Nesrin COŞKUN/İZMİR, (DHA)
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 24, 2009 17:22
TÜRKİYE'de geçen 19 Temmuz'da başlayan ‘genişletilmiş sigara yasağı’, sağlığı tehdit eden bu alışkanlıktan kurtulmak isteyenlerin hızla artmasına neden oldu.
Özel sağlık sektörü de sigarayı bırakmak isteyenlerin önüne çeşitli yöntemler sunarken, İzmir 2'nci İdare Mahkemesi, sigara bırakmada kullanılan ‘elektroakupunktur’ olarak bilinen cihazın (R.I.S.E.) bilimsel olmadığına karar verdi ve açılan iptal davasını reddetti.
İzmir'de ENSA Özel Sağlık Hizmetleri Ticaret Limited Şirketi'ne ait merkezde IQS denilen ve R.I.S.E adlı cihazla uygulanan sigara bırakma programını, Sağlık Bakanlığı ‘Bilimsel kanıta dayalı olmadığı’ gerekçesiyle yasakladı. R.I.S.E. denilen cihaz da İl Sağlık Müdürlüğü ekipleri tarafından mühürlendi. Ancak şirket yetkilileri, bu cihazın tıbbi cihaz olduğu, 10 bin civarında kişiye sigarayı bıraktırdığı, dünyanın değişik yerlerinde kullanıldığı, vücuda kimyasal bir madde vermediği gerekçesiyle, İzmir 2. idare Mahkemesi'nde, Valilik aleyhine, kararın iptali için dava açtı. Davada, IQS sigara bırakma programının tıbbi bir tedavi yöntemi ve R.I.S.E. adlı cihazın da tıbbi bir cihaz olup olmadığının saptanması amacıyla üniversitelerden bilimsel görüş istendi.
BİLİMSEL TIPTA YERİ YOK
Dokuz Eylül Üniversitesi öğretim üyelerinden oluşan bilirkişi, sadece sözkonusu cihazla ilgili değil, diğer yöntemler hakkında da görüş bildirdi. Bilirkişi, hipnoz ve akupunkturun sigara bırakmada kullanıldığı bilinen alternatif tedaviler olduğu, ancak bu tedavilerin sigara bırakmada etkin ve bilimsel olduğuna dair kanıtların yetersiz ve sınırlılığı nedeniyle, bilimsel sigara bıraktırma klavuzlarında önerilen yöntemler olmadığını bildirdi. Akupunktur ve ilişkili yöntemlerin sigara bıraktırma etkinliğini değerlendiren bir bilimsel araştırma sonucunda açık ve net olarak akupunktur ve varyasyonlarının (akuppressure, laser akupunktur, elektrostimulasyon) etkili ve yararlı olmadığının kanıtlandığı açıklandı. Bu yöntemlerin Çin tıbbında yeri olup, çağdaş bilimsel tıpta yeri olmayan yöntemler olduğu, kulakta özel bölgelere uygulanan uyarılar ile beyinden endorfin denilen maddelerin salgılanmasını sağlayıp, nikotin yoksunluk belirtilerinin ortaya çıkmasını önleyerek etkili olduklarının iddia edildiğini, ancak hem etki mekanizması hem de etkilerinin sonuçlarına ilişkin ‘tatmin edici veya yeterli bilimsel kanıt’ın mevcut olmadığı bildirildi.
MAHKEME İPTAL DAVASINI REDDETTİ
Akupunkturun iğneler aracılığıyla, baskı uygulayarak ya da R.I.S.E cihazında olduğu gibi elektriksel uyarılar şeklinde yapıldığına dikkat çekilen raporda, dava konusu olan “R.I.S.E cihazı ve bu cihaz aracılığıyla elektriksel uyarı oluşturarak uygulanan, akupunktur temeline dayanan sigara bırakma tedevasinin” etkinliğine yönelik bilimsel kanıtların yetersiz olduğu, uluslararası bilimsel temele dayalı tedavi rehberlerinde tedavi seçenekleri arasında yer almadığı görüşü ortaya koyuldu. Bu rapor doğrultusunda mahkeme heyeti bu yöntemin uygulanmasının engellenmesini doğru ve haklı buldu, iptal davasını reddetti.
‘TİCARİ YÖNTEM’
Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi, Sigara Bırakma Polikliniği Sorumlusu Doç. Dr. Oğuz Kılınç şunları söyledi:
“Yasayla birlikte sigara bırakma isteği olan hastaların başvuruları arttı. Bu talepleri karşılamaya yönelik de bilimsel dayanağı olmayan yöntemler ortaya çıkmaya başladı. Bu yöntemler içinde IQS, biyoresonans, allen Carr, akupunktur, hipnoz gibi yöntemler var. Bu yöntemlerin sigara bırakmada etkin olduğuna dair bilimsel kanıt yok. Ancak para karşılığında, ticari, pazarlama yöntemi olarak kullanılıyor. Bu yöntemleri deneyen hastalar başarısız olup, sigarayı bırakamazlarsa ‘ben sigara içmeye mahkumum, artık bırakamayacağım’ çaresizliği hissetmeye başlıyorlar. Oysa kanıta dayalı yöntem olmadığı için hastaların bu duyguya kapılmaları doğru değil. Bilimsel yöntemlerle sigarayı bırakabilirler, ama bu başarısız sonuçlar onları etkili yöntemleri denemekten alıkoyuyor. Bu yüzden bu yöntemler bu yönden de sakıncalı, yanıltıcı. Bu nedenle de bilim camiası tarafından tasvip edilmiyor ve önerilmiyor. Mahkeme kararı da bunu destekliyor.”