Güncelleme Tarihi:
Evet bir çağrı var. Sivil toplum kuruluşları sağduyu ve herkese bir adım atması çağrısında bulunuyor. Ancak, taraflardan hiçbiri bunu üzerine alınmıyor.
Metehan DEMÄ°R YAZIYOR |
Belki de tam bu noktada, aslında bir noktayı ortaya samimi şekilde koymak gerekiyor.
‘Atılması gereken adımdan kastedilen ne ve gerçekten kimden ne bekleniyor?’
AKP’nin önemli kurmaylarından biri kafalarında kendilerini kemiren noktayı aynen şöyle aktarıyor:
KEMİREN ŞÜPHE
‘‘Çok kafa yormaya gerek yok. Bu çağrı ile bizim parti kapatmanın Anayasal değişiklikle önüne geçmemiz konusundaki girişimimizden vazgeçmemizi kastediyorlar. ‘Yargılanın sonra bu değişikliği yapın’ imasında bulunuyorlar. Belki de mantıklı. Bu zaten parti katmanlarında da değerlendiriliyor Ama bize, sonrasında kapatmaya kurban gitmeyeceğimizin garantisini de verebiliyorlar mı? Tayyip Erdoğan’ın siyasetin dışına itilmeyeceğini kimse söyleyebilir mi, bu sorunun yanıtını kim verebilir, bu bir tuzaksa ileride bunun vebalini kim öder?’’
Kendine göre haklı. Erdoğan AKP’nin belkemiği. Kapatılan AKP ve yasaklanan Erdoğan’ın dışarıdan idaresi ile işlerin eskisi gibi iyi gitmeyeceği bilinen bir gerçek. Ama bu AKP kurmayının sorularının yanıtını da şu an Türkiye’de kimse veremiyor.
Ä°ÅžTE SENARYOLAR
Ankara’da şu fikri çok seslendiren var:
‘‘İdeal olan, Başbakan’ın çıkıp, ‘Ey halkım, evet biz uzlaşma adına bu parti kapatma değişikliğinin önüne geçme girişimimizi askıya alıyoruz. Bizim kimseden çekinecek bir şeyimiz yok. Herşeyi Türkiye için yaptık. Alnımız ak. Çıkar mahkemede yargılanır kendimiz savunuruz. Sonra gerekirse parti kapatmayı durduran değişikliği yaparız’’demesi.
Ki böyle yaparsa da, ‘İlk seçimlerde halkın önündeki itibarı tavan yapar’ diyenler var. Ama, şimdiki pozisyonda ısrar ederse de, ‘Sanki AKP’nin suçluluk telaşı ile Anayasada değişiklik yapmayı planladığı ve böylece de arka kapıdan kaçma’ gibi bir seçeneğe yöneldiği yönünde izlenim de oluşabilir.
Bütün bu parametreler paralelinde, Başbakan Erdoğan, Sofya’da yaptığı son açıklamalar da bakın, hangi sorulara ne yanıtlar veriyor?
Soru: Sivil toplum kuruluşları herkes bir adım çağrısı yaptı, siz de geri adım atacak mısınız?
ErdoÄŸan: ‘Geri adımın ne olduÄŸunu anlayamadım. Böyle bir ÅŸey söz konusu deÄŸil. Ortak akıl oluÅŸturulmasında hemfikirim. Bir araya gelinmeli, konuÅŸulmalı. Neden geri adım atacağım. Ana baÅŸlığa katılıyorum. Ortak akıl içinde hareket etmek gerekir.ÂNerede, nasıl bir araya geleceÄŸiz? CumhurbaÅŸkanı riyasetinde de olabilir. Davetimize katılmayan genel baÅŸkanlar oldu, iyi niyete soyunanları anlamıyorum. Açıklamaların hedefi ne? Ä°ktidar nasıl adım atmalı? Anlatsınlar da, öğrenelim.’
Bir de unutuldu gibi görünse de türbanın üniversitelerdeki durumu krizi var. O da Anayasa Mahkemesi’nde. Bu noktada da geri adım mı kastediliyor?
BaÅŸbakan ErdoÄŸan,Âbu konu için de;
‘Sivil toplum örgütlerine Anayasa için bir metin hazırlayın gelin, onun üzerinde yeni anayasayı inşa edelim’ sözü verdiniz. Buna rağmen MHP ile anlaşıp, türbanın önünü açan değişiklik yaptınız. Genel değişikliği bekleseydiniz olmaz mıydı?’ sorusuna karşılık şunları söylüyor:
Erdoğan: ‘‘Özgürlüklerin hiyerarşisi olmaz. Özgürlükler bir bütün içinde ele alınmalıdır. Ben 5 yıldır başbakanım. Ülkemde gerilim olmasın diye 5 yıldır bekledim. Baykal gündeme gelmesini istemediği için bekledim, kurumsal mutabakat bekledik. CHP bunu göstermedi. İspanya sonrası MHP bir adım attı, bizim adım atma zorunluluğumuz doğdu. Biz ana muhalefete de aynı konuyu açtık. CHP’nin akşam söylediği ile sabah söylediği farklı.’’
Eğer sağduyudan bahsediyorsak, ne olursa olsun geri adım atılırken kimsenin, ‘İşte böyle geri adım attırırız. Sen yenildin. Biz kazandık’ gibi bir hissiyat içine sokulmaması şart. Zaten, AKP de ‘bu psikoloji içine mi itilmek isteniyoruz’ diye de kendine soruyor.
Başkent kaos içinde nefes almakta zorlanıyor. Türkiye’de kafalar karışık. Bu aralar gazetecilerin telefonu durmuyor.
Sağanak gibi sorular geliyor, ‘Ne olacak bir bilgin var mı, AKP kapanır mı, Anayasa Mahkemesi ne karar verecek, kapatma davasını kabul edecek mi, türban’ın üniversitelerde serbestisini öngören anayasa değişikliğine itiraza ne diyecek?’
Yüksek yargı mekanizmalarının alacağı kararlar belki de Cumhuriyet tarihinde ilk kez bu kadar ülkenin tüm dinamiklerini doğrudan etkileyebilecek derecede hayati.
Kimi bunu ekonomik geleceği, huzuru, bazısı ise politik resmin nasıl şekilleneceği açılarından merak ediyor.
Şüphesiz yargı tamamen kararlarını bağımsız alacak ve hukuki kıstasları referans alacak.
Ama ortada bir gerçek daha varsa o da, yargının tarihte hiç olmadığı kadar psikolojik bir psikolojik ve duygusal baskı altında olduğu.
YARGIYA TARÄ°HÄ°N EN BÃœYÃœK BASKISI
Şimdi gözler, bu eksende Pazartesi Anayasa Mahkemesi’nin Yargıtay’ın yaptığı AKP’yi kapatma başvurusu ile ilgili ne karar alacağında…
‘Evet yargılama başlasın’ mı diyecek… yoksa ‘gerek görmeyecek mi?
Çok lafı dolandırmaya gerek yok. Red kararı çıkarsa derin bir oh çekenlerin sayısı az olmayacak. Ama, Yüksek Mahkeme’yi hepimize günün birinde lazım olacak hukukun kutsallığı paralelinde bu birkaç günlük süreçte yargının bağımsızlığı ekseninde rahat bırakmamız şart.
Adım atma ve sağduyu çağrılarının bir bölümünü ima yolu ile bu amaçla mahkemeye yöneltenlerin buna dikkat etmesi gerekiyor.
SONRAKİ SÜREÇ DAHA KRİTİK
Pazartesi, mahkeme ne karar alırsa alsın sonraki süreci yönetmek de büyük önem taşıyor.
Çünkü, kapatma davasına red kararı vermesi halinde ortaya çıkıp, ‘İşte bu kadar. Kimse buna cesaret edemez’ diyerek ortalığı provoke etmek ne kadar tehlikeli ise, ‘dava açılmalı’ kararına da, ‘Yaa işte böyle. AKP yargılan da, çek cezanı demek de’ o kadar riskli.
Daha da tehlikelisi ise, ortaya çıkan kargaÅŸa ve boÅŸluktan yararlanmak isteyenlerin olduÄŸu bir ortamda kafasını bu bataklığa sokan devletinÂhavaların ısınması ile eylem hazırlığı içinde olan PKK tehdidini göz gözardı etmesi ihtimali. Bugün kimse çıkıp, ‘son harekatlarla büyük darbe alan terör örgütü PKK artık tekrar saldıramaz, yıkılmadım ayaktayım demek amacı ile eylem yapamaz?’ deme rahatlığına sahip mi?
Ekonominin kırılgan dengeleri, giderek keskinleÅŸen tarafçılık,ÂgüneydoÄŸu’da isyana dönüştürülmeye çalışılan sokak eylemleri hep bu baÅŸlıklardan deÄŸil mi?
Türkiye’nin en büyük zaaflarından biri, bir gündemden diğerine sürüklenmek. Daha da acısı, bir krizini çözmeden oradan oraya koşuştururken panikle savrulmak ve gündemini başkalarına belirletmek.
Anayasa Mahkemesi’nin karar alacağı pazartesi’den çok asıl sonrası önemli…
AKP’NİN EN BÜYÜK SORUNU
Yüzde 47 alan AKP’ye de bu süreçte şüphesiz büyük iş düşüyor. Öncelikle, belki de en önemlisi, kaptırdığı inisiyatifi geri almak.
Yani, içindeki iyileri öne çıkaramayıp, kötülerin radikallerin daha da ön plana çıkarak partinin adı ile doÄŸrudan anılmasına engel olamamak. Dikkat ettiniz mi, AKP de gerçekten iyi iÅŸ yapan hiç kimseyi parti ön plana çıkaramıyor ve üç dört mimli ismin elinde sıkışıp kalıyor. BaÅŸbakan ErdoÄŸan’ın belki de birince derecede bu konuya ağırlık vermesi gerekiyor.Â