Güncelleme Tarihi:
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) grup toplantısında konuştu. Akşener, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin (KKTC) 40'ıncı kuruluş yıl dönümünü kutlayarak, "Kıbrıs davamızın, milli kahramanlarına, Doktor Fazıl Küçük'e, Hala Sultan'a, Türk Mukavemet Teşkilatı'na, Şehit İlhanlar'a selam olsun. Kıbrıs'ta bağımsızlık yolunu, egemenlik yolunu, Türklük yolunu inşa edenlere selam olsun. Bugün bölgemizde yaşanan gelişmeleri dikkate aldığımızda; KKTC'nin varlığının ve bağımsızlığının nasıl da stratejik bir öneme sahip olduğunu bir kere daha görüyoruz. Doğu Akdeniz'de, Kafkasya'da, Orta Doğu'da ve hatta Kuzey Afrika'da olup bitenleri çok iyi okumak, çok iyi anlamak durumundayız. KKTC, bizim için sadece kardeş ülkemiz değil, aynı zamanda Türk dünyasının güney ucundaki yıldızıdır. Lefkoşa da büyük Türk coğrafyasının güneydeki başkentidir. Dolayısıyla KKTC'nin bağımsız ve erkin bir devlet olarak yaşaması için en başta Türk dünyasının süreci samimiyetle sahiplenmesi gerekiyor. Bu kapsamda Kuzey Kıbrıs'ın, Türk Devletleri Teşkilatı'na gözlemci üye olmasını, elbette memnuniyetle karşılıyoruz. Ancak, son teşkilat zirvesine davet edilemeyişini de dikkatle takip ediyor, sürecin bir an önce tamamlanması bekliyoruz" diye konuştu.
'ATATÜRK'E BORCUMUZU UNUTTURAMAYACAKSINIZ'
10 Kasım Atatürk'ü Anma Günü'nde, Atatürk'ün gösterdiği ufka varma vazifesini bir kez daha hatırladıklarını kaydeden Akşener, "Onun büyük vizyonunu bir kez daha anladık. Ve aziz hatırasını bir kez daha andık. Ancak maalesef biz milletçe aynı duygularda buluşurken bu duyguları paylaşmayanlar da vardı. Ayrık otları, istikbal zararlıları, ahlak yoksunları da vardı. Ata’mızın vizyonuna, Cumhuriyetimizin değerlerine düşmanlıktan beslenen kirli zihniyetler de vardı. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü anmaktan gocunanlar, ona bir hayır duayı bile çok gören şuursuzlar da vardı. Diyanet İşleri Başkanlığı, 3 Mart 1924 tarihinde Atatürk’ümüz tarafından kurulmuştur. Ama buna rağmen, varlığını ona borçlu bu önemli kurumumuz, 10 Kasım'daki cuma hutbesinde Ata’mıza bir Fatiha'yı bile çok gördü. Yazıklar olsun. Nitekim Diyanet'in başındakiler Atatürk’ümüze bir Fatiha'yı çok görseler de 85 milyon Türk milleti olarak biz onun aziz hatırasını büyük bir minnetle, hayır dualarla andık. Ayrıca Diyanet'e rağmen cuma hutbesinde Atatürk’ümüzü rahmetle anan hocalarımız da oldu. Allah her birinden razı olsun. Bu vesileyle Mustafa Kemal Atatürk'ü anmak ve anlamaktan yoksun olanlara Cumhuriyetimizin kuruluş ilke ve değerleriyle problemi olanlara Türk milletinin Atatürk ve Cumhuriyet sevdasından rahatsız olanlara hatırlatmak istediğim bir şey var; eğer ki bugün, memleketimizde ezanlar okunuyorsa, eğer ki bugün gökyüzünde şanlı bayrağımız dalgalanıyorsa, eğer ki bugün toprağımızın, malımızın, canımızın, namusumuzun, güvenliği varsa bunu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e borçluyuz. Ne yaparsanız yapın, bu borcu unutturamayacaksınız" ifadelerini kullandı.
'İLHAMI, CARL SCHMİTT'TEN ALMIŞLAR'
Yüksek yargı ile ilgili tartışmalara değinen Akşener, Can Atalay davasıyla ilgili, hukuk skandallarının, 8 Kasım itibariyle devlet krizine dönüştüğünü söyledi. Akşener, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Yargıtay 3'üncü Ceza Dairesi, tıpkı Sayın Erdoğan gibi 'AYM kararına uymuyorum; saygı da duymuyorum' dedi. Üstüne de el yükseltip 'hak ihlali' kararı veren AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulundu. Hatta o da yetmedi. Hızını alamayıp, millet iradesinin tecelligahı TBMM'ye de sopa gösterdi. Bu hukuksuzluk karşısında iktidar tarafından yapılan ilk yorum ise kararın, milliliği üzerine oldu. Gelin, bir hukuk tarihi yolculuğuna çıkalım. Dönemin ünlü Alman anayasa hukukçusu Carl Schimitt'e göre; güçler ayrılığı, yargı bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü gibi ilkeler sadece teferruattan ibarettir. Yasama, yürütme ve yargı erkleri Alman halkının lideri ve en yüksek yargıç sıfatıyla Hitler'in karar ve emirlerine bağlıdır. Bu yetki ise geçerliliğini hukuktan değil, fiili durumun kendisinden alır. Yani Carl Schmitt'e göre hukuk, fiili durum gerçekleştikten sonra onu yasal hale getirmek için gerekli olan bir aparattan ibarettir. Nitekim Nazi hukukunun, defakto işleyişinde kendilerince kılıfına uydurdukları her fiil sonradan yasa aracılığıyla meşru ve dokunulmaz kılınmıştır. Bu anlayışa göre; hakimiyet milletin değil, hakimiyet Hitler'indir. Hukuk üstün değildir, Führer üstündür. Yargıç, bağımsız olamaz. Sadece liderin emirlerinin uygulayıcısı olur. Dolayısıyla yargı herkes için adaleti tecelli ettiren değil, iktidarın gayri meşru, gayri ahlaki ve illegal eylemlerini yasallaştırma organıdır. Şimdi gelelim günümüze. Bu tablo, size de tanıdık geldi mi? Belli ki bazı saray sakinleri ilhamını, Carl Schmitt'ten almış. Nitekim tam da bu yüzden Carl Schmitt'in günümüzdeki öğrencileri bir anayasal devlet krizine sebep olan hukuk dışı bir fiili duruma çözüm üretmek yerine hemen anayasa değişikliği arayışına girdiler. Yani, fiili durumu yasallaştırmanın peşine düştüler."
'MEKANİZMALARIN BİRİ İŞLEMEZSE NİZAM AKSAR'
Hiçbir organ veya hiçbir kişinin kaynağını Anayasa'dan almayan bir devlet yetkisi kullanamayacağına işaret eden Akşener, "Bu çok açık ve nettir. Anayasamızın getirdiği devlet nizamı birbirine bağlı mekanizmalar nizamıdır. Bu mekanizmaların herhangi biri işlemezse nizam aksar. Nitekim, Yargıtay 3'üncü Ceza Dairesi'nin, Anayasa'ya yönelik saldırısının hemen öncesinde aynı AYM yine dönemin Almanya’sından esintiler barındıran, 'Dezenformasyonla mücadele' yasasıyla gündeme gelen; 'halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma' suçunun ve bu suça hapis öngören düzenlemenin iptalini reddetmişti. Biz de bu kararı eleştirdik. Bu eleştirinin haklı olduğunu da düşünüyoruz. Ama çıkıp da 'AYM kapatılmalıdır' demeyiz. Yargıtay'dan, bir dairenin AYM'yi bundan ötürü suçlamasını, aldığı karara uymamasını ve AYM üyelerini hedef göstermesini hiçbir koşulda kabul etmeyiz. Hele ki Gazi Meclisimizin kurumsal yapısının aynı Yargıtay dairesi tarafından hedef alınmasına göz yummayız. Nereye hizmet ettiği belli olmayan odakların, millet iradesini hedef almasına da asla izin vermeyiz" diye konuştu.