Güncelleme Tarihi:
Fransa'da yayınlanan bir biyografi, Alain Delon efsanesinin sonunu getirdi
‘‘Kimse benim hayat hikayemi yazamaz!’’ Sinema dünyasının gelmiş geçmiş en efsanevi aktörlerinden biri olan Alain Delon, biyografisinin yazıldığını duyduğunda böyle demişti. Ancak aktörün kitabı yasaklamak için yaptığı girişimler fayda etmedi ve Bernard Violet'nin ‘‘Delon'un Sırları’’ adını verdiği kitabı Eylül sonunda Fransa'da yayınlandı. Şimdi bütün Fransa, aktörün özel yaşamından mafya ilişkilerine kadar bütün kirli çamaşırlarını ortaya döken bu kitabı konuşuyor.
Alain Delon 1998 yılında, kendi hayatını anlatan bir kitabın Grasset Yayınevi'nden çıkacağını öğrenir. Bernard Violet'nin yazdığı bu biyografi henüz daha sinopsis aşamasındadır. Delon yasal yollara başvurarak kitabı yasaklatmak için mücadeleye başlar. Görülen davadan sonra taleplerinin hiçbiri kabul edilmediği gibi, bir de 10 bin Frank ödemeye mahkum edilir. Kitap iki yıl sonra, geçtiğimiz Eylül ayının sonunda, ‘‘Delon'un Sırları’’ adıyla piyasaya çıkar.
Bernard Violet'nin kitabı binbir kaynağın, tanıklığın ve iki yıllık bir arştırmanın ürünü. Violet, ‘‘Benim hayatım öylesine imkansız ki, hiçbir gazeteci altından kalkıp yazamaz’’ diyen Delon'a, 560 sayfalık bir kitapla yanıt vermiş oldu. Üstelik de aktörün, bugüne kadar kimi en fazla dedikodu düzeyinde kalan, kimiyse hiç bilinmeyen ilişkilerini belgeleri ve tanıklıklarıyla kanıtladı. Kitabın yayınlanışından sonra Fransız basınında kitapla ilgili sayısız yazı yazıldı, kitaptan alıntılar yapıldı. Sinemanın efsanevi ismi Alain Delon'un bugüne kadar hiç ortaya çıkmamış yaşam öyküsü şöyle:
ANNEYLE GEÇEN ÇOCUKLUK
Alain Delon'un annesiyle babası, o daha çok küçükken ayrılırlar. Anne Edith oğluna aşırı düşkündür ve onu sürekli şımartır. Alain, annesinin onu yolladığı bütün din eğitimli okullardan atılır. Bu arada annesi de ikinci evliliğini yapmıştır.
1949 yılında, daha küçücükken Chicago'ya gitme hayalleri kurmaya başlar. Bir arkadaşıyla birlikte, yanına iki sustalı alarak evden kaçar. Yakalanır. Annesi tek bir kelime etmez ona. Alain ise şöyle der annesine: ‘‘Bana karışmamakla iyi ediyorsun, yoksa tekrar kaçardım.’’ Annesi o olaydan başlayarak oğlunun kendisinden ve hiç kimseden, hiçbir konuda özür dilemeyen biri olduğunu ifade ediyor.
14 yaşında kısa metrajlı bir filmde küçük bir rol alır. Fransız Şarküteri Konfederasyonu'nda staja başlar ve nihayet bir diploma sahibi olur. Ancak salam ve sosisler müthiş sıkıcı gelir ona. Üvey babası orduya yazılmasını önerir. Orduya girer ve Hindiçin'e gider. Ancak askerliği sırasında radyo aksamı, tabanca ve bir adet de cip çalar, hapse atılır. Ordu artık katlanamaz ona. 1956'da ordudanr atılır. Paris'e, Pigalle'e döner, polis kayıtlarına göre hayat kadınlarının ve Carlos isimli ünlü bir sübyancının yardımlarıyla yaşar. Artık annesinden kopmuştur ama annesi onu yeniden kazanabilmek için elinden geleni yapmaktadır. 1962'de aktörün şarkıcı Nico'dan gayrımeşru bir çocuğu olur: Ari. Delon Ari'yi nüfusuna geçirmeyi reddedecek kadar katı yüreklidir. Annesi ve üvey babası küçük çocuğu evlat edinip, büyütürler. Annesinin ileriki yıllarda ölümü dolayısıyla Delon ve gayrımeşru oğlu Ari kilisede karşılaşırlar. Bu karşılaşmayı Ari şöyle anlatıyor. ‘‘Konuşmadık hiç. Ben kilisede okumam gereken metni okudum, o da dinledi. O kadar.’’ Daha sonra Nathalie Delon'dan olan oğlu da babası için çok farklı bir baba imajı çizmeyecektir: ‘‘Onunla bir gün bile anlaşamadık.’’
ONA ERKEKLER DE AŞIKTI
1956'dan başlayarak sinema dünyasına girmekte zorlanmaz. ‘‘Yunan tanrıları kadar yakışıklı’’ olan bu adam, çekiciliğinin o kadar farkındadır ki, yalnızca kadınları değil erkekleri de kendine kolaylıkla aşık eder. Bunlardan biri de ünlü İtalyan yönetmeni Visconti'dir. Bir dönem sevgilisi olan oyuncu Brigitte Auber, Delon'un bu yönü için şöyle diyor: ‘‘Erkekleri kullanabilmek için kendine aşık ederdi. Bu çok eğlendirirdi onu.’’
Bu arada Romy Schneider'le ilişkisi başlamıştır. Romy onu biraz olsun yatıştırıcı bir rol oynar. Ancak bir süre sonra Delon yine rahat durmayacaktır. Romy'den ayrılır. Hayatına, sonradan eşi olacak Nathalie dahil, hepsi birbirinden güzel sayısız kadın girer. Ancak ‘‘yakışıklı ve sert erkek’’ rolü ona yetmemeye başlar ve ‘‘büyük serseri’’ rolünü benimser.
Daha çok genç yaşlarda Charles Marcantoni'nin barına düzenli olarak gitmektedir Alain Delon. Marcantoni'nin kardeşi François, hırsızlık, gasp, silah kaçakçılığı rüşvet gibi suçlardan dolayı polisin iyi tanıdığı biridir. Hatta bazı cinayet olaylarına karıştığı söylenmektedir. İşte bu François, hayatını Delon'un kanatları altında geçirir. Marsilya'nın ünlü mafya babalarından birinin kızının söylediğine göre, ‘‘babasıyla Alain'i tanıştıran da Marcantoni'dir’’. İki adam birlikte atış talimi yaparlar. Birlikte bir at alırlar.
MARKOVİC OLAYI
Yıl 1968. Alain Delon'un dostu ve koruması Markovic ölü bulunur. Cinayetle ilgili yapılan bütün araştırmalar polisi iki isme götürür: Alain Delon ve Marcantoni. Çünkü Markovic ölmeden önce çeşitli mektuplar bırakmıştır.
Bu arada Nathalie Delon polise Markovic'le ilişkisi olduğunu itiraf eder. 16 Eylül 68'de Markovic Nathalie'yle buluşmuş ve öldürülmekten korktuğunu söylemiştir. 2 Ekim'de de ölüsü bulunur.
Ayrıca bir arkadaşı da, Markovic'in ağbisine üç mektup yazdığını ve bu mektuplarda Alain Delon ve Marcantoni'nin kendisini tehdit ettiklerini söyler. Markovic bu üç mektuptan birinde şöyle demektedir:
‘‘Eğer bir gün hapse girirsem suçsuzluğuma inan. Esas suçlular, başta akli dengesi bozuk bir adam olan Alain Delon'dur. Bir de arkadaşı François.’’
Delon'un koruması Markovic'e bir gün şöyle dediği de bilinmektedir: ‘‘Bana karşı bir şey yaparsan seni affedebilirim, karımla yatarsan öldürürüm.’’
Markovic'in cesedinin üstünde bulunan örtünün Marcantoni'ye ait olduğu ortaya çıkınca Marcantoni tutuklanır. Ancak bu arada Markovic'in elinde, bir bakanın karısına ait pornografik fotoğraflar olduğu söylentisi etrafa yayılır. Davanın üstü örtülür.
AT YARIŞI, BOKS, KUMARHANE
1973'e gelindiğinde aktör bu kez boksa merak sarar Delon, Bouttier ve Monzon arasındaki ‘‘yılın maçı’’nın organizasyonunda yer alır. O dönem boks dünyası Gilbert Benaim gibi karanlık insanların elindedir. Benaim boks dışında kumarhaneler işletmektedir, ortağı ise Youssef Khaida'dır.
Yazar Bernard Violet'nin anlattığına göre Khaida da karanlık işlere bulaşmış biridir, Marcantoni'nin en yakın arkadaşı Bertella'nın işlettiği, mafyanın merkez üssü kabul edilen ‘‘les Trois Canards’’ barının müdavimidir. Khaida daha sonra aynı ortamın yükselen isimleri Zemour kardeşlerle ortak bir gece kulübü açar. Klana bu kez Delon da dahil olmuştur.
Alain Delon at yarışı işine de girmeyi dener. Saf kan atlar satın alır. Bir at yarışı kulübü kurar. Ortakları ise ne rastlantı ki Gilbert Benaim ve Youssef Khaida'dır. Kulübün idaresini ise eski bir profesyonel olan Jacques Imbert'e bırakır. At yarışlarına hile karıştırma skandallarından, çete hesaplaşmalarına, olayların ardı arkası kesilmez. Nitekim bir gün Jacky Impert, yeraltı dünyasından Zampa ve Bimbo lakaplı iki kişinin açtığı yaylım ateşinden kıl payı kurtulur. Daha sonra Bimbo da, dönemin en büyük çete hesaplaşmasında öldürülür.
Fransa'da 60'lardan 70 sonlarına kadar yaşanan bütün kirli işlere bir biçimde adı bulaşan, ya da yazar Violet'nin söylediği gibi bizzat bu işlerin içinde olan Alain Delon bugün Belçika'nın en zengin kumarhanelerinden birini işletiyor. Delon'un geçtiğimiz yıllarda, aşırı sağın lideri Le Pen'e sempatisi Fransız kamuoyunda büyük tepki yaratmıştı. Bernard Violet'nin bu kitabından sonra Delon'dan geriye ne kalacak, şimdi herkes bunu merak ediyor.