Güncelleme Tarihi:
Güneydoğu’da görev yapacak olan Akil İnsanlar Heyeti, Diyarbakır’da, Türkiye-Irak Sanayici ve İşadamları Derneği’nin üyeleri ile görüşerek çalışmalarına başladı. Kaldıkları otelde sanatçı Yılmaz Erdoğan ve yazar Murat Belge dışındaki heyet üyeleriyle basının karşısına geçen Yılmaz Ensaroğlu, Kezban Hatemi, Mehmet Emin Ekmen, Fazıl Hüsnü Erdem, Etyen Mahçupyan, Lami Özgen, Ahmet Faruk Ünsal’dan oluşan Akil İnsanlar Heyeti, çalışmalarını ve programlarını basın mensuplarına anlattı.
MURAT İZOL VE CEYLAN ÖNKOL'UN AİLELERİNE ZİYARET
Eski MAZLUM- DER Başkanı olan Heyet Başkanı Yılmaz Ensaroğlu, bölgede çözüm sürecine desteğin yüzde 90’larda olduğunu öne sürdü. Ensaroğlu, "Çözümü, barışı en çok isteyenler, Kürtler başta olmak üzere burada yaşayan insanlardır. Burada yaşayan insanlarla toplumun diğer kesimlerin duyguları, düşünceleri, endişe ve beklentileri farklı. Ama bu ülkede birlikte yaşayacaksak bütün farklı kesimleri kuşatacak, talep ve beklentileri karşılayacak, toplum olarak beraber hareket etmek zorundayız" dedi.
"BÖLGE İNSANININ SESİNİ DUYURMAK VE DOĞRU ANLAŞILMASINI İSTİYORUZ"
Kürtler başta olmak üzere bölgenin taleplerini dinleyip derlemek, diğer komisyonlara, hükümete ve kamuoyuna iletmek istediklerini söyleyen Ensaroğlu, şöyle konuştu:
"Türkiye’nin geri kalan kesimindeki insanların endişe ve beklentilerini de alıp oralardaki aktörlerle paylaşmak istiyoruz. Esas ağırlık vereceğimiz husus bölge halkının taleplerinin kamuoyuna iletilmesidir. Bölgenin sesinin duyulmasını istiyoruz. Bölgenin hem kendi içinde, hem de Türkiye ile sağ ve serin kanlı ve doğru anlaması derdindeyiz. Birlikte yaşamanın koşullarını, zeminini burada yaşayan insanlarla belirlemek istiyoruz. Sadece bizim değil bütün Türkiye’nin gözü Güneydoğu’da. Bize yüklenen manevi sorumluluk biraz daha fazla. Bütün Türkiye’nin barışa dair, çözüme dair düşüncelerini belirleyecek bir noktadır Güneydoğu. İlleri kendi aramızda paylaşmayı düşünmüyoruz. Bütün komisyondaki arkadaşlar bütün şehirlere gücümüz yettiğince gidecek. Ama, daha çok dinlemeye, anlamaya yönelik bir çalışmamız olacak ve bunu ilgililere ve kamuoyuna ileteceğiz.
13 Nisan’a kadar Diyarbakır’dayız. Önümüzdeki hafta 17-20 Nisan günlerinde Mardin ve Şırnak, 24-27 Nisan’da Batman ve Siirt, 8-11 Mayıs’ta Gaziantep ve Kilis, 15 Mayıs’ta da Şanlıurfa ve Adıyaman’a gitmeyi planlıyoruz. Daha sonra belki son değerlendirmemizi Diyarbakır’da, sivil toplum örgütleriyle yapacağız. İki ay sonra da raporumuzu tamamlamaya çalışacağız."
"HER KESİME ULAŞMAK İSTİYORUZ"
Heyet Başkanı Yılmaz Ensaroğlu, bölgede farklı eğilimler, farklı düşünceler olduğunu, gittikleri her yerde herkes ve her kesime ulaşmak istediklerini söyledi. Ensaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Siyasi partiler, siyasi hareketler bir hedef grubumuz. STK’lar, dini cemaatler, dini kanaat önderleri, Kürtçede rusipi olarak ifade ettiğimiz hakem rolü biçilmiş olan saygın kişilerine ulaşmaya çalışacağız. Bir de uzun yıllar arasında aslında buralarda yaşamış ama şimdi buralarda ikamet etmeyen ama eskiden beri bu sorunla ilgili tecrübesi olan kişileri de ziyaret edeceğiz. Onların katkılarını da kendi raporlarımıza almaya çalışacağız." "KENDİMİZİ BASKI ALTINDA HİSSETMİYORUZ"
Kendilerini baskı altında hissetmediklerini, buraya gelirken genel anlamda sürece destek bakımından en kolay işin bu bölge heyetine düştüğünü söyleyen Ensaroğlu, şöyle konuştu:
"Belki diğer arkadaşlar, gittikleri diğer yerlerde demokratik barışçıl yöntemleri anlatma gereğini hissedecek. Ama, biz böyle bir şeyi söyleme gereği bile duymuyoruz. Olabildiğince hiç kimseyi dışarıda bırakmamaya dikkat edeceğiz. Korucuların fazla olduğu, önemli sorun oluşturduğu veyahut sorunlar yaşadığı yerlere gideceğiz. Onlarla da görüşeceğiz. BDP ve HÜDA-PAR ile üniversitede sorunlar olmasaydı da görüşecektik. Sadece bunlar değil geçmişte de yaşanmış, bu ülke insanının içinde kanayan yara olan başka sorunlar da var. Üniversitedeki olaylarla ilgili doğrudan sağlıklı bilgi almadan bir değerlendirme yapmak doğru olmaz. Ama bu süreçte yaşanacak bu tür olayları herkes genel olarak provokasyon olarak değerlendirecektir. Ama eğer duyduklarımız doğru ise örneğin bir gece önce öğrenci derneği üyeleri ile kulübü bir araya gelmiş, anlaşmış ise ve sonraki gün kavga çıkmışsa, saldırılar olmuşsa, çözüm süreçlerinde aktörlerin kendi içinden de üçüncü aktörler tarafından da provokasyon yapılabileceğini görmek gerekiyor. Eğer gerçekten karşılıklı güven içerisinde barışçıl bir çözümden yana karar kılınırsa, bunlar başarılı olur. Bizim özel bir sorumluluğumuz yok. Kendimizi kasmamıza, germemize de gerek yok, hazırlayacağımız metinlerle en kötü ihtimalle tarihe doğru not düşmek istiyoruz. BDP, Ak Parti başta olmak üzere bütün siyasi partiler ve siyasi inisiyatiflerle konuşmaya niyetliyiz. Ancak, CHP ve MHP’ye yönelik somut olarak gerçekleşmiş bir randevu talebimiz olmadı. Biz Roboski’ye giderken de orada açılmış ve sarılmamış bir yara var. Roboskili ailelerin yaralarını sarmaya yönelik bir çaba içerisinde olacağız. En azından bu sorunun çözülmediğini, şöyle bir beklenti olduğunu söyleyeceğiz. Biz bir uyarı, bir hatırlatma daha yapmış oluruz."
HATEMİ: BİZ OLANI VE OLMASI GEREKENİ TESPİT EDECEĞİZ
Heyetin Başkan Yardımcısı Kezban Hatemi, komisyonlarının son derece bağımsız olduğunu, nasıl insanlar olduklarını herkesin bildiğini söyledi. Hatemi, şöyle dedi:
"Bizim işimiz, olanı ve olması gerekeni bir rapor halinde, öneri olarak hem ilgililere, hem de kamuoyuna açıklamaktan başka bir şey değil. İnsanlar ummadığımız bölgelerden ummadığımız yerlerden destek veriyor. Bu bizi çok heyecanlandırdı. Bu ülkede artık herkes çözüm arıyor. Bunu ben çok anlamlı buluyorum. Ülkenin her yerinden insanlar yardım için ne yapabiliriz sorusunu soruyor. Artık barış huzur ve sükuna ihtiyaç olduğunu gösteriyor. Her iki taraftan da anlayış bekliyoruz. Buradaki özellikle beklentileri tespit etmek, şimdiye kadar aktarılamayan, engellenen her noktaya ulaşmayı hedefliyoruz. Hiçbir ayrımcılık yapmadan, herkesi dinlemeyi planlıyoruz. Dolayısıyla bunu çok önemsiyoruz."
ÖZGEN: BARIŞ DİLİ VE İKLİMİ YARATILMALIDIR
Akil İnsanlar heyeti üyesi KESK Genel Başkanı Lami Özgen de geçmişten bu yana Kürt sorununun çözümüne ilişkin Diyarbakır’a ve bölgeye vurgular yapıldığını belirterek, "Biz de bu bölgenin komisyonu olarak kendi misyonumuzun farkındayız. Ancak, gerçek anlamda Kürt sorununun barışçıl, demokratik çözümünün başlangıcında olduğunu kabul ediyorum. Özellikle barış dili ve ikliminin yansıtılmasında bölge ve Diyarbakır basınına çok büyük görev düşüyor. Objektif ve somut bir yaklaşımın buradan bütün Türkiye’ye yansıması, diğer bütün bölgeler üzerinde etkili olacağını düşünüyorum. Önce yürütülen politikalar zaten iflas etmiştir" dedi.
Mazlum-Der Genel Başkanı Ahmet Faruk Ünsal ise, ilk defa Türkiye’de çatışan tarafların akil insanlardan sorunun çözümü için destek beklediğini ifade ederek, "Bu devlet arasında da bir ilk. Türkiye’de bundan sonra siyaset yapma tarzının değiştiğinin göstergesidir. Bizim komisyonumuzun üzerinde çalıştığımız sorunun çözümüne dair tarihi bir misyonu olmakla birlikte Türkiye’de siyaset yapmanın farklı bir yolunu da açtığını ifade etmek istiyorum" diye konuştu.
Etyen Mahçupyan da, Güneydoğu’nun çok özel bir yer olduğunu, ancak terör olaylarının Güneydoğu’ya bir örtü gibi gelip üstünü örttüğünü belirterek şunları söyledi:
"Güneydoğu diğer bölgelerden çok farklı bir yer. Yoğunlaşan ses de Güneydoğu’da bir entelektüel siyasileşmeyi yarattı. Çok daha derinlikli analizlere sahipler. Güneydoğu’da iş yapmak, kolay mı zor mu diye sorulduğu zaman bir kere her zaman daha hakikidir, daha derinliklidir, daha keyiflidir. Beklenti meselesine gelince de, şunu da görmek lazım. Savaş hali birbirimizden beklentinin olmadığı bir dönemdi. Beklenti çok önemli bir şeydir, tedavi edicidir. Umarım insanların bizden beklentileri çoktur ve bizim de onlardan beklentilerimiz var."