev: Tomris Uyar) Bir Kayıp Denizci (Çev: İsmail Yerguz) Kolera Günlerinde Aşk (Çev: Şadan Karadeniz) Aşk ve Öbür Cinler (Çev: İnci Kut) Kötü Saatte (Çev: Tuğrul Tanyol) Labirentindeki General (Çev: İnci Kut) Albaya Mektup Yazan Kimse Yok

(Çev: Handan Saraç) İyi Kalpli Erendira (Çev: İnci Kut) Hanım Ana'nın Cenaze Töreni (Çev: İnci Kut) On İki Gezici Öykü (Çev: İnci Kut) Bir Kaçırılma Öyküsü (Çev: İnci Kut) Şili'de Gizlice (Çev: İlknur Özdemir) Yaprak Fırtınası (Çev: Yaşar Gedikoğlu)

Türkçe’de Marquez kitapları Can Yayınları tarafından yayımlandı.

Parlak gazeteci, edebiyat efsanesi

Güney Amerika'da ‘‘Gabo’’ olarak çağrılan Marquez, dünyanın en çok okunan yazarlarından biri. Kitapları 20 milyon sattı, otuzdan fazla dile çevrildi. En ünlü kitabı ‘‘Yüzyıllık Yalnızlık’’ için ‘‘İspanyolca'nın Don Kişot'tan sonra yazılmış en bilinen kitabı’’ deniliyor.

Hayalle hakikati harmanlayarak edebiyata ‘‘büyülü gerçekçilik’’ akımını kazandıran Marquez, uzun yıllar gazetecilik yaptı. İlk romanı ‘‘Yaprak Fırtınası’’nı 1954'de yayınladı. 1982'de Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazandı.

Barcelona, Havana, Karayipler, Paris, Bogota ve Mexico'da yaşayan gezgin ruhlu yazar, Fidel Castro'nun da yakın arkadaşı ve destekçisi. Kübalı yazar Norberto Fuentes'in 1994'te hapisten çıkarılarak Miami'ye gitmesine izin verilmesi için Castro üzerindeki nüfuzundan yararlandı.

Marquez, Kolombiya'nın kokain baronlarının korkunç bir alışkanlık haline getirdikleri adam kaçırma olaylarını, ‘‘Bir Kaçırılma Öyküsü’’ adlı kitapta işledi. Bu, Marquez'in ne kadar usta bir gazeteci olduğunu gösteren dev bir röportajdı. Şilili yönetmen Miguel Littin'in cunta zamanında ülkesinde çektiği filmin hikayesini de ‘‘Şili'de Gizlice’’ adlı kitapta anlattı.

Kendisiyle yapılacak her röportaj için 50 bin dolar talep eden Marquez, bu parayı Küba'ya gönderiyor. Marquez, genç gazetecileri eğitmek üzere bir okul kurdu.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!