AKP'li Çömez: Konuşmamın arkasındayım

Güncelleme Tarihi:

AKPli Çömez: Konuşmamın arkasındayım
Oluşturulma Tarihi: Aralık 08, 2005 15:49

AKP grup toplantısının basına kapalı bölümünde yaptığı konuşmayla tüm dikkatleri üzerine çeken AKP Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez, sözlerinin arkasında durduğunu belirterek, "O konuşma bir işaret fişeğidir. O bir gereği ortaya çıkardı, konuşamama sorunu var" dedi. Partiden ihraç edilmesi durumunda "hukukun gereğini yaparak, mücadele edeceğini" belirten Çömez, basın mensuplarına, "Siz ne yapacaksınız? Ben Dreyfus olurum, ama sizin de her birinizin Emile Zola olması lazım" dedi.

Haberin Devamı

Çömez, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında, halkın gündemini, yasama ve yürütme organlarının gündemine taşımak için siyasete girdiklerini ve siyaseti hep, topluma bir hizmet aracı olarak kabul ettiklerini söyledi. AKP grup toplantısının basına kapalı bölümünde, ortaya koyduğu görüşlerin, kamuoyunda geniş yankı bulduğunu ve farklı yorumlara neden olduğunu ifade eden Çömez, şunları söyledi:

“Şüphesiz ki, görüşlerime katılanlar olduğu gibi, katılmayanlar ve eleştirenler de olmuştur. Ancak, unutulmamalıdır ki; bireyin ve azınlık görüş sahiplerinin, hukuklarının korunması, yarışma ve paylaşma haklarının teminat altına alınması, demokrasilerde vazgeçilmez koşuldur.

imajları açısından bir dönüm noktasını oluşturur. Günümüzde bile bu olay hafızalardan silinmemiştir.

Haberin Devamı

DREYFUS OLAYI NEDİR?
 
Dreyfus Olayı Fransız istihbarat tarihinde de bir dönüm noktası olarak kabul edilir. Fransız yazar Emile Zola, edebiyat dışındaki şöhretini, "Dreyfus Davası"nda gösterdiği aydın tavrıyla kazandı. Alfred Dreyfus, "Genelkurmay İnceleme ve İstatistik Bölümü"nde çalışan Yahudi kökenli bir yüzbaşı idi. O dönem Paris’teki Alman Büyükelçiliğinde Fransız istihbaratı için çalışan temizlikçi kadın her gün büyükelçinin çöplerini gizli servise ulaştırmaktadır. Bir gün büyükelçinin çöpleri arasında bulunan elyazısı bir notta, Fransız ordusu ve teçhizatı ile ilgili çok gizli bir bilginin varlığı dikkatleri çeker. Aslında bu bilgi herkesin ulaşacağı cinsten bir bilgi değildir. Hemen istihbarat birimleri arasında bir köstebek avı başlatılır. Yabancı düşmanlığı ve antisemist duyguların ordu içinde yüksek olduğu bu dönemde, suç Yahudi olmasından dolayı Dreyfus’un üzerine yıkılır.

Dreyfus bazı subayların iftirasına uğramıştır. Günlerce sorgulanır, el yazıları karşılaştırılır, fakat bir şey bulunamaz. Ancak onu yargılatmaya kararlı bazı orta ve üst düzey subaylar evraklarda sahtecilik yaparak ve mahkemede yalancı tanıklıkta bulunarak Dreyfus’u mahkum ettirirler. Dreyfus çok uzak bir adaya sürgüne gönderilir. Ancak bu olaya inanmayan kardeşi ve karısı, bu kumpası ortaya çıkartmak için Yahudi cemaatinin yardımıyla da büyük bir çalışma yapar.

Delillerin yetersiz olduğuna ve hatta ordu tarafından delillerde sahtecilik yapıldığına donemin büyük yazarı ve aydını Emile Zola’yı ikna ederler. Dreyfus’un masumiyetinden emin olan Zola günümüzde de güncelliğini koruyan ve adaletsizliğe isyan niteliğindeki ünlü mektubunu yazar. Zola, Fransa Cumhurbaşkanı Faure’ye gönderdiği mektuba, "Suçluyorum" diye başlar ve "...Gerçek yürüyor ve hiç bir şey durduramayacak onu. Gerçeği toprağa gömerseniz, yoğunlaşarak öyle bir patlayıcı güç haline gelir ki patladığı zaman taş üstünde taş kalmaz" der.
  
Zola, Clemenceau’nun gazetesi L’Aurore’da yayımladığı "Suçluyorum" başlıklı ateşli açık mektupta, Dreyfus’un suçsuzluğunu belirtip, hüküm giymesini Genelkurmay subaylarının çoğunun Yahudi düşmanı, gerici ve kilise yanlısı olmalarına bağladı.

Gazetede yayınlanan bu haber Fransa’yı asker-sivil, sağ-sol olmak üzere ikiye böler. Bunun üzerine tekrar mahkemeye başvurulur. Fakat yaptığı komplonun ortaya çıkartılarak kamuoyunda itibar kaybedeceğinin farkında olan ordu üst kademeleri sahte belge düzenleyerek olayı örter. Ve Emile Zola mahkum olur.

Daha sonra ordu içerisinde adalet duygusu yüksek bazı subayların girişimi ve kamuoyunun baskısıyla yenilenen mahkeme sonucu, Genelkurmay’ın Dreyfus’u suçlamak için sahte evrak düzenlediği ve Yahudi olduğu için Dreyfus’u mahkum ettirdiği ortaya çıkar. İftiranın baş kahramanı tutuklanır.

Bu subay herşeyi devletin ali menfaatleri için yaptığını, bunları üst düzeyin bildiğini fakat şimdi niye kendisini savunmadıklarını sorgular. Devletin menfaatleri için herşeyi meşru gören bu insan daha sonra hücresinde intihar eder. İşte bu olay sonrası istihbarat servisleri kamuoyunun ve siyasilerin gözünde meşruluğunu yitirir.
Siyasiler istihbarat servislerinden gelen bilgilere hep kuşkuyla bakarlar. Aldatılmaktan korkarlar. Bu nedenle istihbarat servislerinin şeffaflaştırılmasına önem verirler. Kamuoyu ise istihbarat örgütlerini komplo kurmaya eğilimli kurumlar olarak algılamaya başlarlar. İste bu yüzdendir ki Dreyfus Davası istihbarat servisleri ve kamuoyundaki imajları açısından bir dönüm noktasını oluşturur. Günümüzde bile bu olay hafızalardan silinmemiştir.

AKP'nin, kuruluş ilkelerindeki doğası gereği, benim, düşünce ve anlayış tarzıma, olgunlukla yaklaşmış, değerlendirme ve önemseme yolunu tercih etmiştir. Bu, Türk demokrasisi adına bir kazanımdır. AK Parti'nin, iletişim kanallarını daima açık tutmak konusunda, göstermiş olduğu kararlı tavrı ve tüm görüşlerin özgürce tartışılabilmesi için oluşturduğu demokratik platformlar, kendine olan güvenini ve demokrasiye olan saygısını göstermektedir.”

Haberin Devamı

Çömez, bu yaklaşım tarzını, siyasetçinin ve siyaset kurumun, 3 Kasım öncesi büyük ölçüde yitirdiği saygınlığını, yeniden kazanması için gerek şartlardan birisi olarak kabul ettiğini kaydetti.

Siyasi partilerin, demokrasinin çekirdek kurumlarından birisi olduğunu belirten Turhan Çömez, partilerin iç yapılarının demokratikleşmesi ve şeffaflaşmasının, sistemin sağlıklı işlemesi açısından zorunlu olduğunu vurguladı.

"PARTİ İÇİ DEMOKRASİDEN VAZGEÇİLMEZ"

AKP'li Çömez, bu bakımdan, bugüne kadar konuşan tüm milletvekillerinin görüşlerini saygıyla karşılayan AKP'nin, bu zeminleri hazırlama cesaretini gösteremeyen diğer partilere örnek olması gerektiğini ifade etti. Turhan Çömez, şunları kaydetti:

Haberin Devamı

“Sayın başbakanımızın ilk günden beri, parti içi demokrasiyi vazgeçilmez esas olarak kabul etmesi, demokrasinin tüm kurum ve kurallarının işler hale gelebilmesi için ortaya koyduğu çaba, bizlerin, görüşlerini savunabilmesi için cesaret vesilesi olmuştur. Bizler; konuşmak, üretmek, katılmak ve denetlemek için buradayız. Bunları gereği gibi yapamazsak, yönetememe sorunu ile karşı karşıya kalırız ki, bu, Türk demokrasisi adına arzu edilen bir durum değildir.

Millet adına siyaset yapan bizler, kimsenin şüphesi olmasın ki, her platformda, inandığımız doğruları yüksek sesle savunduk ve bundan sonra da savunmaya devam edeceğiz. Türkiye artık, iki dudak arasına sıkıştırılmış demokrasi anlayışını terk etmiştir.”

Haberin Devamı

“AÇIKLIKLA PLATFORMLARDA TARTIŞILABİLMELİ”

Gazetecilerin, iki önce AK Parti Grup toplantısının kapalı bölümünde yaptığı konuşma ile bugünkü basın toplantısı arasında “ton farkı” bulunduğu hatırlatarak, “grupta dile getirdiğiniz sorunlar çözüldü mü?” sorusunu da Çömez, şöyle cevapladı:

“Aynı şeyden bahsetmiyorsunuz. Her konuda düşüncelerimi açıklıkla paylaştığımı ve bundan sonra da paylaşmaya devam edeceğimi ifade ediyorum. Tabiatıyla görüşlerimi parti grup toplantısının kapalı bölümünde büyük bir açıklıkla paylaşabilmenin burada şartlarını konuşuyorum sizlerle. Yoksa bugün gerek partimin yönetimi gerek diğer işleyiş mekanizması hakkındaki görüşlerimi nasıl dün konuştuysam, tartıştıysam, yeri geldiğinde eleştirdiysem bugün de aynı şeyi yaparım, yarın da aynı şeyi yaparım. Benim anlatmak istediğim şey, bunların bütün açıklıkla platformlarda tartışılabilmesidir.”

Haberin Devamı

AK Parti'li Çömez, bir gazetecinin “grup toplantısında 'bölücü başı bile cezaevinde konuşuyor, biz milletvekilleri olarak tartışmalara katılamıyoruz' dediniz. Söyledikleriniz bir çelişki değil mi?” sorusuna da “Hayır. Kelime oyunları üzerinde oynamayalım” karşılığını verdi.

Görüşlerini her platformda her zaman dile getirmenin gereğini anlattığını söyleyen Turhan Çömez, parti içi demokrasiye vurgu yaptığına dikkati çekti.

“HUKUKİ MÜCADELEMİ VERİRİM”

Çömez, disiplin kuruluna sevk edilmesi durumunda tavrının ne olacağını soran gazeteciye de “sizin tavrınız ne olur?” sorusunu yöneltti. Bu konuda hukukun gereğini yapacağını kaydeden Çömez, ”hukuki mücadelemi veririm. İnanıyorum ki Türkiye'de böyle bir süreç yaşanırsa sizler de gereğini yapacaksınız” dedi.

Grup toplantısının kapalı bölümünde ortaya koyduğu görüşlerle ilgili olarak AK Parti Grubu'nun ilgili bakanlıklardan bilgi istediğini açıklayan Turhan Çömez, “ilgili bakanlıklardan gelen bilgileri benimle paylaştılar. Konuşmamın bir kaç saat sonrasında Başbakan Vekili Abdüllatif Şener arayarak, Başbakanlık'ta benim yaptığım konuşmayla ilgili bazı çalışmaları bana takdim etti. Görüşlerimizin ortaya konulması ve bunların geri dönüşlerinin anlamlı olması bizim için kazanımdır” diye konuştu.

“SİYASET AKADEMİSİ'NDEKİ KONUŞMAMI YAPACAĞIM”

Turhan Çömez, AK Parti Ankara İl Başkanlığı bünyesindeki Siyaset Akademisi'nde Cuma günü yapacağı konuşmanın ertelendiğini ifade ederek, 9 Aralık Cuma günü söz konusu konuşmayı yapacağını söyledi.

Parti içinde farklı görüşlerin ve anlayışların yüksek sesle dillendirilmesi ve konuşulmasının önce partisi sonra da tüm Türkiye tarafından takdirle karşılandığını ifade eden Çömez, Afyonkarahisar Milletvekili Mahmut Koçak'ın konuşmalarıyla kendisinin konuşmaları arasında bir “entegrasyon” olmadığını bildirdi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile bir görüşmesi olmadığını kaydeden Çömez, basın toplantısıyla vermek isteği mesajın “kapalı grup toplantısında da konuşurum, basın toplantısında da konuşurum, Meclis Genel Kurulu'nda da konuşurum. Bunlar demokratik ve özgür platformlardır. Bu platformlarda görüşlerimizi açıkça ortaya koymamızdan hiç kimsenin rahatsız olmaması gerekir” şeklinde algılanması gerektiğini söyledi.

AK Parti'li Çömez, bir başka soru üzerine disiplin işlemiyle ilgili olarak kendisine herhangi bir bilgi gelmediğini belirterek, söylediği sözlerin arkasında olduğunu kaydetti.

Bir gazetecinin “Başbakan Vekili Şener'in açıklamaları sizi ikna etti mi?” sorusunu da Çömez, şöyle cevapladı:
“Sayın Şener'in bana ifade ettiği bilgiler, Başbakanlık danışmanlarının kendine takdim ettiği bilgiler. Önümüzdeki günlerde daha ayrıntılı bilgi notları bize ulaştırılacak. Ortaya koyduğumuz görüşler, yankısını bulmuş ve bir takım çevreler çalışma yapma ihtiyacı hissetmişler. Bu olumlu bir gelişme.”

Bir başka soru üzerine de Çömez, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ile bir görüşmesi olmadığını söyledi. Çömez, Bakan Unakıtan'ın kapsamlı ve detaylı bir açıklama yapması gerektiğini söyledi.

“KONUŞMAMIN HER ZAMAN ARKASINDAYIM”

Turhan Çömez, partisinin grup toplantısının basına kapalı bölümünde yaptığı konuşmanın ardından, yurtiçinden ve yurtdışından çok sayıda destek telefonları ve mailleri aldığını ifade ederek, bu konuşmasının her zaman arkasında olduğunu söyledi.

Bir dahaki seçime endeksli bir siyaset yapmadığını, milletvekili seçilme kaygısı olmadığını ifade eden Çömez, “Benim çok net duruşum var” dedi.

"BEN DREYFUS OLURUM"

Partiden ihraç edilmesi durumunda "hukukun gereğini yaparak, mücadele edeceğini" belirten Çömez, basın mensuplarına, "Siz ne yapacaksınız? Ben Dreyfus olurum, ama sizin de her birinizin Emile Zola olması lazım" dedi.

Bir basın toplantısı düzenleyen ve sonrasında bazı gazetecilerle sohbet eden Çömez, burada daha etkili cümleler kullandı. Disiplin sürecinin işlemesi ve partiden uzaklaşması halinde ne yapacağı sorulunca, gazetecilere "Siz ne yapacaksınız?" diyen Çömez, "Ben Dreyfus olurum, ama sizin de her birinizin Emile Zola olması lazım" dedi.


 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!