Güncelleme Tarihi:
Akşehir Gölü, kuraklık tehlikesinden önce, bölgesinde meyvecilik ve balıkçılık sektörünü kalkındırmıştı. Mikro klima etkisiyle bölgede yetişen ‘Akşehir Kirazı’nın (napolyon) yüzde 90’da ihraç ediliyordu. 1979 yılında 353 kilometrekare olan gölün küresel ısınma ve bilinçsiz sulama sonucu 1 kilometrekareye kadar düşmesi sonucu, balıkçılık yok olurken, kiraz üretimindeki kalite de eskiye oranla düştü. Gölün kuruması nedeniyle, göl arazisinin tarıma açılması planları yapılmaya başlandı.
2007 yılında Akşehir’de düzenlenen Nasreddin Hoca şenliklerinde temsili Nasreddin Hoca Kadir Çöpdemir, gölde su olmadığı için göl alanındaki kurak araziye maya çalmıştı. 2008 yılında da temsili Nasreddin Hoca, gölü besleyen dereye su çalmıştı. Temsili Nasreddin Hoca’nın göle çaldığı su, son yağışlarla tuttu.
Akşehir’de bu yıl 3 ayda metrekareye 256 kilogram yağış düştü. Geçtiğimiz yıllarda ise düşen yağış miktarının bu oranın dörte biri kadar olduğu belirtildi. Kesin ölçümler yapılmamakla birlikte uzmanlar, 1 kilometrekareye kadar düşen Akşehir Gölü’nün 100 kilometrekarelik alana kadar yükseldiğini ve su derinliğinin de 1.5 metre seviyesinde olduğunu tahmin ediyor.
DERELER TAŞMA NOKTASINA GELDİ
Göle akan derelerin taşma noktasına geldiğini belirten AKP’li Akşehir Belediye Başkanı Mustafa Baloğlu, “Akşehir Gölü, her geçen gün kuruyordu. Özellikle yaklaşık 3-4 yıldır, kuraklık nedeniyle gölü besleyen derelerden göle bir gram su akmıyordu. Bu yıl bölgemiz ciddi yağış aldı. Hatta dereler taşma noktasına geldi. Derelerden akan su, kurak olan gölün yüzünü güldürdü. Yağışlar bu seviyede devam ederse, 3-4 yıl sonra gölümüz eski seviyesine ulaşır. Çünkü 1929 yılında da gölümüz tamamen kurumuş. Göl kurudu için karşıdan karşıya, Tuzlukçu’dan, Taşköprü’ye geçildiği söyleniyor. Daha sonra gölün tekrar dolduğu belirtiliyor. Devlet Su İşlerinin kayıtlarında ise yeniden dolan gölün taştığı belirtiliyor. O yüzden kuruyan gölümüzün, yeniden suyla dolacağını tahmin ediyoruz” dedi.
Gölün kuruması sonucu halkın artık bilinçlendiğini ifade eden Başkan Baloğlu, “Göl kuruduğu için Çevre ve Orman Bakanlığı ile ilgili merciler gölü kurtarmak için proje hazırladı. Hazırlanan projede hayata geçirildi. Proje kapsamında, yeni derin kuyuların açılmasına izin verilmedi, olan kuyular da iptal edildi. Damlama su sistemini geçildi. Bu sistemler yine devam edecek. Gölün kuruması ile birlikte zor durumda kalan halk da bilinçlendi. Suyu boşa harcamamayı öğrendi. Bu tasarrufun ve bilinçi su kullanımın devam etmesini temenni ediyorum. Yağışlar böyle devam ederse, derelerde böyle akarsa, herhalde bu yıl düzenlecek festivallerde Nasreddin Hocamıza göğsümüzü gere gere maya çaldırabileceğiz. Hatırlıyorsanız önceki yıl Nasreddin Hoca göle su çalmıştı. Diyeceğiz ki Hocamızın çaldığı su, aynen yoğurdun maya tutması gibi tuttu” diye konuştu.
Akşehir’e bağlı Değirmenköyü’nde kiraz üreticiliği yapan 65 yaşındaki Ramazan Özer, gölü besleyen Değirmenköy Çayı’ndaki su debisinin ilk kez 2002 yılındaki seviyesini geçtiğini söyledi.
‘GÖL BACASIZ FABRİKAYDI, ŞİMDİ YARI AÇ GEZİYORUZ’
1976’dan 2002 yılına kadar gölde balıkçılık yaparak geçimini sağlayan 49 yaşındaki Lütfi Çaycı, gölün bacasız bir fabrika gibi istihdam sağladığını belirtti. Gölün kuruması ile birlikte balıkçılığı bırakıp, meyvecileğe başladığını ifade eden Çaycı, “2002’den sonra su oranı bitti. Oksijen oranı sıfıra düştü. Bu durum meyveciliğe etki yaptı. Gölün tekrar suyla dolması bizleri umutlandırdı. Meyveciliği bırakır göle giderim. Burada göl fabrika gibiydi. Göl kooperatifinin 3 bin kayıtlı üyesi vardı. 3 bin de kayıtsız çalışan vardı. 6 bin kişiye bu göl ekmek veriyordu. En büyük fabrikaydı. Bir bizim köy değil civardaki bütün köylerde buradan 6 bin aile geçimini sağlıyordu. Şu anda bu ailelerden kimisi yurt dışına, kimisi başka şehire göç etti. Kimisi de yarı aç geziyor” dedi.