Yeşim ÇOBANKENT
Oluşturulma Tarihi: Mart 09, 2002 01:59
İnsan her gün yaşayan bir efsaneyle telefonda konuşmuyor. Dolayısıyla Marianne Faithfull ile Dublin-İstanbul hattında yaptığımız görüşme bizde küçük çapta bir sarsıntı yarattı.
60'ların kült isimlerinden Marianne Faithfull başarılı ve iyi bir şarkıcı olmasına rağmen yıllarca Mick Jagger ile yaşadığı çalkantılı aşkın gölgesinde kaldı. Bugün 56 yaşında, matrak ve cazibesinden hiçbir şey kaybetmemiş. O dumana boğulmuş karakteristik sesiyle yeni bir albüm çıkardığı için de keyfi yerinde.
Marianne Faithfull aradan yıllar yıllar geçmesine, yüzlerce şarkıdan oluşan müzik külliyatına rağmen, gazetecilerin hálá Mick Jagger ile ilgili sorular sormasına sinir oluyor. Hatta bu konuda bir İngiliz gazetesine şöyle dert yanıyor: ‘‘Bunu sadece İngilizler yapmıyor. Geçenlerde bir Alman gazeteci bana ‘Mick Jagger'ın penisinin boyu ne kadardı?' diye sordu. Sinirlerim altüst oldu ve bütün gece ağladım.’’ Biz kendisine hayran olduğumuz için böyle terbiyesizlikler yapmadık, sadece müzikten ve son albümünden bahsettik.
Son albümünüz ‘‘Kissin Time’’da Beck, Pulp’tan Jarvis Cocker, Smashing Pumpkins'den Billy Corgan ile çalıştınız. Birlikte albüm yapmaya nasıl karar verdiniz?
-Beck ile birbirimizi birkaç yıldan beri tanıyoruz, ondan ve yaptığı müzikten çok hoşlanıyorum. Diğerlerine gelince, zaten onlarla da bir tanışıklığımız ve muhabbetimiz vardı. Neden birlikte çalışmayalım dedik ve benim albümüme katkıda bulundular. Müzik dünyası o kadar büyük değil, bir şekilde yollarınız kesişiyor.
Albümü yaparken neler vardı aklınızda?
- Albüme ilham veren en önemli şey, yaşadığımız yüzyılın bitmesi ve yepyeni bir yüzyıla geçmemiz. Bu yüzden kendi çalışmalarımda da benim için önemli sayılabilecek bir değişiklik yaptım ve biraz daha elektronik bir sound denedim. Tabii müziğimin değişmesi biraz da hayatın ve aşkın biçiminin de değişmesiyle ilgili. İnsanların bu müzikle eğlenmesini umut ediyorum. Bu albümde akıllı ve düşünen insanlar için dans müziği yaptığımızı söyleyebilirim.
Size göre iyi müziğin tanımı nedir?
-Bu konuda Keith Richards'ın söylediği şeye katılıyorum: ‘‘İyi müzik sizi olduğunuz yerde bırakmaz, mutlaka başka bir yere götürür.’
Albümdeki en sevdiğiniz şarkı hangisi?
- Günden güne değişiyor, bu konuda tam olarak bir şey söylemeyeceğim.
Bugünkünü söyleyebilir misiniz?
- Albümü bugün daha hiç dinlemedim (Gülüyor). Ama hepsini çok seviyorum, onları birbirinden ayıramıyorum. Onlar sadece şarkı, iyisi kötüsü yok benim için. Sex With Strangers, The Pleasure Song, Sliding Through Life on Charm...
Albümde Velvet Underground'un unutulmaz ismi Nico için yaptığınız bir şarkı var. Song For Nico'nun öyküsünü anlatabilir misiniz?
-Aslında şarkının adı ne demek istediğimi tam olarak anlatıyor. Ben Nico'nun yeterince takdir edilmediğini ve değerinin tam olarak anlaşılmadığını düşünüyorum. O benim için çok önemli ve değerli biriydi, bunu göstermek istedim. Ayrıca bu şarkıda onun ve benim geçmişte yaşadığımız o çok karmaşık dönemi de anlatmaya çalıştım. Ama bunu kendimi bir başkasının, yani Nico'nun yerine koyarak yaptım.
Sizin için Marianne Faithfull geri döndü diyorlar. Geri mi döndünüz, yoksa hep burada mıydınız?
- Geri dönmek mi dediniz? Ben hiçbir yere gittiğimi zannetmiyorum. Yıllardır hiç durmadan çalışıyorum, bir şeyler yapıyorum bunlardan bazıları insanların gözüne sokulmamış olabilir ama buradaydım. Tabii ki neyi kastettiğinizi anlıyorum. İnsanlar ortalarda görünmediğim için neden göstermek zorunda olduğumu düşünüyor ama bir neden gösteremeyeceğim doğrusu.
Sizin ‘rock'n'roll'un vahşi çocuğu' imajınız yeni kuşağı da etkiliyor. Hayranlarınız arasında genç sanatçılar var...
-(Gülüyor) Bunun şu an benimle hiçbir ilgisi yok. Bu konuda söyleyecek sözüm yok, aslına bakarsanız bu konuyla fazla da ilgilenmiyorum. Tabii ki yaşadığım hayatı inkar edemem ama benim kendi gerçekliğim sadece bundan ibaret değil.
Hala moda dergileri sizin stilinizi taklit ediyor. Aynı zamanda bir stil ikonu da olmuş durumdasınız.
-Bunu biliyorum ama ben bu değilim, ben çalışan, üreten bir müzisyenim. Geçen yüzyılda gerçekten harika modacılar vardı ve bana bazı giysiler verdiler. Ben de bunları taşıdığım için kendimi çok şanslı hissediyorum, sadece o kadar.
ŞAHANE BÜYÜKANNE
Sizin bir yaşayan efsane olduğunuzu düşünen bir dolu insan var, bunlardan biri de benim.
-İnsanlar yaptığım işlere ve hayatıma bakarak benim çok çılgın bir hayatım olduğunu düşünüyor. Söylediğiniz şey biraz da bundan kaynaklanıyor. Oysa ben aynı zamanda iki tane torunu olan bir büyükanneyim. Sakin bir hayatım, arkadaşlarım var. Bütün bunlar beni bir efsane olmaktan daha çok memnun ediyor.
Bir yandan oyunculuk kariyeriniz devam ediyor değil mi?
-Evet, oyunculuğu çok seviyorum. En son Patrick Chereau'nun yönettiği Intimacy (Mahremiyet) filminde oynadım. Christian Leigh ile Far From China adlı filmi tamamladık. Albüm çıktıktan sonra (dünyada bu ay çıktı) büyük bir turneye çıkacağım.
Bu aralar neler dinliyorsunuz?
Aslında döne döne caz dinlediğimi söyleyebilirim. Billie Holiday, John Coltrane, Miles Davis. Bir de PJ Harvey'yi çok seviyorum.
Mick Jagger'in son albümünü de dinlemiş olmalısınız. Nasıl buldunuz?
Benim favorilerimden değil ama iyi bir albüm. Mick ile rekabet içinde değilim, hiçbir zaman da olmadım. Kendimi onunla kıyaslamamın delilik olduğunu düşünüyorum.
TÜRKİYE'DEN HARİKA BİR ARKADAŞIM VAR
Maalesef Türkiye'ye hiç gelmedim. Ama bir mavi yolculuk yapmak her zaman hayallerimi süslüyor. Türkiye'den harika bir arkadaşım var, Rıfat Özbek. Onun pek çok kıyafetini de çok severek taşıyorum. Rıfat'tan Türkiye hakkında çok şey duydum. Türkiye'yi çok merak ediyorum.