Güncelleme Tarihi:
Zehirlenme olgularında hekimlere ve topluma yönelik danışmanlık hizmeti sunan Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığına (RSHM) bağlı Ulusal Zehir Danışma Merkezi'nin (UZEM) sorumlusu Dr. Nurhan Özcan, karne ve sınav dönemlerinde intihar oranlarının, kızlarda daha fazla olmak üzere, gençlerde 2-3 kat arttığını belirterek aileleri uyardı.
Merkeze bildirilen zehirlenme vakaları ile ilgili bilgi veren Özcan, vaka başvurularının yüzde 47'sinin kaza, yüzde 44.2'sinin ise intihar amaçlı zehirlenmelerden kaynaklandığını söyledi. İnsan sağlığı için kullanılan ürünlerin, zehirlenmelerin en büyük nedenini oluşturduğunu, merkeze bildirilen vakaların yüzde 69.74'ünün bu maddelerle zehirlendiğinin belirlendiğini açıklayan Özcan, bu zehirlenmelerin yüzde 57'sinin intihar, yüzde 37'sinin ise kazayla olduğunu söyledi.
İntihar vakalarının yüzde 76'sını kadınlar oluşturuyor
Özcan'ın verdiği bilgiye göre, insan sağlığı için kullanılan ürünlerle intihar vakalarının yüzde 76.26'sını kadınlar, yüzde 23.2'sini erkekler oluşturuyor. Bu ürünlerle intihar vakalarının, 15-19 yaş arasındakilerde yüzde 31.48, 20-29 yaş arasındakilerde yüzde 36.68, 30-39 yaş arasındakilerde yüzde 14.75 oranında görülmesinin dikkat çekici olduğunu belirten Özcan, “İntihar yaşının 8'e kadar inmiş olması ise diğer önemli bir bulgu” dedi.
UZEM'e yapılan bildirimlere göre, belirli zamanlarda intiharların arttığını kaydeden Özcan, “Karne ve SBS ya da ÖSS gibi sınav dönemlerinde intihar oranları, kızlarda daha fazla olmak üzere, gençlerde 2-3 kat artıyor. Böyle günlerde telefonlara yetişemiyoruz” diye konuştu.
Okul notları başarının tek göstergesi değil
Türkiye Psikiyatri Derneği Genel Sekreteri ve Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Burhanettin Kaya, karnelerinde düşük not ya da zayıf bulunan öğrencilerin ailelerine, “okul notlarının başarının tek göstergesi olmadığı” uyarısında bulundu.
Eğitim yaşamında elde edilen her bilgi ve becerinin notlara yansımadığını kaydeden Kaya, “Çocukların her alanda iyi olması beklenmemelidir. Bazı alanlarda iyi olan bir çocuk başka bir alanda aynı başarıyı gösteremeyebilir” diye konuştu.
Ailelerin, karnedeki notları tamamen başarı odaklı düşündükleri zaman bunu ölüm kalım meselesi haline getirebildiklerini ifade eden Kaya, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Notlar konusunda bazen aileler çocuklarından daha kaygılı davranabiliyor. Ailelerin aşırı beklentiye sahip olmaları ve notları ölüm kalım meselesi gibi görmeleri halinde, çocuklar öğrenme sürecinden çok anne-babasının bunu nasıl karşılayacağını düşünmeye başlıyor. Ailelerin sadece ders notlarını merkeze koyması, çocukta kaygı kaynağı oluyor. Bu yüzden notların, öğrenmenin ölçütü olmadığı unutulmamalıdır. Karnesinde zayıf ya da düşük notu bulunan çocuk azarlanmamalı, bunun yerine sorunun nereden kaynaklandığı üzerinde durulmalı, not düşüklüğüne yol açan faktörler varsa bunu düzeltme yoluna gidilmelidir.”
Okul yaşamında öğrencilere rekabet yerine yarışma bilincinin verilmesi gerektiğini vurgulayan Kaya, “Rekabet uzlaşmayı ve dayanışmayı bozar. Bu nedenle öğrencilerin birlikte öğrenmesi sağlanmalıdır. Bir okuldan sınav birincisi çıkması yerine yüzde 70 oranında başarı daha iyidir” ifadesini kullandı.
Okul başarısıyla ilgili ailelerin takınacakları tutumunun önemine dikkati çeken Kaya, “Çocukta, 'başaramazsam sevilmem' düşüncesi yerleşirse kendisine zarar verebilir. Aileler sevilmenin tek koşulu olarak başarıyı göstermemelidir” uyarısını dile getirdi. Kaya, ailelerin çocuklarına onları her koşulda ve koşulsuz sevdiklerini göstermelerinin büyük önem taşıdığını vurguladı.