Ailesi Garih'in anısını kitaplaştırdı

Güncelleme Tarihi:

Ailesi Garihin anısını kitaplaştırdı
OluÅŸturulma Tarihi: AÄŸustos 26, 2002 14:33

Ölümünün birinci yıldönümünde dün törenle anılan Üzeyir Garih'le ilgili eşi Lili ve çocukları Dalia Garih Herzikowitz ile İzzet Garih tarafından yayınlanan kitap, ünlü sanayicinin pek bilinmeyen sırlarını günışığına çıkarıyor.

Haberin Devamı

''Dr. Üzeyir Garih'' adlı kitaba göre, Garih'e otomobil kullanmayı, İTÜ'den hocası Prof. Dr. Necmettin Erbakan öğretti. Museviişadamı Garih, ölümünden tam 5 yıl önce konuştuğu Can Kıraç'a da, Kuranıkerim'i çok okuduğunu, iman eden bir kişi olduğunu söyledi.

1954 yılında Karaköy'deki Vefai Han'da İshak Alaton'la birlikte Alarko'nun temellerini atan Üzeyir Garih, 1951 yılının Temmuz ayında 17 arkadaşıyla İTÜ Makine Fakültesi'nden başarılı bir öğrenci olarak mezun oldu. Garih, anılarında ''o gün hayatımın en mutlu günlerinden biriydi'' diye aktardığı mezuniyetine ilişkin olarak, ''Parasızdım. O sabah motor dersi hocamız, ikisi de asistan olarak çalışan Prof. Necmettin Erbakan ve Prof. Hakkı Öz'ün karşısında başarılı bir motor sınavı vermiş ve mezuniyete hak kazanmıştım'' cümlelerine yer veriyor.

Haberin Devamı

Garih, ilginç sırlarını, yazacağı bir kitap için 12 Ağustos 1996'da kendisiyle saatler süren bir röportaj yapan Koç Holding eski yöneticilerinden Can Kıraç'a anlatırken, otomobil kullanmayı da Erbakan'dan öğrendiğini şöyle naklediyor:

''1951 yılında İTÜ'yü ikincilikle bitirdikten sonra, Prof. Selim Palavan'ın kürsüsüne asistan oldum. Selim Palavan, Necmettin Erbakan'ın da profesörüydü. 33 günlük bir asistanlık devrem vardır. Bu33 gün içinde babam vefat etti. Özel bir şirkette 4 misli maaşla iş bulunca asistanlığı bıraktım. Çünkü ailemi geçindirmek mecburiyetindeydim. Necmettin hoca beni sever ve başarılı bulurdu. Motor sınavında en başarılı öğrencisi ben olmuştum. Otomobil kullanmayı da Hürriyet-i Ebediye Tepesi'nde bana Erbakan hoca öğretmişti. Hoca o zaman da dindardı. Gayrimüslim olduğum için bana hiçbir zaman ayrıcalık yapmamıştır.''
   Â
''KURAN OKUDUM, BEN MÃœMÄ°NÄ°M''

Üzeyir Garih'in Kuran'la ilgili anlatımları da şöyle:

''Ben çok Kuran okudum. Tefsirini ve Fransızcası'nı da okudum. Herkes kendine göre tefsir ediyor ayetleri. Arapça çok zengin bir lisandır. Piyanoda 'do' ile 're' arasında bir diyez ve bir bemol vardır. Halbuki, kemanda 'do' ile 're' arasında, yorumlama durumunuza göre, sonsuz aralıklar bulunur. Bu anlamda, Türkçe, Arapça lisanı karşısında fakir kalmaktadır. Kuran tefsirleri de çok farklı yorumlanmaktadır. Tefsirler farklı olduğu ölçüde anlamlar değişir. Benmüminim, iman eden bir kişiyim. Ama her gün sinagoga gidip de dua etmem. Benim kendime göre bir inancım vardır, dua ederim, yakarırım.''
   Â
ÖLÜM SENARYOSU HAZIRDI
   Â
Ãœzeyir Garih ile Ä°shak Alaton'un paylaÅŸtıkları bir sırrı da, yazdıkları ''ölüm senaryoları'' oluÅŸturuyor.Â

Haberin Devamı

Kitaba göre, ortaklar her yıl bütçe dönemi olan mart-nisan aylarında ''ölüm senaryoları'' yazarlarmış. Bu yıl da yeniledikleri ölüm senaryosunda, ''yönetim, hisselerini satsa bile en az 5 yıl hayatta kalan ortağın elinde olacak'' maddesi değişmemiş.
   Â
YÃœREK HOPLATAN DAVET
   Â
Üzeyir Garih'in yüreğini hoplatan bir davet de, kitaptaki ilginç anılar arasında şöyle yer alıyor:

''Yıl 1958...O zamanlar araştırma komisyonlarının falan yeni kurulduğu dönemlerdi. Bir cumartesi akşamı iki polis gelmiş evime. Akşam hanım dedi ki:

'Biri sivil iki polis gelecek'  Ertesi akşam biri sivil iki polis geldi. Dediler ki, 'Yarın sabah saat 07.00'de sizi Ankara'ya götüreceğiz.' 'Niçin?'

Haberin Devamı

Bana cevap vermediler. Bunun üzerine kızımı ve karımı, kayınpederimin yanına götürdüm. Ertesi sabah 07.00'da hazır oldum. Hava meydanına götürdüler. O zaman DC tipi pervaneli küçük uçaklar vardı. Bana bir bilet verdiler ve uçağa bindik. Ankara 2.5 saat sürüyordu o uçakla. 2.5 saat boyunca niçin gittiğimi, nereye götürdüklerini düşünüp durdum. Acaba ne yapacaklardı? Alana iner inmezbir siyah araba uçağın yanına kadar geldi. Dediler, 'Haydi seni MerkezBankası'na götürüyoruz.'

Şaşırdım elbet. Pazar günü olmasına rağmen Merkez Bankası'nın arkakapısından beni toplantı odasına götürdüler. O zamana kadar öyle güzelbir salon görmemiştim. Kristal küllükler, vazolar, çok mükellef bir toplantı salonu. Ben tek başıma bekliyorum. 10, 15 dakika kadar bekledim. Gerçi yolculuktaki gibi değildim ama yine de ne olduğu, ne olacağı meçhul. İçeriye 5-6 kişi girdi. Bunlardan birini tanıyordum. Vehbi Ekesan, kendisi Maliye Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı'ydı. Ben tabii bunları görünce rahatladım ama o zaman kadar başlarındaki şahıs da kendini tanıttı. 'Ben Tan Doğan, Merkez Bankası Guvernörüyüm. Bakın bizim banknot matbaamız var ama para basamıyoruz. Çünkü ısıtma klimasıuygun çalışmıyor, renkler üst üste kayıyor. Bu iş için 3 ay gibi süremiz var. Sayın Başbakanımız Adnan Menderes bey talimat verdi, (Bu matbaa çalışacak ve para da basılacak.) Bu arada bizim dövizimiz de çok kıt. Bu işi sizin yapacağınızı Sümerbank'tan öğrendim. Onun için oturun ve teklifinizi yapın.'

Haberin Devamı

Ardından beni bir araba ile Merkez Bankası'nın matbaasına götürdüler. Tabii ilk işim telefonla evi aramak oldu. Dedim, 'Korkulacak bir durum yok. İşler yolunda...'"
   Â
GARİH'TEN ÖĞÜTLER
   Â
Kitapta, Üzeyir Garih'in bazı ''altın'' öğütlerine de yer veriliyor.   Garih, öğütlerinde, ''Bir gün müdür veya genel müdür olabilirsin ancak sen ne olursan ol etrafında bir yapıcı tenkit çemberi oluştur. Yapay da olsa muhalefet kur'' diyor.

Ä°nanların güvenilir, saygın, karizmatik, sevimli, ÅŸeffaf ve adil olmalarını isteyen Garih, insanların dökülmüş süt için aÄŸlamaktansa yenisinin peÅŸinde koÅŸmanın daha doÄŸru olacağını düşünmelerini, zararı yeni iÅŸler kovalayarak karşılama yoluna gitmelerini öneriyor. Â

Haberin Devamı

Garih'in ''Mutluluk pastası'' tarifiyle başlayan kitapta, yaşamı, öğütleri, yakınları, mesai arkadaşları ve kendisini tanıyanların hakkındaki yazılarına da yer veriliyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!