Şehriban OĞHAN
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 17, 2002 22:35
Yalova Hacı Mehmet Ovası'ndaki beş katlı binanın birinci katında oturan Memiş Yıldırım (41), eşi Dilek (38), çocukları Dilara (14) ve Ulaş'ı (6) yitirdi. Şimdi onların isimlerinin yazılı olduğu deprem anıtında gönüllü bekçi.
Yıldırım ailesinin oturduğu apartman felakette yerle bir oldu. Memiş Yıldırım'a 18 saat sonra ulaşıldı. Sonra kurtarma ekipleriyle birlikte karısını ve çocuklarını aramaya başladı. Üçüncü günün sonunda kızının cansız bedenine ulaşınca umudu kalmadı. Sonra oğlunun, sonra da eşinin cesetlerini kucakladı Memiş Yıldırım.
Artık o Yalova'da yaptırılan deprem anıtını kendine mesken edindi. Eşi ve çocuklarının isimleri diğer ölenlerle birlikte burada yazılı. Gönüllü bekçi Memiş Yıldırım, anıtın çevresindeki çimlerin bakımını üstlendi. Her gün ailesinin isimlerinin yazılı olduğu mermerin üzerine çiçek bırakıyor ve ‘‘Anıt yapıldığı günden beri buradayım’’ diyor. ‘‘İsimleri yazılı: Onların anısını burada yaşatıyorum.’’
Tuna ÇAM-Süheyla GÖZDERELİLER YALOVA, (DHA)
ANNE BABALARINI KAYBETMİŞLERDİ
Adem bana ne zaman annesini babasını sorsa konuyu hemen değiştiriyorum
10 aylıkken yetim kalan Adem, artık 4 yaşında. Çevresini yeni yeni tanıyan Adem, babaannesi Gülsüm Öztürk'e ‘‘Benim annem babam yok mu’’ diye soruyor.
Hacer ve Halil Öztürk çifti, 1998'de evlendi. Yalova'da Aktops ve Elyaf fabrikalarında çalışan çift ilk çocuklarına Adem ismini verdiler. Deprem gecesi vardiyaya kalacakları için bebeklerini anneannesinin evine bıraktılar. Yenidoğan Sokak'ta oturan Hacer ve Halil Öztürk, deprem saatinden hemen önce işten eve döndü. Cesetleri iki gün sonra birbirlerine sarılmış olarak bulundu.
Babaannesi Gülsüm Öztürk, ‘‘Adem bana oğlumun ve gelinimin yadigarı’’ diyor: ‘‘Herşeyi merak edip soruyor. Ama anne ve babasını sorunca konuyu değiştiriyorum. Ne zamana kadar değiştireceğim bilemiyorum.’’
Tuna ÇAM- Süheyla GÖZDERELİLER YALOVA, (DHA)
Burak rüyasında babasına ‘hayata dört elle sarılacağım’ diye söz verdi
Burak Özler üç yıl önce 10 yaşındaydı. Annesi Şennur hanım, ömrü boyunca polis olmak istemişti. 16 Ağustos akşamı Şennur Hanım, bir ara eşi Sedat'a dönüp biraz da şaka yollu, ‘‘Beni kandırıp evlenmeseydin şimdi belki polis olurdum’’ dedi. Sedat Bey de ‘‘Sen polis olamadın ama çocuğumuz büyüyor. O polis olur’’ diye teselli etti. Babasının hayali ise eski otomobilinden kurtulup, bir Renault Megane almaktı. Para biriktirmeye çalışıyor, ama denkleştiremiyordu.
Şimdi Burak, Saraylı Köyü'ndeki kalıcı konutlarda kalıyor, ona amcaları bakıyor: ‘‘Altı ay kadar önceydi. Gece ikisi de rüyama girdi. Babamı o çok istediği Renault Megane otomobilinin içinde gördüm. Bana gülümseyip 'Artık bizim için ağlama. Biz mutluyuz. Söz ver' dedi. Sabah çok mutlu uyandım. Kendi kendime, 'Artık söz, ağlamayacağım' diye tekrarladım.’’
Mustafa BAĞDİKEN/ KOCAELİ, (DHA)
Protez bacakla tek başına
Döndü Hanım (42), Yalova'da Hacımehmet Ovası'ndaki beş katlı bir binada eşi Hüseyin İşcan ve çocukları Tuğba (16), Kadir Can (18) ve Gökhan'la yaşıyordu. Tamamen çöken binadan sağ bacağı dizinden kesilerek çıkarıldı ve tek başına kaldı.
Çöken binanın enkazı arasında sıkışıp kalan Döndü İşcan'a felaketten 12 saat sonra ulaşılabildi. Sağ bacağı kolonların arasında sıkışmıştı. Oradan ancak bacağı dizinden kesilerek çıkarılabildi. Baygın halde getirildiği Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde 40 gün tedavi gördü. Yalova'ya döner dönmez koltuk değnekleriyle koştu evine. Komşularından acı haberi aldı: Üç çocuğunun cesetleri arama ekipleri tarafından çıkarılıp defnedilmiş, kocası Hüseyin İşcan'ın ise cesedi bile bulunamamıştı. Hayatın onun için pek bir anlamı yok şu anda. Ama yine de mücadele etmeye devam ediyor. İki yıl boyunca koltuk değnekleriyle gezdikten sonra dört ay önce protez taktırmış.
Süheyla GÖZDERELİLER/YALOVA,(DHA)
Çok iş yaptık ama halk hissetmiyor
Başbakanlık, geçen temmuzda beş kişilik bir heyeti bölgeye göndererek üç yılın ardından Marmara ve Düzce depremlerinin etkilediği bölgedeki durumu inceletti. 9-12 Temmuz 2002 tarihleri arasında Bolu, Düzce, Sakarya, Kocaeli, Yalova ve İstanbul'da yapılan incelemenin raporu, ilginç tespitler ortaya koyuyor. İşte beş bürokratın eşgüdümsüzlükten, prefabrik sorununa kadar, çözüm önerileri ve uyarılar da içeren tespitleri:
EŞGÜDÜM EKSİKLİĞİ VAR
Devlet ekonomik krize rağmen maddi fedakarlıktan kaçınmamış, on binlerce yeni konut yaparak, bazı illerde okullardaki derslik ve hastanelerdeki yatak sayısını deprem öncesindeki mevcutların üstüne çıkarmıştır. Depremzedeleri kredilerle desteklemiş ve binlerce işyeri yapımına girişmiştir. Ancak, basit gibi görülen plansızlıklar ve eşgüdüm eksiklikleri, yapılanların vatandaşlarca aynı oranda hissedilememesi sonucunu doğurmuştur.
HAKSIZLIK DUYGUSU
Farklı uygulamalar ve imkanların eşit dağıtılmaması nedeniyle, bazı illerdeki vatandaşların devlet imkanlarından yararlanmada kendi illerine bilinçli haksızlık yapıldığı fikrine kapıldıkları görülmüştür.
YETKİ TEK ELDE OLMALI
Depremden kaynaklanan sorunların çözümünde yetki, sorumluluk, para, araç, gereç, insan gücü gibi kaynakların çeşitli birimlere dağılımı kaynak ve işgücü kaybına sebep olmuştur. Her şeyin Ankara'daki yasa, yönetmelik çıkarma girişimleri dahil, bir koordinatör makamın yetkisine verilmesi, valilerin yetkilerinin genişletilmesi, merkezden taşraya doğru bir yetki kaydırması yapılması faydalı olur.
EN SIKINTILI İL DÜZCE:
Deprem sonrasındaki yeniden yapılanma faaliyetlerinde, yeni bir il olması ve imkanlarının daha kısıtlı olması nedeniyle en sıkıntılı yerleşim merkezi Düzce'dir.
EKONOMİYİ CANLANDIRMA GAYRETİ AZ:
Bolu, Sakarya ve Yalova deprem yaralarını sarma gayreti içindedir. Ancak ekonomiyi canlandırmak için daha çok mesafe alınması gerekmektedir. İstanbul ise felaketin yaralarını sarma aşamasını geride bırakmış, olası bir depremin vereceği zararları azaltma düşüncesi üzerinde yoğunlaşmıştır.
ÇADIRKENT SORUNU:
Bölgede çadırkent kalmamış, ancak çadırkentler oluşturulurken bölgeye yığılan kum, çakıl gibi malzemeler çadırların
PREFABRİKLERE FORMÜL ARANIYOR:
Prefabrik konutlar şu anda birçok sorunun kaynağı durumunda. İhtiyaç sahibi depremzedelerin dışında, kiradan kurtulmak isteyen vatandaş ve öğrencilerden de talep görüyor. Ancak konut bölgelerinde asayiş ve hijyen sorunu var. Ayrıca boşalan ve bakımsız kalan konutlar şehir görünümünü bozuyor. Bazı prefabrik kentler şahıs arazileri üzerinde olduğu için kira ödeniyor. Boşalmış ancak kaldırılmamış prefabrik konutlar için ödenen kira masrafı kaynak israfına neden oluyor. Prefabrik konutların sökülerek hurda niyetine satılmasıyla elde edilecek gelir, sökme masraflarını dahi karşılamıyor. Konutlardan masrafsız kurtulmak mümkün olsa dahi, arazilerin eski hallerine getirilerek şehre kazandırılması ya da mal sahibine iadesi yine büyük harcamalar gerektiriyor.
KALICI KONUTLAR MEMNUN ETMEDİ:
Bölgede yapılan onbinlerce kalıcı konut bölge halkını memnun etmeye yetmemiş. Kalıcı konutların bağlantı yollarının tamamlanamaması, bir kısım konut kalitesinin düşük olması, sağlık tesisleri, oyun alanları, okul gibi imkanların uzakta kalması, altyapı ve enerji sorunları hala şikayet konusu. Bazı vatandaşlar hak sahibi oldukları konutları teslim almaya dahi gitmemiş.
ESNAFIN ŞİKAYETİ:
Yıkılan şehir merkezlerindeki esnaf, müşterilerinin uzağa yerleştirilmeleri nedeniyle gelir kaybına uğradığını belirtiyor. Orta hasarlı binaların sahipleri ise onardıkları konutlarını kiraya verecek kimse bulamamaktan, şehir merkezlerinin kalıcı konut bölgelerine doğru kayması sonucunda kendi gayrımenkullerinin değerinin düşmesinden yakınıyor. Yapılan kalıcı konut sayısı, depremde evi yıkılarak veya ağır hasar görerek hak sahibi statüsü kazanan vatandaşlara yetmiyor.
ARSA ÜRETİMİ ŞART:
Evini kendi yapana devlet yardımı seçeneğini tercih edenler de imara açık arazi sıkıntısı nedeniyle buna imkan bulamıyor. Bu yüzden bölgede arsa üretimine ihtiyaç bulunuyor. Evini yapacak depremzedelerin bazı bürokratik işlemlerden muaf tutulması ve bir elden yaptırılacak standart projelerin ihtiyaç sahiplerine düşük bedellerle verilmesi, sorunu kısmen çözebilir.
AĞIR HASARLI BİNALAR YIKILAMIYOR:
Deprem bölgesinde yer yer görülen tamamen yıkılmamış ağır hasarlı binalar tehlike oluşturmakla birlikte kaynak yetersizliği nedeniyle bunlara dokunulamıyor. Orta ve az hasarlı binalarda ise onarım yapılmadan oturulması büyük tehlike yaratıyor.
HASARSIZ BİNALARA DİKKAT:
Hasarsız birçok binanın temelinde çatlak ve yağmur suyu nedeniyle korozyon başladığı ifade ediliyor. Tüm binaları kontrol etmek için mevcut imkanlar yetersiz. Örneğin İstanbul'da bu tür kontrolleri yapabilecek beş laboratuara karşılık 875 bin bina bulunuyor. Bir laboratuarın günde iki bina ile ilgili testleri yapabildiği göz önüne alındığında İstanbul'daki tüm binaların kontrol edilebilmesi için 300 yıllık bir zamana ihtiyaç duyuluyor.
İŞSİZLİK HAD SAFHADA:
Ekonomik durgunluk nedeniyle birçok işyeri kapanırken işsizlik başgöstermiş durumda. Depremzedelerin vergi yükünün azaltılması, ek gelir ve ek kurumlar vergisinin alınmaması için ‘‘yüzde 10 varlık kaybı’’ şartına, müessesenin çalışıp çalışmadığının eklenmesi, alınan deprem kredilerinin geri ödemesinin bir süre daha ertelenerek kredi faizlerinin düşürülmesi, SSK ve Bağ-Kur prim borçlarının bir kez daha ertelenmesi ve taksitlendirilmesi isteniyor.