Oluşturulma Tarihi: Şubat 01, 2004 00:00
GÜVEN konulu yeni Akbank reklam kampanyasına şapka çıkarıyorum. Akbank daha önce ‘‘güven’’i esas alan kurumsal imaj reklamı yapmıştı ama ‘‘güven’’i hiç bu kadar etkili anlatmamıştı. Bir kere kullanılan metafor toplumu can damarından yakalıyor. Filmde, riskli bir şekilde araç kullanan kişi sonunda bir
trafik aracına tosluyor, daha güvenli, daha yavaş bir sürüşü tercih eden araç ise yoluna güvenle devam ediyor.Hızlı aracın dolara marka yüksek faiz veren batık bankaları, yavaş aracın düşük faizle yoluna güvenle devam eden Akbank'ı temsil ettiği çok açık. Peki çarpılan trafik aracı neyi temsil ediyor? Tahminen bankalara el koyan BDDK'yı. Çarpan aracı bir de çekilmiş araçlar parkında görseydik senaryo tam olurmuş. Park neyi mi temsil edecekti? Tabii ki Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nu. Daha sonra da aynı aracı yine hız yaparken görseydik ve aracın sürücüsü de kameraya dönüp ‘‘Borcumu teneşir vadeye yaydılar yine yollardayım’’ deseydi kimleri temsil ediyor olurduk? Buldunuz mu?Filmin prodüksiyon kalitesi oldukça yüksek. Akbank'ı güvenilir yapan özelliklerin vurgulandığı basın reklamındaki ‘‘korumacı anne-desteğe ihtiyacı olan kız çocuğu görseli’’ kampanyanın özünü çok iyi tekrarlıyor. Akbank bu kampanya ile güç algısına güç katıyor. (Reklam Ajansı: Yorum Publicis Rating: * * * * *)Doktor Turist Ömer miCEM Yılmaz'lı ikinci Doritos Ala Turka reklamı da yayına girdi. İkinci filmde jan janlı dolandırıcılarımız polis tarafından yakalanıyorlar. 30 saniye içinde Cem Yılmaz'a ait ne varsa görmek müthiş keyifli. Reklamı tekrar tekrar izliyorsun sıkılmıyorsun. Reklamın gücü burada. ‘‘İnsan yiyecek bunu oğlum’’, ‘‘Biz üretici değil yiyiciyiz’’, ‘‘Beni çekmeyin ürünü çekin’’, ‘‘Eğitim şart!’’ esprileri Cem Yılmaz hayranlarını koma durumuna sokmaya yetiyor. Bu filmde mizahın ürünle ilişkisi daha kuvvetli. Bu nedenle de Ala Turka Cem Yılmaz'ın dayanılmaz ağırlığı altında ezilmiyor.Tek hata mahkumluğun hayal edildiği sahnede. İlk filmdeki Hawai hayali gerçekçiydi. Jan janlı bir Türk dolandırıcının kendini Amerikan cezaevi klişeleri içinde hayal etmesi ise teknik anlamda saçma. Normal giden seyri saçma reklam türüne sürüklemek (yine teknik anlamda) inandırıcılığı zorluyor. Bu hata olmasa beş yıldız kesindi. Reklamı tekrar tekrar izleyin. Özellikle Doktor'un kafasını kendi bastırıp polis otosuna bindiği planı... Doktor tiplemesi Turist Ömer'e ne kadar benziyor değil mi? Çok severdim. Sadri Alışık'ı. Kucak kucak sevgi gönderiyorum buradan oraya, alsın, kabul etsin. (Reklam Ajansı: Alice BBDO Rating: * * * *)Yerim seni sosisGÜZEL ve doğru basın reklamları görünce sevindirik oluyorum. Dün Hürriyet'te yer alan ‘‘Mükemmelsiniz dediler çok sevindik’’ başlıklı Maret reklamını gördünüz mü? Maret, gıda üretim süreçlerini ve hijyeni onaylayan bir Amerikan Institute of Baking'den bir ‘‘mükemmellik sertifikası’’ almış, markasına olan güveni perçinlemek için bunun iletişimin yapıyor. Görsel başlık uyumu, dikkat çekicilik süper. Tüm bu etkileri yaratan da gülen bir sosis. Maret için memnuniyeti ifade eden bundan daha uygun bir sembol olabilir mi? (* * * * *)) Hep söylüyorum, bir kere daha söyleyeyim. Basın reklamları da böyle yaratıcı olmalı. Diyeceğini farklı söylemeli. Son yıllarda televizyondan doğan ve gündeme oturan bir
haber söyleyebilir misiniz? Söylemezsiniz. Söz uçar, yazı kalır. Gündemi yaratan yazılı basındır. Basın reklamının en büyük gücü de buradadır.AKP'nin ‘duble kazığı'ERTUĞRUL Özkök Marmara Depremi'nden sonra türbanlı bir protestocunun elinde taşıdığı ‘‘7.4 yetmedi mi?’’ pankartını içine sindirmediğini yazmıştı.Bu pankartın arkasında yatan ‘‘Çok günah işlediniz Allah sizi cezalandırdı mantığını’’ o günden bu yana ben de içime sindiremiyorum. Bu mantıkla bakarsak son elli yılın en ağır kış şartlarıyla da Allah AKP'ye verebileceği en büyük cezayı verdi. Hem de ne ceza! İki saat içinde İstanbul kara teslim oldu. Din(ci)darlar daha iyi yönetici efsanesi tuş! Yukardaki haklı ama! Sana dua et diye bağışladığı mekanların minarelerini süngü, kubbelerini miğfer yaparsan, sonra da duble yollarla duble kazık atarsan, o da cezanı böyle verir işte!Son dönemde AKP'nin yeni yaptığı duble yollardan geçen oldu mu? Tam bir rezalet. Sivrihisar- Eskişehir arası dökülüyor. Bozüyük-Eskişehir arası yol çöktü, duble yol oldu single yol. Türkiye'nin dört bir yanındaki duble yollar delik deşik. İslami kesimin yıllardır iflas ettiğini kanıtlamaya çalıştığı laik hükümetlerin yaptığı yollar ise dimdik ayakta. Bakınız Ankara-Sivrihisar-İzmir yolu. Yıllardır jilet gibi. Fark çok açık. Delik deşik duble yollar bize diyor ki: Yok aslında AKP'lilerin diğerlerinden bir farkları. Onlar da Türk ve temel hataları sezgilerini bilimsel bilgi olarak kabul etmeleri. Tek farkları iyi hatip, imam hatipli olmaları!Ben bunu zaten biliyorum da kanıt isteyenler için yazıyorum. Belediye seçimlerinde kulağınıza duble yol olsun. AKP, MKP dinlemeyin kim doğru adaysa ona oy verin.Paris'te son hip-hop!FRANSIZLARIN ne kadar milliyetçi olduğunu, cafe kültürlerini bilirsiniz. The Wall Street Journal'da Matthew Kaminski, Paris'e açılan ilk Starbucks cafe sonrasında, Jean Paul Sartre'ın kemiklerinin sızladığını söyleyerek, soruyor: ‘‘Bu Fransız medeniyetinin en son çöküşü mü?’ Kaminski'ye göre bu sorunun yanıtı ‘‘evet’’. ‘‘Amerikanlaşıyoruz, Fransız kültürü elden gidiyor’’ tartışmasını McDonald's için yapmışlar, Fransa'daki McDonald's sayısı 990'a ulaşmış. Fransa bugün Big Mac tüketiminde dünyada beşinci sırada. Yine Kaminski'ye göre Sartre'ın varoluşçuluk felsefesinin temellerini attığı Le Flore'de, bir fincan kahveyi 4 Euro'ya satarsan olacağı bu... Starbucks'da aynı kahve 1.60 Euro.Buradan ne sonuç çıkarıyoruz? Değişen hayat tarzları, felsefe beşiği, felsefe yoksulu tanımıyor, buldozer gibi eziyor geçiyor. Yeni hayat tarzı herşeyi ucuza, anında ve kaliteli istiyor. Ya bu isteklere ayak uyduruyor, üretim ve pazarlama süreçlerini gözden geçiriyorsun ya da eriyip gidiyorsun. Fransa'da mağazalar yasal kısıtlamalar nedeniyle haftada sadece 72 saat açık kalabiliyor Amerika'da ise 130 saat. Tahmin edin bakalım kim daha verimlidir?Özet: ODTÜ'nün post-modern devrimcileri hazırlıklı olun! Amerikanlaşmanın yeni ikonu Starbucks geliyooorr! Hücuuuum!Herkese aynı zam çözüm değil2004 yılı için Türkiye'deki özel ve kamu tüm kuruluşları uyaracağım. Enflasyon düşüyor. Fiyat artırmak rekabeten (yeni sözcüktür, kendimi kutlarım) mümkün değil. Tek çözüm maliyetleri kontrol etmek, en az girdiyle en fazla ürünü ya da hizmeti üretmek, yani verimli davranmak! Kurumlarınızda verimliliği esas alan bir kurum kültürü oluşturun. Herkese de aynı oranda zam yapmayın. Herkese aynı oranda zam! Nasıl bir mantıktır bu! Komünist bir ülkede mi yaşıyoruz. Daha iyi, daha verimli, daha motive olmuş çalışan ne olacak? Boşyere mi çok çalıştı o? Daha iyi performansı ödüllendirin. 2004'ün anahtar kelimeleri bunlar. Verimlilik ve performans yönetimi. Lafta değil ama. Gerçekten. Demedi demeyin.ÇekirgelikAptal şansının sürekli olması zordur!(Robert Duboff)
button