Güncelleme Tarihi:
Çelik, Parti Genel Merkezi'nde düzenlediği basın toplantısında, gündemdeki konulara ilişkin açıklamalarda bulundu.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun CHP'ye yeni bir ses, soluk ve ayağı yere basan bir muhalefet anlayışı getireceğinin ümit edildiğini ifade eden Çelik, “Ancak, Sayın Genel Başkanın dağarcığında toplumun derdine deva olacak ne yeni bir fikir ne yeni bir proje olduğu ortaya çıktı” dedi.
Ünlü mizah ustası Bernard Shaw'ın “bazı insanlar güldüreyim derken, gülünç olurlar” sözünü hatırlatan ve Kılıçdaroğlu'nun CHP Genel Kurulu'nda Başbakan Erdoğan'a “Recep Bey” dediğinde CHP'lilerin gülüştüğünü anımsatan Çelik, şöyle konuştu:
“O gün, bugündür Sayın Genel Başkan adeta mal görmüş mağribi gibi buna sarıldı ve Türk siyasetine getirdiği yenilik bu hitap şekli oldu. Bütün terbiye sınırlarını zorlayarak, Sayın Başbakana 'kalpazan' demek, bütün hükümete ve AK Parti camiasına 'haramiler, hırsızlar, köşeyi dönenler, kul hakkı' gibi son derece çirkin itham ve iftiralarda bulunmak Sayın Kılıçdaroğlu için bir tarzı siyaset haline geldi. Başbakan ve AK Parti'nin ülkeyi sattığını, ülkeyi peşkeş çektiğini her toplantıda tekrarlamak Sayın Genel Başkanın ezberi haline geldi. Bu tarzı, bu üslubu, bu mahalle dedikodusu siyasetini ayıplıyorum, bütün kem sözlerin sadece çıktığı ağızı kirlettiğini Sayın Kılıçdaroğlu'na hatırlatıyorum.
Siyasi partiler, şüphesiz birbirinin rakibidir, ama bunu düşmanlığa dönüştürenler unutmasınlar ki ülkelerine düşmanlık ediyorlar. Soğuk Savaş döneminden kalma bu köhnemiş anlayış bugüne kadar hiçbir siyasi kadroyu iflah etmedi, iktidar yapmadı ve yapmayacaktır. Sayın Kılıçdaroğlu, daha işin başındayken bu kör kuyudan kendisini ve partisini çıkarmalıdır. Sayın Kılıçdaroğlu, üç-beş kişinin alkışını alayım derken sığ ve basit insanların sermayesi olan kara çalma, çamur atma siyasetinden kendisini bir an evvel kurtarmalıdır.”
“BAŞBAKAN'A 'KALPAZAN' DEMEK TÜM ÜLKEYE HAKARETTİR”
Türkiye'nin Başbakanına “kalpazan” demenin tüm ülkeye hakaret, AK Parti'yi iktidara getiren milyonlarca insanı aşağılamak olduğunu kaydeden Çelik, Başbakan Erdoğan'ın, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde, bir belediye şirketine açılan AKBİL davası nedeniyle müteselsilen davalı durumuna düştüğünü belirtti.
Bu davadaki bütün davalıların beraat ettiğini kaydeden Çelik, kalpazanın sahte para basan kişiye denildiğini ifade ederek, “Sayın Kılıçdaroğlu, açılan bir davadaki iddiadan yola çıkarak, hiçbir mahkumiyet, delil yokken ülkenin Başbakanına bu iftirada bulunmayı, şahsiyetinizle temiz siyasetle nasıl bağdaştırıyorsunuz? Tek kelime ile bu ayıp değil mi?”
Başbakan Erdoğan'ın, Türkiye'nin imkan ve potansiyelini dünyada tanıtma, dünyada iş yapma imkanlarını genişletme anlamında kullandığı “Türkiye'nin pazarlandığı” ifadesinin “Türkiye'nin satıldığı, peşkeş çekildiği” anlamında çarpıtıldığını söyleyen Çelik, şöyle devam etti:
“Bu ne kadar zavallı siyaset, ne basit bir karalama taktiğidir. İnsanlar gerçekten söylediklerinize inanıyor mu? AK Parti 8 yıldır merkezi hükümette, 2004'ten beri de yerel yönetimlerde iktidardır. Muhalefetin sabah akşam dilinden düşürmediği kul hakkı yemeler, yolsuzluklar, çalmalar eğer doğruysa, bunlar oluyorsa bunların hakkını korumak için Meclis'e gönderilen insanlar, siz CHP'liler, MHP'liler neredeydiniz... Bugüne kadar AK Partililerle, hükümet mensuplarıyla ilgili kaç yolsuzluk dosyasını savcılıklara teslim ettiniz, kaç kişiyi mahkum ettirdiniz...
Bütün hükümetler döneminde bürokratlar açısından bazı sıkıntılar yaşanabilir, bazı suçlar işlenebilir, ama hukuk devletinde bu konuda yapılacaklar bellidir. Hükümetler onların arkasında durursa o suça iştirak ederler. AK Parti hükümetleri döneminde bu anlamda ortaya çıkabilen bütün problemler, şaibeler derhal takip altına alınmıştır, gereği yapılmıştır. Dedikodu ve iftiradan başka CHP'liler siz hangi bilgiyi kamuoyu ile paylaştınız...”
BAŞBAKAN ERDOĞAN'IN İSTANBUL'DAKİ EVİ
Çelik, son günlerde Başbakan Erdoğan'ın oturduğu evin, bindiği arabanın ve kullandığı uçağın gündeme getirildiğini hatırlatarak, “Bunlarla çenesini yoranlar bilsinler ki halkımız kimin nerede oturduğuyla değil, halk için, Türkiye için neler yaptığıyla ilgileniyor” dedi.
“Mütevazilik bir erdemdir, tevazu sahibi olmak bir fazilettir. Ancak tevazu gösterisinde bulunmak kibirden çok çok daha kötü bir haslettir” diyen Çelik, “Sayın Kılıçdaroğlu, genel başkan olunca Baykal'ın bindiği Mercedes'e binmeyeceğim dedi, gitti Audi A8 aldı. Bunun Mercedes'ten geri kalan yanı var mı? Kılıçdaroğlu, Murat 124'e mi biniyor. Sayın Kılıçdaroğlu ata binerek genel merkeze gidip gelse, Anadolu'yu atla dolaşsa, bunun halka faydası olur mu? Bu ne basit, sığ bir düşünce. Bunlarla mı uğraşacağız?” diye konuştu.
Başbakan Erdoğan'ın İstanbul Üsküdar'da oturduğu villanın kiralık ve müşterek bir havuza sahip olduğunu anlatan Çelik, şöyle konuştu:
“Başbakanın müşterek bir havuzu olunca bu söz konusu ediliyor, yazılıyor, çiziliyor, ama Kılıçdaroğlu'nun kooperatif ortağı olduğu sitenin havuzu çıkınca, 'ipotekliymiş, mütevaziymiş' gibi onun adına avukatlık yapan birçok insan türedi. Neredeyse içimde acıma duygusu belirdi, acaba Kocatepe'nin kapısına Sayın Kılıçdaroğlu için mendil falan sersek mi diye... Sayın Kılıçdaroğlu, ana muhalefet partisinin lideridir, Mercedes'e de binse yakışır, villada otursa da yakışır. Helal parayla elde ettiğiniz her şey size helal olsun. Bunlarla kamuoyunun hiçbir derdini çözemezsiniz, bu sığ, basit, günlük siyasettir, mahalle dedikodusudur. Sayın Kılıçdaroğlu'nun buradan kendisini çıkarması gerekir.
Sayın Başbakan, aylardır bunlara ses çıkarmıyor, ama iktidar partisi şamar oğlanı değil. Bu dilin, üslubun, jargonun sorumlusu siz olursunuz. Sayın Kılıçdaroğlu, 'faizcilerin, cebini faizle dolduranların kol gezdiğini, memleketin bunlara teslim edildiğini' söylüyor. El insaf Kılıçdaroğlu, AK Parti iktidara geldiği zaman bu ülke milli gelirinin yüzde 25'ini faize veriyordu, şimdi yüzde 7'sini faize veriyor. Yüzde 25, yüzde 7'nin kaç katıdır? 3.5 katıdır, bunu bilmiyor mu Sayın Kılıçdaroğlu. Devletin 2002 de yüzde 63 faizle borçlandığını, bugün bunun yüzde 8'e düştüğünü bilmiyor mu Kılıçdaroğlu. Bile bile gerçekleri göz ardı ederseniz, sizin dürüstlüğünüze kimse inanmaz. Gündüz ortasında gözünü kapatanlar sadece ve sadece kendilerine gece yapar, gün ışımaya devam eder.”
Kılıçdaroğlu'nun katıldığı bir televizyon programında, “siyasette yeni bir üslup başlatmak istiyoruz, insani ilişkiler olsun, söylemler yumuşak, daha güzel, gelecek için umut vaat eden bir söylem geliştirmek” istiyoruz dediğini kaydeden Çelik, bunların “cennetten çıkmış sözler olduğunu ve kimsenin itiraz etmediğini” söyledi.
AK PARTİ MİTİNGLERİNE MEMURLARIN KATILDIĞI İDDİASI
AK Parti mitinglerine devlet memurlarının katılmasının mecbur tutulduğu iddialarının olduğunu ifade eden Çelik, “Bu iddialar külliyen yalandır” dedi.
Başbakan Erdoğan'ın son günlerde bazı illerde toplu açılışlar yaptığını, okul, hastane gibi yatırımların açılışlarının yapıldığını anlatan Çelik, “Onlarca okulun açılışının yapıldığı törenlere eğitim çalışanlarının katılmasından daha doğal ne olabilir. Sağlıkla ilgili açılış sırasında sağlık memurlarının oraya davet edilmesinden daha tabi ne olabilir” diye konuştu.
CHP'nin “hayır” kampanyası için hazırladığı dokümanlarda AK Parti'nin itham edilirken “ben yargıcı seçeyim, yargıç beni aklasın” gibi bir tutum içerisinde olduğunun iddia edildiğini öne süren Çelik, şöyle devam etti:
“Burada yargı ile ilgili olan kısım Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ile olan kısmıdır. HSYK'nın yeni şeklinde 22 üye vardır, bunun 16'sını yargı kurumlarının kendisi seçiyor. Sayın Bakan ve Müsteşarla birlikte 18, 4'ünü de Sayın Cumhurbaşkanı seçiyor. 22 üyenin 16'sının yargı kurumlarınca seçildiği bir kurulda, siyasetin yargıyı kuşattığı, oraya müdahale ettiği, özerkliğini kaldırdığı şeklindeki iddiaya kim inanır.
Biz bir kitap yayımladık, bizim kitabımız anayasa paketiyle ilgili ayakları yere basan bir kitaptır. CHP'nin yayımladığı dokümanlara bakın, Meclis'teki boş, arkası olmayan iddialarını burada tekrarlamışlardır.”