Güncelleme Tarihi:
Aydın’ın Çin’e ilçesinde, çine çayı üzerinde 1.6 milyar liralık bir harcamayla tamamladığımız barajın açılışını gerçekleştirdik. Bununla birlikte çeşitli illerdeki 4 adet barajın, üç adet sulama tesisinin açılışını gerçekleştirdik. Yani toplamda 10 adet eseri milletimizin hizmetine sunduk.
Bu baraj kendi sınıfında dünyada beşinci, avrupa’da birinci olma vasfını taşıyor. Hem bölgeye hemde Türkiye geneline hizmet verecek bu barajı tamamlayarak, tam 141 yıl önce hayal edilmiş olan bir gerçeği biz uygulamaya sokmuş bulunuyoruz.
Yani 1869 yılında, dönemin padişahı sultan abdulaziz’e buraya bir bent yapılması talebini iletiyorlar. Ancak ciddi mesafe alınamıyor, hep erteleniyor. Ama barajın yapımına 1995’te başlandı. 2003’e kadar bazı yolların inşası gerçekleştirildi. Ama bitirilemedi. O ödeneklerle devam etseydik 81 yılda bitecekti. Biz ödenekleri artırdık, çalışmaları hızlandırdık. Barajı tamamladık.
Adnan Menderes Yassıada’da yakınlarına bir hasretini dile getirmiş ve şunları söylemişti. “Hayırlısıyla şuradan bir kurtulayım. Memlekete döneceğim. Çine çayının kenarına oturacağım. Ağaçların bana getireceği şahadetle yetineceğim” demişti. Merhum Menderes’in bu arzusu bu özlemi gerçekleşmedi. Merhum Menderes, Çine çayının kenarına, çiftliğine dönemedi. Menderes özlemini duyduğu hayata kavuşamadı ama eserleriyle hizmetleriyle bu ülkenin gönlünle kendisine eşsiz bir yer edindi.
Önceki gün merhum Adnan Menderes’in hatırasını yaşatmak adına, o muhteşem eserin ismini de Çine Adnan Menderes barajı olarak belirledik.
Tabi pazar günü açılış alanına giderken, çok anlamlı tablolar yaşadık. Orada adeta bir miting alanı düzenlemesi yapılmış. Tabi araçların oraya gidişi dönüşü zor olacağı için yaklaşık 7-8 km uzaklıkta bir park yeri mevcuttu. Fakat oradan oraya gidiş, hafifte rampa olan bir yapı coğrafya söz konusuydu. Vatandaşlarımız kimisi ellerinde bayraklarla, kimisi sırtında çıkınıyla beraber oraya doğru gidiyordu. Bu tabloda bize adeta Domaniç’ten çıkışı hatırlattı.
Bu millet kendisine hizmet edeni unutmuyor. Bu millet gerçekten ahde vefaya inanmış ve ali cenap bir millet. Biz 8 yıl boyunca kazandırdıklarımızı artık öyle bir kalemde anlatamıyoruz. Yapılanları bir konuşmaya sığdıramıyoruz. Kazandırdıklarımız çok uzun bir liste haline geldi. Ekonomideki dış politikaya sağlıktan adalete emniyetten enerji yatırımlarına tarıma ulaştırmaya kadar her alanda ve ülkenin her karşısında bizim hizmetlerimiz, her karışında bunu görüyorsunuz var. Türkiye bir şantiye.
Halk oylaması öncesinde 39 ilde miting yaptım. İllerde ilçelerde yaptık ve Ağustos ayının en sıcak günlerine ve ramazan’a denk geldi bu çalışmalar. Gittiğimiz her ilde büyük bir sevgi seliyle karşılaştık. On binlerce vatandaşımızla İstanbul’un 25 ilçesinde 25 miting yaptık tam üç günde. Millet kararı verdiği zaman onu değiştirmeye kimsenin gücü yetmez.
14 Ağustos 2001’de AK Parti’nin kuruluşunun hemen ardından, nasıl muhabbetle kucaklandıysak, bugün de aynı muhabbetle kucaklanıyoruz. Sevginin, coşkunun, heyecanın azalmadığını daha da arttığını görüyoruz. Bize bu gururu yaşatan, bizi milletimize hizmetkar eyleyen Allah’a şükrediyor, milletimize de desteğinden sevdasından dolayı bir kez daha teşekkür ediyorum.
Biz milletimize hayal kırıklığı yaşatmadık. Muhabbetin körelmesine, çocukların gözlerindeki umut ışığının sönmesine asla müsaade etmeyeceğiz. Bu millet aynı zamanda engin bir ferasetin de sahibidir. Kimin mücadele verdiğini, kimin de yapılanı bozmak için çalıştığını çok iyi görüyor, anlıyor, ayırt ediyor. İşte onun için milletin hakimiyeti, egemenliği, en önemlisi de milletin hakemliği diyoruz. Milletimiz referandumda demokrasinin bütün kurumlarına gerekli mesajı vermiştir.
Şimdi dikkat ediniz. Bir anayasa değişikliği taslağını biz TBMM Genel kuruluna getirdik. Milletin vekillerinden bir kısmı bu değişikliğe sıcak bakmadı, karşısında durdu, hayır dedi ve arkadaşlarını, oy kabinine dahi göndermediler. Çünkü güvenmediler. Kendi arkadaşlarına güvenmediler. Olur ki vicdanlarının sesini dinler belki evet der diye korktular. Fakat orada arkadaşlarını hayır demek için oy kabinine göndermeyenler, daha sonra meydanlarda muhakkak sandığa gidin hayır deyin dediler. Bu çelişkilerinin içerisinde işte neticeyi milletimiz bu şekilde açıkladı.
Biz ne dedik? Tamam siz engelliyor musunuz? Oy kabinine göndermiyor musunuz? O zaman öyleyse hakem millettir, millete gideriz ve millet son sözü söyler dedik.
İki madde dışında biz evet deriz dediler. Anayasa Mahkemesi’ne götürdüler. Anayasa Mahkemesi bu şekilde gidilebilir dedi. Hani siz Anayasa Mahkemesi’ne saygılıydınız? Hem oraya götürüyorsunuz, hem de karara saygı duymuyorsunuz.
Siz rahat durmadınız. Hep siyaset yaptınız. Siyasi mesajları, siyasi açıklamaları siz yaptınız. Makamlarınızı koltuklarınızı rütbelerinizi siyaset amacı olarak kullandınız. Haksızlık ettiğinizi görmek istemediniz ve onu görmek zorundasınız. Biz yetkimizi milletten alıp, hesabımızı millete veriyoruz. Millet adına karar alanların, milletin kararına saygı duymasından daha tabi bir şey olamaz.
Şimdi HSYK’da istifalar oldu. Hayırlısı olsun. Yani sizin elinizi tutan yok. Fakat geç de kaldınız. Bunun adı aslında dört dörtlük bir şovdur. Bu öyle bir çalıştırılmıyoruz falan bunların hepsi kuru bahane. Bugüne kadar çalıştırılıyordunuz da 14 ağustos’tan sonra mı bu iş bitti? Zaten 12 Eylül’den sonra zaten toplantı yeter sayısından uzaksınız.
Fakat siz değil miydiniz Erzurum’da meslektaşlarınızın kararlarına müdahale edenler, ani kararlar alan siz değil miydiniz? Orada rahat çalışıyordunuz. Şimdi ne oldu da bizi çalıştırmadılar diyorsunuz? 7 kişinin içinde Adalet Bakanı’mla müsteşarı mı sizi engelledi? İşinize geldiği zaman bu çalışmaları yaptınız.
Deyin ki bizim Yargıtay’da Danıştay’da işimiz var. Oraya adaylıklarımız var onun için ayrılıyoruz deyin. Sayın başkenvekilinin 53 günü kalmış, diğerinin 2-3 günü kalmış.
HSYK’da yapılan değişikliğin ne kadar isabetli olduğu ortaya konulmuştur. Yargı siyasallaşıyor diyerek milletin zihnini bulandıranların, milli iradeye karşı hazımsızlıkları daha iyi anlaşılmıştır. Dün yaşanan gelişmeler, hem HSYK’daki seçimlere, hem de Yargıtay ve Danıştay’daki hesaplarına yöneliktir. Kim ne yaparsa yapsın, millet 12 Eylül’de kararını vermiştir. Millet üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğü demiştir.