Sefa KAPLAN
Oluşturulma Tarihi: Şubat 22, 2006 00:00
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Başkanı Prof. Türkan Saylan da aile içi şiddete maruz kaldığını ve bu nedenle eşinden boşandığını açıkladı. Prof. Saylan, Prof. Zehra İpşiroğlu’nun kendisiyle yaptığı söyleşide, "Ailede şiddeti ben kendim de yaşadım" dedi.
Türkiye Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Cüzzamla Savaş Derneği, Cüzzamla Savaş Vakfı ve Kandilli Kız Lisesi Kültür ve Eğitim Vakfı’nın yönetim kurulu başkanlıklarını yürüten, 21 yıl Lepra Hastanesi’nin başhekimliğini yapan Prof. Türkan Saylan’ın da aile içi şiddete maruz kaldığı ortaya çıktı. Söz konusu bilgi, Prof. Zehra İpşiroğlu tarafından Prof. Türkan Saylan’la yapılan söyleşilerden oluşan ve Doğan Kitapçılık tarafından yayımlanan "Yapıcılığın Bin Bir Yüzü" isimli kitapta yer alıyor. Prof. Türkan Saylan, Prof. İbşiroğlu’nun, "Sizce yıkıcılığın özünü oluşturan saldırganlık, şiddet erkeklere özgü bir davranış mı?" sorusunu cevaplandırken, "Ailede şiddeti ben kendim de yaşadım" diyor ve bu nedenle boşandığını açıklıyor. Prof. Türkan Saylan, şunları söylüyor:
"Hiç anlamadığım bir şey karı-koca kavgaları. Öyle bir birbirlerine girerler ki, sanırsınız bir daha birbirlerinin yüzlerine bakamayacaklar, yooo ertesi günü gene sarmaş dolaşlar. Bana bu tür ilişkiler yapmacık gelir(...) Ailede şiddeti ben kendim de yaşadım. Eşimin bana en kötü gelen yanı, sesini yükseltmesiydi. Ona kızacak halim yok, o da öyle yetişmiş. Ama ben dayanamıyorum, bağırıp çağıran bir adamla birlikte yaşamam mümkün değil. Doğal olarak bu çocukları da etkiliyor. Onlar da bağırıyorlar. Sonunda baktım iş yürümüyor, ayrılmaya karar verdim. (s.27/28)"
Prof. Türkan Saylan, Ermeni meselesi ile ilgili bir soruyu cevaplandırırken de son derece çarpıcı bir cevap veriyor ve öncelikle problemin anlaşılması gerektiğini söylüyor:
"Dün bana eski bir üyemiz telefon etti ve bizim Çağdaş Yaşam olarak Ermeni soykırımına karşı bir tavır almamamızı eleştirdiğini söyledi. Yapılması gereken MacCarty’nin kitabını alıp bütün dünyaya dağıtmakmış, sonra da Amerika’da bir gazeteye ’Biz katliam yapmadık, biz masumuz’ diye tam sayfa ilan vermekmiş (...) Ben de bizim bu konuya bu şekilde katılmayı kesinlikle düşünmediğimizi söyleyince çok şaşırdı. Şimdi bu ulusal bir sorundur deyip bütün güçleri birleştirerek bir tepki göstermek gerçekçi bir tepki midir, yoksa sadece bir savunma tepkisi mi? (...) Onlar kendi açılarından bunun lobisini, savunmasını filan yapıyorlar. Buna karşılık biz ne yapıyoruz? Türk Tarih Kurumu ’Bir tek Ermeni bile öldürülmedi’ diye bir beyanat verdi. Şimdi bunun anlamı ne? Şimdi eğer çağdaş bir insansanız gerçeklerin gizlenmesi değil ortaya çıkmasıdır istemeniz gereken (...) Öyle bir hava yaratılıyor ki, bu sorunu ulusal bir sorun olarak alıp kesin bir savunmaya geçmeyen vatan haini ilan ediliyor. Olacak iş mi? (s.138-139)"