Akkuyu santrali kapımızda

Güncelleme Tarihi:

Akkuyu santrali kapımızda
Oluşturulma Tarihi: Haziran 06, 1998 00:00

Haberin Devamı

Benim nükleerime güvenin!

Akkuyu Nükleer Santrali için ihaleye katılan Kanada şirketi AECL, nükleer santrallerini Türk gazetecilerine açtı. Ontario Gölü kıyısındaki dört reaktörlü Darlington Nükleer Santrali'ni tanıttı. AECL, ne kadar güvenli ve güvenilir olduğunu göstermek için, Amerika Uzay ve Havacılık Dairesi'ne (NASA) yaptığı teknoloji transferini örnek gösteriyor. Challenger'ın havada infilak etmesinden sonra NASA, bu şirkete başvurmuş ve CANDU contalarını kullanmaya başlamış.

AECL yetkilileri, Akkuyu'daki nükleer santral ihalesini kazandıkları takdirde, NASA'ya da yaptıkları teknolojik transferi Türkiye'ye de yapacaklarını belirtiyorlar. Konsorsiyumda yer alan Türk şirketlerinin de teknoloji ihraç eder hale geleceğini vaad ediyorlar. Üstelik, radyasyon kaçağının en az seviyede seyredeceğinin de güvencesini veriyorlar: ‘‘Bir kişinin beş saatlik uçak yolculuğu sırasında ya da yediği bir muzdan alacağı radyasyonla, aynı kişinin bütün bir yıl boyunca bir CANDU santrali sınırında yaşaması durumunda alacağı radyasyon aynıdır.’’

Dünyada nükleer enerji, diğer enerji kaynaklarına göre daha az kullanılıyor. Hidro-elektrik santrallerin aksine, nükleer santraller baraj yapımına, nehir yollarının kaydırılmasına ve büyük alanların su altında kalmasına yol açmıyor. Kömür ve petrol gibi fosil yakıt santrallerinin aksine, nükleer santrallerin çok geniş kömür ya da petrol işleme-depolama alanlarına ihtiyacı yok. Ayrıca nükleer santraller, sülfür, nitrojen oksit, ağır metal veya karbondioksit gibi sera etkisi yaratan gazlar yaymıyor. AECL yetkilileri, ‘‘700 megavatlık bir CANDU nükleer santrali 30 yıl içinde 150 milyon ton kömür ya da 650 milyon varil petrol tüketimini engeller. Daha da önemlisi bir CANDU santrali, aynı güçteki bir fosil yakıt santralinden çıkacak 330 milyon tonluk karbondioksit gazının salınımını da engeller’’ diyorlar.

ANADOLU GÜNEŞ UYGARLIĞI

ODTÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. İnci Gökmen, nükleer enerjinin diğer enerjilerden daha ucuz olmadığını, birçok ülkenin bunu kullanmadığını ya da vazgeçtiğini belirtiyor. Ayrıca enerji ve tasarrufu konusunda başka seçeneklerimiz olduğunu anlatıyor. ‘‘Tüm dünyada enerji tasarrufu alanında yoğun araştırmalar yapılıyor. Avrupa ve ABD'de temiz, yenilenebilir ve alternatif enerji kaynakları olarak bilinen alanlarda çalışma ve uygulamalar var.’’ Prof. Dr. Gökmen, kömür ve petrol gibi fosil yakıtların çevreye zarar verdiğini ve kısa zaman sonra rezervlerinin tükeneceğini kabul ediyor. Türkiye'nin enerji sorununa en iyi çözümün güneş ve jeotermal enerji olduğunu düşünüyor.

ODTÜ Öğretim Üyesi Doç. Dr. Çetin Göksu, Türkiye'nin 21. yüzyıla Ulusal Enerji Politikası olmadan girdiğini söylüyor. Göksu'nun verdiği bilgilere göre Türkiye'nin 1995'te ürettiği enerjinin yüzde 60'ı fosil, yüzde 40'ı ise güneş kaynaklı. Göksu, enerji ihtiyacımız için iki seçeneğimiz olduğunu belirtiyor: Nükleer enerji ya da güneş enerjisi... ‘‘Bugün Türkiye'de nükleer enerjiye geçme konusunda bazı çevrelerde büyük bir istek ve çalışma olduğu gözleniyor. Görünüşte enerji ihtiyacını karşılamak olan bu istekler çağın teknolojisini öğrenmek, askeri alanda yararlanmak, dünyadaki nükleer gelişmeye ayak uydurmak özlemlerini de içeriyor.’’

Doç Dr. Çetin Göksu, nükleer enerjinin risklerine karşılık en iyi yöntemin güneş enerjisi olduğunu savunuyor. ‘‘Dünya yeni bir Güneş Uygarlığı'na doğru gidiyor. Anadolu, binlerce yıldan beri Güneş Uygarlıkları kurmuş, geliştirmiş ve dünyaya örnek olmuş bir ülkedir. Bu açıdan Güneş Uygarlıkları konusunda zengin bilgi birikimine ve becerilere hem fikirsel hem pratik düzeyde birçok değere sahiptir.’’

Güçlüyüz güvenliyiz

Bizim için AECL'in Türkiye'yle iş yapması çok avantajlı olacak. CANDU sadece Kanada çapında değil, bütün dünyada kendini kabul ettirmiş bir performansa sahip. Güvenlik açısından çok kuvvetli bir şöhreti vardır. AECL Kanada Atomik Enerji Komisyonu'nun önderlik ettiği konsorsiyum, ünlü bir teknolojiye sahip. Kanada'nın ihale koşulları, diğer bütün rakip ülkelerin şartlarından bir hayli cazip. Diğer ihaleler, bir reaktörlü ama büyük santral önerdiler. Biz, iki reaktör yapmayı önerdik. Türkiye'nin elektrik dağıtımı, alt yapı, petrol, gaz alımı ve muhafazası için birtakım ihtiyaçları olduğunu biliyoruz. Ben, bir yıldır bu görevdeyim. Kamuoyu ve çevrecilerle ilişkilerim son derece olumlu. CANDU 30 yıl içinde altı reaktör sayesinde 128 milyon ton karbondioksiti önledi. CANDU'nun bütün dünyadaki işbirlikleri çok iyi. Aynı şey neden Türkiye ile neden olmasın?

Nükleer santrallerde son durum

Nükleer santrale sahip 32 ülkenin bazılarında bu santrallerin faaliyete geçtikleri son tarihler şöyle: Hollanda 1973, Finlandiya 1980, Arjantin 1983, İsviçre 1984. Belçika, Güney Afrika, İspanya, İsveç, Tayvan'da 1985, Macaristan ve Litvanya'da 1987... 1989-1995 yılları arasında en fazla nükleer santral tamamlayan ülkeler, Fransa ve Japonya. Kıtalar bazında nükleer santraller en çok Kuzey Amerika (ABD ve Kanada) ve Avrupa'da kuruldu. Güney Amerika'da sadece Arjantin nükleer güce sahipken Avrupa'da İtalya, Norveç, Avusturya, Danimarka, Portekiz, İzlanda, Yunanistan ve Arnavutluk'ta nükleer santral yok. İsveç, 2030 yılına kadar nükleer enerjiden vazgeçme kararı aldı. Daha sonra bu tarihi 2000'e çekti. İsveç'te 1997'de 12 santralin sökümüne başlandı. Buna karşılık 1.16 milyar dolarlık yedi yıllık bir alternatif enerji ve enerji tasarrufu programı başlatıldı.

(Kaynak: Prof. Dr. İnci ve Ali Gökmen'in hazırladığı Türkiye'de Elektrik Enerjisi Nükleer Santraller Sorunlar ve Öneriler)

Greenpeace Akdeniz Ofisi'nden Melda Keskin:

Hindistan'da madalyonun iki yüzü

11 ve 13 Mayıs'ta toplam beş nükleer bomba denemesi yapan Hindistan, bu nükleer maceraya ilk kez 1960'ta, Kanada'dan aldığı bir nükleer reaktör ile atılmıştı. Reaktörün yakıtı da Kanada ve ABD'den geliyordu. ABD ve Fransız firmaları, 1966'da plutonyum ayrıştırmaya başlayan pilot ölçeğinde yakıt yeniden işleme tesisi yapmasına yardım ettiler. Bu tesisten gelen plutonyum, 1974'de ülkedeki ilk atom bombası denemesinde kullanıldı! Hindistan'ın uranyum zenginleştirme tesisi ve 10 nükleer reaktörü var. İlginçtir ki tüm elektriğinin yüzde 2'sini bile sağlamıyor. Ayrıştırılan plutonyum miktarının 1995'e kadar 400 kilograma, yani yaklaşık 65 atom bombası yapabilecek miktara ulaştığı tahmin ediliyor. Nükleer endüstrinin ‘‘sivil’’ ve ‘‘askeri’’ kullanımı gerçekten de bir madalyonun iki yüzüdür ve her ikisi birden insanlığı tehdit etmektedir.

Cevaplanmamış sorular

Kanada ‘‘Nuclaer Awareness’’ Projesi'nden David H. Martin, 1997 yılında ‘‘The CANDU Syndrome’’ başlıklı bir rapor hazırladı. Rapordan bazı bölümler şöyle: ‘‘Türkiye, Akkuyu'ya yapılması öngörülen reaktörlerin yüzde 100 desteklenmesini, hatta yerel harcamaları da reaktörü yapacak firmanın üstlenmesini istiyor. Türkiye'nin bu borçlar için ne tür bir garanti öngördüğü bilinmiyor. Şu soruların cevapları bilinmiyor: Borçların risk sigortası yok. AECL performans garantisi veriyor mu? Eğer reaktörün maliyeti öngörülen bedeli aşarsa bunu kim ödeyecek? AECL, CANDU yapım ve pazarlama haklarını ne ölçüde transfer edecek? Türkiye, enerji verimliliğini çok fazla artırma potansiyeline sahip. Sürdürülebilir kalkınma enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji kaynaklarının (güneş, rüzgar, jeotermal, biyokütle vb) kullanımı ile mümkün olacaktır. Kanadalılar, kendi ülkelerinde hükümetle bunun mücadelesini veriyorlar. Henüz hiç reaktörü olmayan Türkiye'de bu yolların seçilmesi daha anlamlı olacaktır. Türkiye, elektrik enerjisi eldesinde kullanılan hidrolik ve kömür potansiyelinin sadece üçte birini kullanmıştır.






Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!