Ali DAĞLAR
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 27, 2010 00:00
YAŞ’ta terfi ettirilmeyince 9 Ağustos’ta istifa eden, önceki gün de bir fuhuş operasyonuyla ilgili müşteki sıfatıyla savcılığa ifade veren Deniz Harp Okulu eski Komutanı Tuğamiral Türker Ertürk, ilk kez Hürriyet’e konuştu.
Okulun 2 yıldır imzasız, ahlak dışı ihbar mektuplarıyla taarruza uğradığını, bunun arkasında bir istihbarat örgütünün olduğunu öne süren Ertürk, “Amaçları aktif subayları tasfiye etmek. Ruslar gelmiş Ayastefonas’a dayanmış, hâlâ maval okuyan var” dedi. Ertürk, şunları anlattı:
Seni ateşin ortasına atıyoruz
Deniz Harp Okulu’nda görevlendirildiğim gün komutanım, “Seni ateşin ortasına atıyoruz” dedi. Tabii pozitif anlamda söyledi. Bana güvenleri tamdı. Peki bu komutanın iki sene sonraki değerlendirmesi ne? “Türker bu işi beceremedi.” Bana yönelik taarruzları liderlik kabiliyetimle çözemediği olaylar olarak değerlendirmeyin. Olan biten, TSK’nın güvenilirliğini aşağı çekmeye yönelik bir taarruzun en önemli parçasıdır. Bunu üstlerime defalarca yazdım.
İhbar mektupları öldürücü, TSK’da anormal boyutlara gelmiş. Gönderen hanesinde kimse yoksa kıyma makinesine atarım. Taarruzların, yeterince tedbir alınarak giderilebileceğini düşünüyorlar. Ruslar Ayastefanos’a dayanmış hâlâ maval okuyan var.
Savcıya: Liste yazayım sizi başa koyayım
Balyoz’da savcıya gittik. Birkaç belge çıkardılar. Öncelikli ve özellikli görevlendirme listesi diye. Listede 3’üncü sıradayım. Baktım en altta bir isim açılmış: Cem Çakmak. Savcıya dedim ki benden kıdemsiz biri bana görev veremez. 2’ncisi imzası yok. Savcıya “Ben bir liste yazayım, sizi de en başa yazayım olur mu” dedim, güldü.
Fuhuş olayında adı geçen Deniz Piyade Albay İ.S., 23 Temmuz’da Deniz Harp Okulu’na atandı. Kara taktiği dersine giriyor. Şura öncesi, Salı günü dekan geldi. Komutanım “Bu Albay çok önemli bir mevzuda görüşmek istiyor” dedi. Zaten Pazar günü İ.S. albayın evini basmışlar. “Komutanım çok kötü bir hata yaptım. Zamparalık yapıyorum” dedi. Ev tutmuş bir sivil arkadaşıyla. Meğerse 6 aydır bunları izliyorlarmış.
Eve baskın yapıyorlar. Bir sürü flaş bellekler, CD’ler, Aksaz’ın planı, Deniz Harp Okulu su şebekesinin planı, bazı general ve amirallere, bazı askerlere ait seks görüntüleri, iç çamaşırları, gizli kamera çekimleri, bazı plan tatbikatları, harp oyunları, seminerlerle ilgili materyaller bulunmuş. Ağlıyor Albay İ.S., “Komutanım benim bu işlerle ilgim yok. Materyallerin benimle ilgisi yok. Kim koymuş bilmiyorum” diyor. 5 Ağustos’ta askeri mahkemeye dosyayla gönderdim.
Beşiktaş’taki savcı herkesi çağırdı, bunu çağırmadı. Savcıya, “İ.S.’yi sizden önce ben sorguladım” dedim. Yanlış işler yapmış. Özel hayatı karışık ama bu materyallerin ondan çıkması mümkün değil. Bunlar uzantılar vasıtasıyla TSK’dan tedarik edilmiş.
Kamuoyunda, “Ya kardeşim bunlar mı bizi koruyacak” algısı yaratılmak isteniyor. Bir subay bir defa içeri girdiyse, bir daha terfi edemez. Bir tasfiye var. Çok aktif, mücadele edecekleri hiç olmazsa tasfiye edelim. Sessiz, sakin, uyumlular kalsın, diyorlar.
Bu bir dar’ül-harp. Savaş var, her yol mübah. Karalama, çirkeflik serbest. İmzasız ihbarlardaki ahlaksızlığın boyutunu anlatamam. Bir tek resim bile bulamamışlar benimle ilgili. Bulsalar öldürürler. 1,5 yıldır, 3- 4 ayda bir odamı, konutumu cihaz var mı diye aratıyorum. Niçin? Ruslara karşı mı, Yunanlılara karşı mı?
Ya istifa et ya da intihar
Bir sürü ihbar var. Ya istifa et, ya intihar et, diyorlar. Ali Tatar nasıl intihar etti zannediyorsunuz? Çocuğun Alevi olduğunu en son cenaze töreninde, Cem evine giderken öğrendim. “Deniz Harp Okulu’nda Alevi yapılanması var diyorlar” çıldıracağım. Liyakata bakarım. Bir insan ya işe yarıyordur, ya da yaramıyordur. TSK’nın yönetim piramidi var. Bu piramidin dışında bir hiyerarşiye tabi olmasını istemez askerin. Türk insanı iki yerde, hiyerarşide disipline olur. Biat etmek, TSK dışında bir de camide var.
Hanefi Avcı imdadıma yetişti
Hanefi Bey’in kitabını okudum. Kanımca ya benim gibi yurtsever bir vatandaş, hayatında bir kuruş yemeyen, çalmayan, çırpmayan, gariban bir ailenin çocuğu olarak gelip bu yerlere yükselen... Ben nasıl dinlenirim, benden nasıl şüphe edilir endişesi ve infiali ile kitabı yazmış. Eğer etrafınızı aydınlatamıyor, yol gösteremiyorsanız aydın sayılamazsınız.