AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik'ten muhalefete sistem tepkisi: Türkiye'yi felç eder

Güncelleme Tarihi:

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelikten muhalefete sistem tepkisi: Türkiyeyi felç eder
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 05, 2023 21:06

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Habertürk'te katıldığı canlı yayında önemli açıklamalarda bulundu. Sözcü Çelik, muhalefetin sistem değiştirme açıklamalarına tepki göstererek "Karşı tarafın önerdiği 'Hem Cumhurbaşkanını hem Başbakanı halk seçecek' modeli Türkiye'yi felç eder" dedi.

Haberin Devamı

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik'in açıklamalarından satır başları şöyle: 

Normal zamanlarda da seçim çalışması yaptığımız için şimdi de bu tempoyu yükselterek devam ediyoruz. 20 yılda olduğu gibi tekrar olacak. Çeşitli illerdeki arkadaşlarımızla da görüşüyoruz onlar da etkileşimi görüyor. Eğer bunu görmesek bunu da yatırırız masaya neden böyle oldu diye. Bir partinin iktidardayken oylarını yükseltmiş, korumuş olması dünyadaki en istisnai olaylardandır, muhalefet ise oylarını düşürdü. Bunun normalde tam tersi olur, buradaki sır yenilenme kabiliyeti. Bizim kazandığımız seçimlerde hiçbir vatandaşımız kaybetmeyecek. Siyasi partiler kaybeder, vatandaşlar kaybetmez. Son zamanlarda tartışmalara siyasi kimlik meseleleri karıştırıldı. Seçim sonuçları böyle okunmaz. Nihayetin de sonuçlar bütün bir ülke için ufuk vaat etmektir. Bir nesil içerisinde 3-4 kere teknolojik gelişim kaydedilmiş. Sayın Cumhurbaşkanımız söyler, bizim zammımızda ders kitapları yoktu, bulunamıyordu diye. Bunu tabi ki gençler hatırlamıyordur, anlaması da güçtür. Herkesin içine doğduğu dünya başlangıçtır. Bir bakıma siyaset geleceği satın aldırma sanatıdır. 28 Ekim günü devletimizin kurucusu, ilk cumhurbaşkanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk 'efendiler yarın cumhuriyeti ilan edeceğiz' dedi. Aradan yıllar geçti bir 28 Ekim'de sayın Cumhurbaşkanımız Türkiye Yüzyılı'nı ilan etti. Dünyadaki sözümüzü daha çok dinletmek, herkesin hayat standartlarını yükseltmek için bütün altyapının hazır olduğunu görüyorum. İstikbalin yüzyılı bizim için seçim sloganı değil.

Haberin Devamı

"GÜVENLİK SORUŞTURMALARI DAHA İNCELİKLİ YAPILMAYA BAŞLADI"

Gençlik ofislerine gelen gençlere siyasi kimlik sorulmuyor. Benim yönettiğim kurumlardan bir tanesinde, oradaki arkadaşlarımızın çoğu muhalif partilere kendini yakın hisseden arkadaşlardı. Beni işin kalitesi ilgilendiriyor. Tabii ki isterim benim partime oy versin. Başka bir parti tercihi de demokratik düzen içinde bu işin tabiatı böyle. Sizin mülakat yapmadığınız zamanlarda çoluğumuzu çocuğumuzu emanet ettiğimiz şu profilde insanlar çıkıyor deniyordu. Evvelsi gün bir üniversite ile ilgili öğrenci arkadaşlar böyle bir şeyden bahsetti. Biz kitle partisiyiz. Dar bir ideoloji partisi değiliz. Belli şeyleri regüle etmek için belli mekanizmalar koyuyorsunuz. Sonra süreçleri, sonuçları tartışıyorsunuz ve 'artık bu şekilde kullanılmasına gerek yok' diyorsunuz. Artık güvenlik soruşturmaları daha incelikli yapılmaya başladı. Güvenlik soruşturmalarıyla ilgili subjektif yaklaşımlar hepimizin başına geldi. Bütün bunlar daha kaliteli hale geldikçe de bu tip mekanizmalara gerek kalmıyor. Orada bir anormallik var. Birisi girmiş terör propagandası yapmış. Bakıyorsunuz başka meslek alanında doktor, siyasetçi, gazeteci olabilir. Bütün bunlar içinde birtakım mekanizmalar koyuyorsunuz. Sonra mesele o açıdan stabil hale geldiğinde başka bir şey devreye sokuyorsunuz.

Haberin Devamı

"HANELERE GİDEN GAZIN UCUZ OLMASIYLA DENİZ KUVVETLERİ'NİZİN GÜCÜ ARASINDA BAĞLANTI VAR"

Her alanda bir sonraki aşamaya ihtiyacımız yok mu? Teknolojide, sanayi alanlarda. Çıkardığımız seçim beyannamelerinde, eylem planlarında bunu söylüyoruz. Şimdi Karadeniz'de gaz çıkarıyorsunuz. Belli miktarını hanelere ücretsiz veriyorsunuz. Daha çok gaz çıkardığınızda hanelere daha çok ücretsiz veriyorsunuz. Daha önce gemilerle gittiğinizde Yunan gemisi sizi taciz ediyordu. Hanelere giden gazın ucuz olmasıyla Deniz Kuvvetleri'nizin gücü arasında bağlantı var. Ceyhan'da kuyularda petrol çıktı. Daha önce kazılmış petrol yok denip üstüne beton dökülmüş. Bunlar yüzeye çok yakın çıkıyor. O zaman şunu diyorsunuz. Bunların üstü bir şekilde örtülmüş. Yönetimin dirayeti, kararlılığı olmayan kuyuda var olanı da bulamıyorsunuz. Bugün bir köyde vatandaşımızın vereceği oyla Deniz Kuvvetlerimizin gücü, sondaj gemilerimizi koruması birbiriyle bağlantılı.

Haberin Devamı

"HEM CUMHURBAŞKANINI HEM BAŞBAKANI HALK SEÇECEK' MODELİ TÜRKİYE'Yİ FELÇ EDER"

Onların koyduğu modelden Türkiye felç olur. Cumhurbaşkanı parlamenter sistem tarafından Meclis tarafından seçildiğinde, Başbakan halk tarafından sonra Türkiye enerjisini içeriye harcıyordu. Anayasanın üstünde milli güvenlik siyaset belgesi vardı. Siyaseti felç ediyordu. Hükümetin üstünde de Cumhurbaşkanlığı makamını vesayet makamı olarak kurgulamışlardı. Cumhurbaşkanı olup da vesayet kıskacını kıracak şekilde görev yapanlar oldu. İlk 10 yıl Türkiye'nin gündemi MGK toplantısından MGK toplantısına yaşanıyordu. Karşı tarafın önerdiği 'Hem Cumhurbaşkanını hem Başbakanı halk seçecek' modeli Türkiye'yi felç eder.

Haberin Devamı

"SİYASETİ BİRTAKIM CÜMLELERİ ALT ALTA YAZMAK ZANNEDİYORLAR"

PKK'nın söylemi karşısında sessiz kalıyorsunuz, savunma sanayinden bahsedenlere 'savaşa mı gidiyoruz' diyorsunuz. 30 Ağustos törenleri Genelkurmay Başkanı oraya geçiyor, Başbakan tebrik etmek için sıraya giriyor. Bunlar yakın zamanda yaşanmadı mı? Darbelerle örselenmiş, muhtıralarla darmadağın edilmiş devlet hayatı. Burada 7-8 cumhurbaşkanı yardımcısı ortak karar alacak. Peki masadan birisi kalktı. Devlet millet onun masaya oturmasını bekleyecek. Masadakilerden biri 300 milyar dolar buldum diyor, ötekisi bu gerçekçi değil diyor. Bir tanesi İstanbul Sözleşmesi'ni uygulayacağım diyor, öteki tamamen karşıyım diyor. Bir tanesi özelleştirme politikalarını savunuyor diğeri bunu ihanet olarak görüyor. Burada bir çerçeve yok ki. Siyaseti birtakım cümleleri alt alta yazmak zannediyorlar. Cihaz bozulduğunda el kitapçığına bakıyorsunuz. Aramızda problem çıktı ortak metne mi bakacağız diyecekler. Siyaset belli meselelere dönük duruşunuzun olması lazım.

Haberin Devamı

"TÜRKİYE'NİN EN BÜYÜK KAZANIMI SANDIK YOLUYLA İKTİDARI BELİRLEME GÜCÜDÜR"

Hiçbir arkadaşımızın söylediği sandığın nihai belirleyici olduğuna halel getirecek bir şey değil. Türkiye'nin en büyük kazanımı sandık yoluyla iktidarı belirleme gücüdür. Sandık konusunda hepimiz çok titiziz. Bazı ülkelere baktığımızda sandığa ulaşma konusunda ne kadar büyük bedeller ödediğini gördüğünüzde Türkiye'de seçim yapabilen bir ülke olması en büyük zenginliktir. Şimdiye kadar Allah'a şükür düzgün seçimler yapılmıştır. Diyorlar ki, ABD ile aramızı düzelteceğiz. Vizesiz gireceğiz. Bunlar sizin söylemenizle olan şeyler değil. Karşısında sizden bir şey isteyecekler. Fasıllar müzakere etmek için vardır. Adam müzakare faslı açmıyor. Fasılların çoğu kapalı. Fasıl açmak sizin elinizde değil. Adam benim performansı gösterip, gösteremeyeceğini görmek bile istiyor. Müzakereye bile girmiyor.

 "AİHM'İN İSTİSNALARINA UYGUN ŞEKİLDE 'SİVİL DARBE' DİYECEK ŞEKİLDE SİYASET ÜRETTİLER"

AB ve ABD'den gelecek olan ilk şart 'Suriye'de herhangi bir aktivitede bulunmayacaksınız' diyeceklerdir. Sınırımın 30 kilometre derinliğine terör örgütü gelmiş. Bunu vurmayacağım da ne yapacağım? Sana terörle mücadelede zorunlu operasyonları yapmama şartı bile getirilecek. 15 Temmuz Fetullahçı terör örgütüne karşı AİHM kararlarının da uygun bulduğu şekilde Türkiye olağanüstü tedbir yoluna gidiyor. Demokrasi, hukuk devleti tehdit altına girmiş ülkeni. Muhalefet buna çıkıp 'sivil darbe' dedi. AİHM'in istisnalarına uygun şekilde 'sivil darbe' diyecek şekilde siyaset ürettiler. Bu çelişkileri anlatıyorum konuşmalarımda. Biri özelleştirmeye ihanet diyor öteki savunuyor. Sonunda da diyorum ki, bunların Türkiye'yi yönetecek bir siyaseti yok. Bunlar sadece Erdoğan karşıtlığı yüzünden bir araya gelmişler. Bunların herhangi şekilde millete vaat edeceği yönetme projesi yok. Bizim yaptığımız konuşmalarının hepsi ortada. Sadece Erdoğan karşıtlığı yüzünden kurulmuş bir yamalı bohça diyorum.

"İLK TURDA SEÇİMİN BİTECEĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM"

İlk turda seçimin biteceğini düşünüyorum. Siyaset, seçim bütün bu mekanizmalar düşünülmüş. Başkanlık sistemlerinde, parlamenter sistemlerde farklı farklı mekanizmalar var. Genel olarak gördüğümüz, sahanın bize söylediği ile anketler arasında mutabakat yok. Sahanın bize söylediği başka şey. İlk turda bitecek ve rahat bir şekilde bitecek algısı oluştu bizde. Parlamento konusunda da sıkıntı olacağını sanmıyorum. Dünyada demokratik yolla seçilmiş liderler içerisinde en tecrübeli kişi sayın Cumhurbaşkanımız. Karşısındakinin selefiyle, onun selefiyle çalışmış. Dosyalara hakimiyeti tecrübesine sahip çok az siyasetçi vardır. Kendisi yasaklı iken o zaman dünyada bir sürü lider davet etmişti. Berluconi'den Putin'e herkesle görüştük. Türkiye'deki statüko yasaklı tutmaya çalışırken dünya seçimi kazanmış bir lider olarak selamladı. Cumhurbaşkanı ve kadrolarında varolan kapasite karşı tarafta yok.

"SİYASİ KİMLİKÇİLİĞİN SİYASETE SOKULMAMASI LAZIMDIR"

Mitingler de çok kıymetli ama kahve toplantısı dediğimiz biraz daha derinlemesine oluyor. O bölgenin sorunundan tutun da her konuya kadar. Bir genç kardeşimiz çeviriyor, bunları konuşabiliyoruz. Birisi kendini niye bu memlekette daralmış, ötelenmiş, sıkışmış hissetsin. Nihayetinde biz siyaset yaparken dayandığımız yer toplumdur. Toplumun talebini devlete yansıtma işidir siyaset. Bunun öznesi siyasetçidir. Bu kadar kimlik duvarları örmeye, ben, öteki, bir başkası demeye gerek yok. Bu kadar seçim geçirmişiz. Bu topraklarda yaşıyoruz. Bir felaket anında milletin mayası ortaya çıkar. Kim düşündü ki 'Buradaki can Türk müdür, Kürt müdür, Sünni midir, Alevi midir'. Kimsenin aklına gelmedi. Bu mayadaki değerlere uygun siyasi hat tutturmak lazımdır. İki ayrı fikir var. Ya bunun uzlaşmasından ya bunların rekabete girmesinden siyasal düzen ortaya çıkıyor. Siyasal düzen olmadan toplumsal düzen de ortaya çıkmıyor. Önemli olan bunları nasıl konumlandırdığımız. Burada en büyük zehir kimlikçiliktir. Siyasi kimlikçiliğin siyasete sokulmaması lazımdır.

KILIÇDAROĞLU'NUN ALEVİ VİDEOSU

Siz siyasetçi olarak çıkıyorsunuz toplumun önüne. Ben bu milletin ferdiyim. Buradaki mitinglerde söylüyorum. Adlarımız, meşreplerimiz, mezheplerimiz farklı olabilir. Hepimizin soyadı Türkiye Cumhuriyeti. Siyasi alanda rekabet edebiliriz, siyasi konularda kutuplaşabiliriz de. Ama temel değerlerde kimlikçiliği işin içine sokarsak. Çevre ülkelerden bir tanesinden, isim vermeyeyim. Bir gazetenin ilan sayfasını gönderdi. Ne yazıyordu biliyor musun 'Sünni diş doktoru', 'Şii göz doktoru'. Gazete ilan sayfasında bu. Bu insanlığımızdan geriye düşmek değil midir? Kürt meselesiyle ilgili bütün sorumlar Cumhurbaşkanımızın reform siyasetiyle aşılmış. Alevi meselesiyle ilgili burada atılmış devasa adımlar var. En son Kültür Bakanlığı'ndaki başkanlık. Bu yasaklar, konuşulamaz olanların konuşulması, kültürlerin himaye edilmesi. Bunlar aşıldıktan sonra tutup bu konuyu gündeme getiriyorsun. Toplum bunları geride bırakmış. Bunların tetik noktalarına basmanın bir alemi var mıdır? Siyasetin normal bir zamanında, gerilimin tansiyonun olmadığı bir zamanda şöyle bir değerlendirmemiz var diye açabilirsin. Yine de normal bulmam. Kimlikçilik meselesi demokrasi için zehirdir. Tam seçimin ortasında bunun yapılmasını son derece basiretsiz ve sorumsuzca buldum. Bu matah bir şeymiş gibi bir şey söylediklerini zannediyorlar. Mezhep kimliği üzerinden etiketlenerek sahne alabilir mi? Bu bir ayrımcılığın tetikçiliği olarak anlaşıldı. Defalarca söyledim, ayrımız gayrımız yoktur. Türkiye'de siyaset yapan birisi, medya dili açısından hassasiyet gösterilmesi gereken konular. Zaten bu alanlar özgürleştiriliyor, devrim niteliğinde adımlar atılmış. Vatandaşlarımızın tek tipleştirilmesi gibi baskılar geride bırakılmış. Siyasi kimlikçilik mücadelesi Batı'nın en gelişmiş ülkelerinde bile getirdiği nokta, refah toplumların içerisinde barikatlarla bu mezhebin yaşadığı bölgeler, öbür mezheplerin yaşadığı bölgeler var. İnsan bu coğrafyada birazcık bu sorumluluğu hissetmez mi? Bu çoğulculuk değildir. O ülkeleri yönetim krizlerinin içinde tutmuş bir şey.

HDP'NİN DESTEK AÇIKLAMALARI

Terör örgütün yapmaya çalıştığı şey kendisini siyasi konulara atarak normal bir özne gibi göstermek. Bazı siyasetçiler meseleyi hiç birlemediğini itiraf edercesine konuştu. Çıkıp PKK terör örgütüdür silah bırakacak demeyecek. Keselediği şey terör örgütünün söylediği şey Türkiye'nin üniter yapısında ayrı olması özerklik kurulması söylemi. Hangi sözün hangi maksatla söylendiği... Bu cümlelerin tarihsel maksatları var. HDP'nin her muhataplığında bir siyasi partiden çok terör örgütün sözcülüğü olduğu görüldü. Örgüt her zaman biz Erdoğan'ın karşısında kim varsa biz onun yanındayız. Biri masadan ilkesel bir mesele nedeniyle kalkacaklarsa bu nedenle kalksınlar. Bunlar hangi adaya destek veriyorsa o daya çıkacak sizin desteğinize ihtiyacım yok diyecek. Siz eğer bu kadar temel bir meselede siyasi bir taktik içine girebiliyorsanız bu siyasi bir çarpıklıktır. Esas mesele siyasetçi eylemi ile konuşacak. Terör örgütüne karşısınız ama tezkereye onay vermiyorsunuz. 

"SANDIK DEMOKRASİNİN OMURGASI"

Herkes oylarına sahip çıkacak, bütün oylara sahip çıkacak. Sandık demokrasinin omurgası. Bütün partilerdeki vatandaşlarımız hiçbir gerginliğe mahal vermeksizin kardeşçe, beraberce sandıklara sahip çıksın. 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!