Oluşturulma Tarihi: Nisan 11, 2003 00:00
AKÇAKALE, Ardahan'ın Çıldır'a bağlı bir köyü. Kış mevsimi -30 derecede geçiyor. 2000 rakımlı köy, Türkiye'nin en soğuk yerlerinden biri olarak biliniyor.İstanbul'dan 1600 kilometre uzaktaki bu köyün sakinleri, Çıldır Belediye Başkanı Ercan Şirin'e, ‘‘Biz artık sana bağlı değiliz, Hürriyet'e bağlıyız’’ diyorlar.Niye mi? Açıklayayım.Hürriyet'in editörlerinden Doğaner Gönen, farklı bir tatil anlayışına sahiptir. Herkes, Ege'de sakin bir kasabaya, Antalya'da güneşin altında rengini değiştirmeye, etini tuzlu suya bastırmaya koşarken bu arkadaş dağa çıkar mesela.Yani doğa sporlarına meraklı olduğundan filan değil. Doğaya meraklı da spora o kadar meraklı olduğu söylenemez. Türkiye'nin coğrafi açıdan zorluklarıyla ünlü çeşitli noktalarında ilk çilingir sofrasını o kurmuştur mesela.Doğaner, enteresan tatillerinden birine bundan 10 sene önce çıkıyor. Arkadaşı Kadir Sabuncuoğlu (Doğan
Haber Ajansı Erzurum Büro Şefi), ‘‘Seni burası kesmez, sen Çıldır'ın Akçakale Köyü'ne git. Hürriyet'in muhabiri Ümit Kılıç oranın muhtarıdır, ilgilenir seninle’’ diyor.Doğaner de basıyor Akçakale'ye gidiyor. Akçakale, donan gölü kırarak tutulan balıklarla, kısıtlı imkanlarla yapılan hayvancılıkla geçinmeye çalışıyor.-30 derecede giyecek ceket bulamayan insanlar yaşıyor Akçakale'de.Doğaner hayatının ikinci misyonunu üstleniyor burada. İlkinden bahsettim zaten; ne kadar dağ, yamaç, vadi varsa oraya ilk çilingir sofrasını kuran kişidir kendisi.Biraz da inatçı bir yapısı vardır arkadaşın. Kafaya takıyor, Akçakale'ye yardım götürecek.Birkaç ay önce gazetenin yazı işleri, evlerinde kullanılabilir durumda, temiz giyecekleri filan topluyor ama bir köye yetecek malzeme haliyle bir araya getirilemiyor.Bunun üzerine Hürriyet'in Yayın Koordinatörü Fikret Ercan devreye giriyor ve gazete çapında seferberlik ilan ediyor.İlk parti, birkaç ay önce yazı işlerinin eli ayağı konumundaki Ahmet Büyükdoğan ve ulaştırmadan Hüseyin Yaylacıoğlu tarafından gazetenin sağladığı bir minivanla yollanıyor Akçakale'ye.Fakat yine eksikler olduğu görülüyor. Bu kez ikinci büyük seferberlik ilan ediliyor. Gıda, giyecek ve ayakkabı ağırlıklı ikinci seferberliğe Türkiye'nin en tanınmış ayakkabı markalarından biri de destek veriyor.Adlarını vermek istemiyorlar ama 110 çift kadın ayakkabısı yolluyorlar.Ayakkabılar Akçakale kadınları arasında şaşkınlıkla karışık bir sevince yol açıyor. Çünkü, bu ayakkabıları İstanbul'un sosyete tabir edilen kesimi filan giyiyor.Bu ayakkabılar yüzünden köyde küçük bir arıza da çıkıyor. Köyün uyanıklarından biri ‘‘Ulen, bu ayakkabıları İstanbul'da mankenler giyiyor. Tanesi en az 300 milyon’’ diyor.Bir başka arkadaş da (kurduğu cümleyi okuyunca çok uyanık biri olmadığını anlayacaksınız) ‘‘Bizim köyün bütün kadınlarını toplasan 300 milyon etmez’’ gibi talihsiz bir espri yapıyor.Akçakale kadınları o an itibariyle feminist bilince erişiyor ve tahmin edebileceğiniz gibi adamların hayatları yaşanmaz hale geliyor.‘‘Siz bizim gözümüzün nurusunuz. Şaka yaptı o arkadaş’’ türü cümlelerle kadınların kalbini yeniden kazanmaya çalışsalar da, top çizgiyi geçmiş, gol olmuş yapacak bir şey yok...Bu arada ikinci seferi Doğaner Gönen bizzat komuta etti. Ekip köye ulaştığında bir grup köylü ellerindeki nüfus kağıtlarını sallayarak ‘‘Doğaner baba, bizi nüfusuna al’’ sloganı atmış.Şimdi, burada giden yardımdan bahsediyoruz fakat ben bu işin başka bir yönüne kıllanmış vaziyetteyim. Bizimkiler oraya gittiklerinde Akçakale'nin fakir ve güzel insanları tarafından acayip iyi ağırlanıyor.Bal, kaymak, tandır ekmeği, Çıldır Kazı, balık, göğermiş peynir... Yani bir yandan yardım ayağıyla Çıldır'a sefer düzenliyorlar bir yandan kayıntının şahını yapıyorlar.Neyse işte, orayı çok karıştırmayalım.Şimdi sayın okurlar, Türkiye'de böyle köy çok. Böyle iyi niyetli fakat küçük yardımlarla kalıcı çözüm üretilemeyeceğini biz de biliyoruz. Ama derler ya, ‘‘Akmasa damlar...’’ İşte o hesap bizimki de.Bu arada Akçakale'nin civar köyleri de var tabii ki.Yardımda bulunmak isteyenler için Akçakale Muhtarı Ümit Kılıç'ın numarasını veriyorum. Doğaner ‘‘O halleder’’ dedi çünkü. Ümit Kılıç'a (0532-6438257) numaralı telefondan ulaşabiliyorsunuz.Son olarak köyden bir anektod daha. Köydeki bütün köpekler küçükmüş. Bizimkilere dert olmuş. Kendilerince akıl veriyorlar ‘‘Yahu buraya kurt iniyor, bu küçücük köpeklerle ne yapıyorsunuz. Büyük köpek beslesenize...’’ diye...Bir, iki sabretmiş köylüler ve sonunda dayanamayıp patlamışlar: ‘‘Biz kendimizi zor doyuruyoruz, büyük köpeği neyle besliyacağız babo!’’
button