Oluşturulma Tarihi: Ocak 18, 2005 00:00
Önceki gün okuduğum bir siyasi yorum yazısında şöyle bir bölüm vardı:“Erdoğan kabinede değişiklik yaparken dengelere dikkat edecek. Liberal, ‘Milli Görüşçü’, belediyeci dengesini hesaba katacak”.Ben hiçbir zaman Tayyip Erdoğan’ın kabinede ciddi bir değişikliğe gideceğine ihtimal vermedim ve “Kabine değişiyor” haberleri karşısında heyecan duymadım. Bu nedenle yorumda verilen “bilgi”yi tabi ki hemen es geçtim!Bu iki cümlede benim asıl dikkatimi çeken “Milli Görüşçü” nitelemesiydi.Bence bu nitelemenin böyle çok rahat bir şekilde kullanılması, “Kabine değişiyor” haberlerinden daha önemlidir.Çünkü “Kimdir AK Parti’deki Milli Görüşçüler? Dertleri nedir? Kaç kişidirler? İlerde Erdoğan’a bayrak açabilirler mi?” soruları, yüzde 60’ı geçtiği öne sürülen iktidar partisinin geleceğini belirleyecek niteliktedir.Bu nedenle olayın iç yüzünü anlamakta büyük yarar var..................................................................Liberallerin kim olduklarını biliyoruz. “Belediyeciler” nitelemesinin kimleri işaret ettiğini anlıyoruz. Hatta parti içinde kimlerin “vitrin” oluşturduğunu, kimlerin “idare edildiği”ni filan da algılayabilecek durumdayız.Ama iş “Milli Görüşçüler” meselesine geldiğinde aynı berraklığa sahip değiliz.O halde gelin maddeler halinde işi berraklaştırmaya çalışalım:BİR: AK Parti, en genel anlamda MSP, Refah, Fazilet geleneğinden gelen ama bu partilerin ideolojik tutumundan, söyleminden, yönteminden, liderliğinden hoşnut olmayanların kurdukları bir partidir. Partinin çoğunluğunu “gelenekten hoşnutsuz” bu büyük kitle oluşturmaktadır. Eğer “Milli Görüşçü” derken bu ana kitle kastediliyorsa, en başta partinin dinamosu Tayyip Erdoğan’ı “Milli Görüşçü” ilan etmemiz gerekir.İKİ: AK Parti içinde Erdoğan’ın uyguladığı politikalara “ideolojik” olarak itiraz eden, karşı çıkan küçük ya da büyük bir “Milli Görüş” grubu yoktur. Çünkü parti içinde MSP-Refah-Fazilet geleneğinden gelen hiçbir AK Partili, “Bizim eski partiler ne iyiydi, biz eskiden çok daha doğru politikalar izliyorduk, keşke yeniden Milli Görüşçü olabilsek” havasında değildir. Yani geçmişe özlem sıfır noktasındadır.ÜÇ: Bu nedenle zaman zaman gündeme gelen “Erbakan AK Parti’ye el attı. Şu kadar Milli Görüşçü partiden kopabilir” tarzı sansasyonel haberlerin hiçbir değeri yoktur. Bu saatten sonra hiçbir AK Partili, nedeni ne olursa olsun Erbakan’ın yanında politika yapmaz.DÖRT: MSP-Refah-Fazilet çizgisi, Türk toplumunu “veri” almak ve bunun üzerinden politika yürütmek yerine, toplumu tepeden tırnağa dönüştürmeyi amaçlamaktaydı. “Türkiye’de çok farklı hayat algılarının olduğu gerçeğini ihmal eden” ve “kendisi gibi olmayanların kandırıldığını düşünen” bu yaklaşım iflas etmiştir. Bu iflasın en fazla farkında olanlar, başta Erdoğan ve Abdullah Gül olmak üzere MSP-Refah-Fazilet çizgisinden gelen AK Partililerdir. BEŞ: AK Parti içindeki isimlerin çoğu, gelenekten gelsin gelmesin kişisel olarak dindar insanlar. Bunu biliyoruz. Ama onların dindarlığının siyasi alandaki yansıması, sadece ve sadece “Türkiye’de inanan insanlar ibadetlerini özgürce yapabilsin, horlanmasın, ayrımcılığa tabi tutulmasın” noktasına gelmiştir ve bu noktadaki sorunların çözümünde de hep “toplumsal mutabakat”a vurgu yapılmaktadır.ALTI: İşte “Milli Görüşçü” meselesi de “toplumsal mutabakat”a dikkat ya da dikkatsizlik bağlamında ortaya çıkmaktadır. Yani işin özü şudur: Bazı AK Partililer, partinin ulaştığı gücü göz önünde bulundurarak sabırsızlanıyorlar ve bazen “toplumsal mutabakat” meselesini ciddiye almadan bireysel çıkışlar yapıyorlar. İşte bu çıkışlar nedeniyle de “Milli Görüşçü” ilan ediliyorlar.YEDİ: Sonuç şu: AK Parti’de Erbakan hareketine özlem duyan Milli Görüşçü bir nüve yoktur. Sadece sabırsız milletvekillerin çıkışları vardır. Onlara da “Milli Görüşçü” demek yerine “ACİLCİLER” demek daha doğru olacaktır.
button