Güncelleme Tarihi:
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı’nın başkanlık sisteminin vatandaşlara anlatılması amacıyla hazırladığı 18 maddelik kılavuz milletvekillerine dağıtıldı.
Kılavuzda, özetle şu görüşlere yer verildi:
GERİYE DÖNÜŞ OLAMAZ
“Cumhurbaşkanının doğrudan millet tarafından seçilmesine ilişkin düzenleme, bir taraftan vesayetçilerin müdahale zeminini ortadan kaldırmış, öte yandan hükümet modelini, Başkanlık Modeli yönünde tahkim etmiştir. Evrilen bu noktadan geriye dönüş olamaz, ilerleme bu noktada olmalıdır. Teklifle, başkanlık yürütme modelinin, ‘Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ olarak isimlendirilmesi, son derece isabetli bulunmaktadır. Gerçekten bu tanım, ‘başkanlığı’ aşkın daha kuşatıcı bir içeriğe sahiptir. Devlet Başkanı, devletin başıdır. Devlet dediğimiz yönetim aygıtını, Millet inşa eder. Cumhurbaşkanı ise, Cumhurun-Milletin başı demektir.
YÜRÜTME YETKİSİ CUMHURBAŞKANINA AİT
Anayasa değişikliği teklifimizin en önemli özelliği, yürütmeyi iki başlı olmaktan çıkarmasıdır. Cumhurbaşkanının halkoyu ile seçilmesi nedeniyle halka karşı siyasi sorumluluğunun bulunması ve geniş icrai yetkileri nedeniyle gelecekte, yürütmenin diğer tarafı olan Başbakan ve Bakanlar Kurulu ile yaşanabilecek muhtemel devlet krizini ortadan kaldıran bir değişikliktir. Değişiklik teklifine göre Yürütme yetkisi halkoyu ile seçilen Cumhurbaşkanına ait olacaktır. Cumhurbaşkanı bu yetkisini yardımcıları ve parlamento dışından atayacağı bakanlar ile kullanacaktır. Yasama yetkisi ise münhasıran Meclis’te olacaktır.
FİİLİ DURUM DEĞİL ANAYASAL YETKİ
2007 Anayasa değişikliği ile Cumhurbaşkanının görev ve yetkileri ile, yasama ile yürütme arasındaki ilişkileri düzenleyen hükümlerde bir değişiklik yapılmamış olması, Cumhurbaşkanına tanınan yetkiler nedeniyle zaten ‘zayıf parlamenter sistem’ olarak anılan hükümet sistemimizi ‘yarı-başkanlık sistemine’ çevirmiş, ‘başkanlık sistemine’ yaklaştırmıştır. Cumhurbaşkanını halk seçtiği için halka karşı siyasi sorumluluğu vardır, anayasada yürütme ile ilgili olan yetkilerin önceki Cumhurbaşkanları tarafından kullanılmaması nedeniyle alışık olmadığımız şekilde Sayın Cumhurbaşkanımızın anayasal yetkilerini kullanması bazı çevrelerde ‘fiili durum’ eleştirisine yol açmıştır. Oysa söz konusu olan fiili durum değil kaynağını mevcut anayasadan alan yetkilerin kullanılmasından ibarettir.
BİR DİREKSİYONDA İKİ ŞOFÖR
Günümüzde sistem krizinin olmamasının nedeni, Cumhurbaşkanımızın kurucu lideri olduğu AK Parti’nin parlamentoda çoğunlukta olması, Başbakanımızla uyumlu bir çalışma sergilenmesidir. Şu andaki uyumun sonsuza kadar devam edeceğini düşünebilir miyiz? Farklı bir siyasal tabloda çıkması muhtemel gerilimlerin anayasal mekanizmalar içinde çözümü çok zor olacaktır. Parlamenter sistemde bile 2001’de Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile Başbakan Bülent Ecevit arasında çıkan gerilimin ülke ekonomisine nelere mâl olduğunu unutmamamız gerekir. Halkın seçtiği ve yürütme ile ilgili yetkileri olan Cumhurbaşkanı ile yürütmenin başında bulunan halkın seçtiği Başbakan adeta bir arabanın direksiyonundaki iki şoför gibidir. Farklı siyasi eğilimlerde oldukları ya da aralarında uyum olmadığı takdirde direksiyonun farklı taraflara çevrilmesi durumunda o arabanın devrilmesi mukadderdir.
DİKTATÖR İDDİASININ MANTIKİ İZAHI YOK
Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde Parlamento daha güçlüdür. Parlamentonun koyduğu kanunlar çerçevesinde icrai görev yapabilen, parlamentonun onayladığı bütçe ile sınırlı olarak halka hizmet eden, seçimle gelip seçimle gidecek olan Cumhurbaşkanın diktatör olacağını iddia etmenin mantıki hiç bir izahı yoktur.”