Güncelleme Tarihi:
TÜRK toplumunun tüm bireyleri, ağzını her açtığında çocukları çok sevdiğini söylüyor. Ancak, uzmanlara göre, bu sevgi, zaman zaman, çocukları sokakta en kötü koşullara itiyor.
Pekçok olayda olduğu gibi, sokak çocukları veya suç işleyen çocuklar konusunda da Türkiye, bir tek olayın peşine takılıyor. ‘Tinerci çocuk’, ‘baklava çalan çocuklar’ ya da son olarak ‘buzdolabına kilitlenen çocuk’ olayları bunun birkaç örneği.
BAKABİLECEĞİNDEN ÇOK ÇOCUK
Oysa, sokak çocukları, sokakta çalışmaya zorlanan veya suç işleyen çocuklar, çok daha derin araştırma ve tartışmalara neden olması gereken bir sorun. Konuyu, 4.5 yıl Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirge Kurumu Genel Müdürlüğü yapmış olan, bir ay önce bu görevinden ayrılan, sosyal hizmet uzmanı olarak da kurumda uzun yıllar hizmet veren ve bu sürede sokak çocukları ile birebir çalışma olanağı da bulan Bülent İlik'le birlikte ele aldık.
Toplumsal, sosyal, ailevi ve ekonomik yönleri başta olmak üzere, konunun tüm boyutlarıyla ilgili bilgi ve deneyimlerini aktaran İlik'in görüşleri ışığında Türkiye'nin, önemli, ama henüz kangren haline gelmemiş olan bu sorununu dikkate sunmak istedik. Nedenlerinden başlayarak sorunu irdeledik:
Çocuğa yönelik sorumlulukta birinci sırayı aile alıyor. Aileyi, toplumun bakışı ve kamunun konuyu ele alışı takip ediyor. Bunlara son dönemde sivil toplum örgütleri de katıldı.
TERÖRÜN YARATTIĞI SONUÇ
Türkiye'de, ailelerin önemlice bir bölümü, -özellikle de yoksul ve güç koşulda olanları- bakıp koruyabileceklerinden daha çok sayıda çocuğa sahip. Aileler bunu bir övünç kaynağı olarak görüyor. Oysa, bütün araştırmalar ortaya koyuyor ki, sokak çocuklarının çok büyük bölümü dört veya daha fazla sayıda kardeşe sahip. Bunların büyük bölümünün ebeveynleri ya işsiz ya da düzensiz bir işe sahip. Bu noktada, Orta Doğu Teknik Üniversitesi'den Tansı Şenyapılı ve arkadaşlarının bir araştırması çarpıcı uyarılara yer veriyor. Bu araştırmaya göre, geçmiş yıllarda, göç edenler bir fabrikada işçi olabiliyordu. Ancak bu olanak son yıllarda tıkandı. Çünkü, böylesi bir iş için de nitelik ve eğitim şart oldu.
Çoğunluğu genel ekonomik gerekçelere dayanan bu göçe, 10 yıldır terör nedeniyle yapılan ve büyük ölçüde İstanbul, Adana, Mersin ve İzmir'e yönelen göç eklendi. Sokaklarda çalıştırılan çocukların önemli bölümü de bu göçü yaşayan ailelerin çocukları.
Türkiye'nin sokak çocukları ile igili tablosunu daha ağırlaştıran ve çağdaş bir ülkeye yakışmayan bir başka neden ise, saklı nüfus gerçeği. Yani henüz nüfusa kaydedilmemiş vatandaşların varlığı. Hakl ı olarak bazı yayınlarda sokaktaki çocuğun sayısının bilinmediği vurgulanıyor. Gerçekten de bir bölüm çocuk ne yaşar, ne yaşamaz durumda. Bugün İstanbul'da neredeyse bir mahalle, kendi yaşam tarzı seçimi veya biraz da yaşam zorluğu nedeniyle, nüfusa kaydolmadan yaşıyor, yaşatılıyor. Kaldı ki saklı nüfus sorunu, Doğu ve Güneydoğu'da daha yaygın.
Çok çocukluluk ve göç dışında, aile içi şiddet veya sorun nedeniyle aileden kopan çocukların varlığı da bir gerçek.
ÇOCUĞA İYİLİK DEĞİL
Bütün bu gerekçeler, çocuğun önce aileden, bunun sonucu olarak da okuldan kopmasını getiriyor. Çünkü, sokak hem aile, hem de çocuk için cazip. Çocuk, kendi kuralları içinde yaşıyor, akranları ile beraber bu tür çalışmayı ve sokaktaki olumsuzlukları oyun olarak kabul ediyor. Bu oyun bizim ölçülerimize göre kötü bir oyun. Ama çocuk bunu algılamıyor, aksine bunu bir yaşam biçimine dönüştürüyor. Ailenin istediği parayı eve götürdüğü sürece sorunla karşılaşmıyor. Aile için tek şart da bu paranın gelmesi. Bir çocuğun günlük geliri 4-10 milyon lira arasında değişebiliyor. Bu rakam, pek çok aile için, ciddi bir para olarak görülünce çocuk, kentin görünen, görünmeyen her noktasında ne iş bulursa yapmaya başlıyor. İşte bu noktada, İstanbul Valiliği'nin tartışılan, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu'nun (SHÇEK) de desteklediği bir uygulama gündeme geliyor:
Çocuktan alışveriş yapmak, çocuğa ve ailesine katkı mı, değil mi?
Çocuğun para kazanıyor olması, çocuğunu çalıştırmayanları bile cezbediyor. Çünkü, bu aileler benzer veya aynı mekanlarda birlikte oluyorlar. Çocuğun para getirmeye başladığını gören diğer aileler de aynı yola başvuruyor; çocuğunu sokağa çıkartıyor.
Sokağa çıkartılan çocukların yaşı giderek küçülüyor
SHÇEK eski Genel Müdürü Bülent İlik, sokakta çalıştırılan çocuklar konusuna açıklık getirdi
Son yıllarda sokakta çalıştırılan çocuklarda hem yaş küçülmesi, hem de kızların sayısında artış görüldü. Bu neden ve sonuç ilişkisi içinde, çocuktan alışveriş yapmak çocuğa iyilik etmek anlamına gelmiyor. Hatta, biraz ağır bir yargı olarak görülebilecektir; ama belirli sorumlulukları yerine getirememenin bir ezikliğini örtbas etmek için mi, bu davranış yoluna başvuruluyor, sorusunu gündeme getirmek gerekiyor. Çoğu kişi, çocuğun sattığı şeyleri fiyatının da üzerinde para ödeyerek satın alıp, böylece ona gerçekten iyilik ettiğini düşünüyor. Oysa, çocuğun sokağa çıkarılması özendirilmiş oluyor. Eğer bir değer atfedilecekse, bütün uzmanların görüşü de bu.
ÇOCUĞA VERİLEN MESAJ
Aile ve çocuk açısından altı çizilmesi gereken bir başka nokta var. Bu noktaya, toplumun belirli kesimleri, her nedense, kulak kabartmıyor ya da bu nokta anlatılamıyor:
Türkiye'de politika yapıcıları başta olmak üzere herkes kendine, ‘‘Özellikle yoksul ailelerin çocukları başta olmak üzere, çocuklarımıza gelecekleri için hangi hedefi gösteriyoruz’’ sorusunu sormalı. Çocuk için, özenilir hale getirilen değerler hangileri?
Samimi bir özeleştiride bulunmak gerekirse; kamu, toplum, medya bu çocuklara daha çok, eğitim, akıl ve bilim yolunu mu gösteriyor; yoksa, kısa sürede ‘gemisini kurtaracak kaptan olmayı’ mı öğütlüyor? Bu kaptan olmanın somut göstergesi sadece futbolculuk, şarkıcılık ve hatta çete üyeliği mi? Burada kast edilen Susurluk çetesi sanılmasın. Bu bir otopark çetesi de olabilir, sokak çetesi de. Henüz 3-5 yaşındaki darbukacı çocuğu ortaya çıkarıp, başına da ‘‘Küçük’’ sıfatını ekleyerek, diğerlerini öykündürmek bir kurtuluş olacaksa, bu şekilde kaçı kurtarılabilir? Oysa bu ünlü ‘‘Küçük’’ sıfatlılarına birkaçının bile ulaşamayacağı açık gerçek.
DEMOKRASİ SORUNU
Türkiye'nin de taraf olduğu Çocuk Hakları Sözleşmesi 0-18 yaş arasını çocuk kabul ediyor. Bu ölçü dikkate alındığında da nüfusunun yüzde 41'i çocuk olan Türkiye, onlara gelecek için neyi öykündürüyor, sorusunu bir kez daha öne çıkarmak, sorgulamak gerekiyor. Bu sorgulama demokrasinin geleceği açısından da yapılmalı. Demokrasinin bir ilkesi de insanlara kendini geliştirme ve dikey yükselme olanağı sunmaktır. Görünür veya görünmez eller bu ilkenin önüne set çekmeye başladığı zaman, insanlar, çözümü başka noktalarda arıyor.
Toplumsal özeleştiri
Uzmanlara göre, Mc Donalds'da, sokakta çalıştırılan bir çocuğun buzdolabına kilitlenmesi ile yeniden gündeme gelen sokak çocukları konusu, her ağzını açtığındaçocukları çok sevdiğini söyleyen toplumun, bir özeleştiri ile karşı karşıya olduğu gerçeğini de ortaya çıkardı.
Dayak korkusu sokağı getiriyor
İlik'in değerlendirmelerinden çıkan sonuca göre, aile baskısı ile sokakta çalışan çocuklar, sokak çocuğu olmaya aday. Günlük kazancı biriktiremeyen çocuklar, aileiçi şiddet nedeniyle eve gitmemeyi tercih ediyor. Bu davranış biçimi birkaç kez tekrarlandığında, çocuk, kendine göre, özgür bir yaşam olduğunu düşünerek sokaktaki akranlarına katılıyor.