Güncelleme Tarihi:
Geçim derdine düşmüş, her ferdi bir yana dağılmıştı Yevlal ailesinin. Hasrete dayanamadılar ve birarada yaşama kararı aldılar sonunda. Ama kader izin vermedi. Tam biraraya geldikleri günde deprem felaketi ailenin üç üyesini alıp götürdü.
Tuzla'da yeni bir hayata başlamak üzereydi Yevlal'lar. Kırıkkale'li Muzaffer Yevlav, eşi Nurdane ve dört çocukları yıllardır birarada yaşayamıyorlardı. Ekmek parası yüzünden yaşadıkları zorunlu ayrılık canlarına o kadar tak etmişti ki, deprem felaketinden kısa bir süre önce bir karar aldılar. İstanbul'da buluşacak artık hep birlikte yaşayacaklardı.
Sevinçleri kısa sürdü
TIR şoförü baba Muzaffer Yevlal aracıyla sürekli bir ülkeden bir diğerine gidiyordu. Sürekli ailesinden uzaktı. Kardeşlerden Zafer iş için İstanbul'a gelip yerleşti. Tarkan Uzman Çavuş olarak Güneydoğu'ya gitti. Aile iyice dağıldı.
Birarada yaşama fikri de Zafer'den geldi. Vatan borcunu tamamladıktan sonra iş için İstanbul'a gelen ve sevdiği kızla evlenen Zafer, yakınlarının uzakta olmasına daha fazla dayanamamış ‘‘Başarabiliriz baba. Hele siz bir gelin’’ diye haber yollamıştı ailesine.
Kendi oturduğu dairenin yanındaki evi kiralamış ve böylece tüm ailenin Kırıkkale'den Tuzla'ya taşınmasını sağlamıştı. Zafer, babasına yeni bir iş bulmuş, kardeşi Yusuf'u da medikal malzemeler satan bir şirkete yerleştirmişti.
17 Ağustos gecesi yaşanan felaketten kısa bir süre önce evlerine taşındılar. Yıllar sonra biraraya gelmenin sevincini yaşıyorlardı. Ancak sevinçleri kısa sürdü.
Her şey ekmek parası içindi
Ölmeseydi, Hilal'i okutacaklardı sonuna kadar. Kızkardeşlerine parlak bir istikbal vaadetmek istiyordu ağabeyleri. Her şey o kadar yolunda gidiyordu ki.
Küçük kızkardeşleri Hilal mutluluk sarhoşuydu. Bütün ailenin özen gösterdiği küçük kızın, okuyabileceğine dair umutları artmıştı. Bir tek dertleri vardı. O da Güneydoğu Anadolu'da uzmançavuş olarak görev yapan kardeşleri Tarkan'dı, Deprem sırasında evde bulunmadığı için canını kurtaran Tarkan, depremin ertesi günü olan 18 Ağustos'ta tatil için ailesinin yanına gelecekti.
Depreme en küçük kardeşleri Hilal'i, ağabeyleri Zafer'i ve anneleri Nurdane'yi bırakacaklarını bilmeden uykuya daldılar. Depremden sadece babaları Muzaffer Bey, ortanca kardeşi Yusuf ve Zafer'in eşi Nurdan kurtarabildi canını.
Enkaz altında 18 saat kalan Yusuf ‘‘Beni Allahtan gelen bir mucize korudu’’ diyordu, enkaz başında gözyaşı dökerken. ‘‘Uyumak üzere idim. Birden ortalığı bir uğultu ve kırmızı bir ışık kapladı. Korkup ayağa kalktım dengemi sağlayamıyordum. Bir o duvara bir bu duvara gidip geliyordum. Ayağımın altında beton hamur gibi olmuştu. Hilal'e seslendim. Duymadı. Annem bu sırada ‘Allahım sen bizi koru’ diye dua ediyordu. Ağlıyordu. Seslendiğim halde kimse beni duymuyordu. Kısa bir süre sonra sanki yer yarıldı, ben de yerin içine düştüm’’
Yusuf inlemeler duyduğunu ama kendi sesini hiç kimseye duyuramadığını söylüyor.
‘‘Bağırıyordum. Kötü bir rüdaymışım gibi beni kimse duymuyordu. Kapı ağzındaydım, sıkıca kapı kanadına tutundum. Sonra enkazın altında uyuya kalmışım. Kendime geldiğimde dozer seslerini duydum. Çok bağırdım ama yine beni duyan olmadı. 'Rüya bu olmalı' diyordum kendi kendime. Aradan kaç saat geçti bilmiyorum. Bir ses duydum. Bütün gücümle ‘Kimse var mı? Beni duyuyor musunuz?’ diye seslendim. Nihayet beni duyan oldu. Konuştuğum kişi ‘Bekle, seni kurtaracağım’ dedi. Birkaç saat mı yoksa koca koca günler mi geçmişti bilmiyorum ama sonunda gördüğüm ışıktan elimi uzattım. Üzerimdeki duvarı aldılar. Sonunda kurtulmuştum. Deprem olduğunu bilmiyordum. Sanki sadece bizim bina çökmüş gibi gelmişti’’
Hayalleri yok oldu
Deprem bir aileyi parçaladı. Hem de hayata yeniden başlamayı planlayan bir aileydi onlar.
Canını balkondan atlayarak kurtaran Muzaffer Yevlal, Zafer'in sekiz aylık eşi Nurdan ve Yusuf. Bir de askerden, üzüntü içinde sağ kalan yakınlarının yanına koşan Tarkan. Ölümün kollarından kurtulan parçalanmış, aslında hiç biraraya gelememeyen aile birarada olmanın hayallerine tutunuyor şimdi.
Bir tek onlarınki çöktü
Çevredeki tüm binaların binalar ayaktayken ailesinin oturduğu binanın yerle bir olmasına bir anlam veremiyor Tarkan. Şekerpınar Caddesi, Özlem Sokak, 2 numaradaki bina toplam 7 kişiye mezar oldu.
Yevlal ailesi şimdi akrabalarının yanında kalıyor ancak depremzede olmalarına rağmen bugüne kadar kimsenin kendilerini arayıp sormamasından dert yanıyor. Baba Muzaffer Yevlal, ‘‘Bir ev, bir de iş istiyorum. Kalan ailemi bari doğru dürüst aç bırakmadan yaşatayım. Yeni bir hayata acı da olsa başlamalıyım biliyorum ancak biraz desteğe ihtiyacımız var’’ diyor.
Bina sahibinden müteahhite dava
Tuzla Şekerpınar Caddesi, Özlem Sokak, 2 numarada bulunan 7 katlı apartmanın sahibi Hayri Şahin, Tuzla Cumhuriyet Savcılığı'na müteahhit İsmail Çıkılmazkaya ile ilgili suç duyurusunda bulundu. Şahin,‘‘Almanya'da çalıştığım sırada ilerde hem kendimin oturacağı hem kiraya verip ek gelir sağlayacağım bir yatırım için arsa aldım. Tamamı peşin olmak üzere İsmail Çıkılmazkaya'ya belirlediği parayı verdim ancak adam bize ev değil mezar teslim etmiş. Onun yakasını bırakmayacağım, bunca insanın günahını nasıl çekecek. Bu olaydan dönemin belediye mimarı da suçlu, zemin hasırları birara çökmüş. Bunlardan benim haberim yok kırdırıp tekrar yapmışlar.’’ dedi.