Güncelleme Tarihi:
ÖZGÜRLÜKTEN GERİ ADIM YOK
“Amacımız OHAL’i mümkün olduğu kadar kısa tutmak. İnşallah 3 aya dahi gerek kalmadan, 1-1.5 ay içerisinde işimizi bitirip bu süreci tamamlarız ve Türkiye normale dönmüş olur. Bugüne kadarki OHAL’lerin tamamı millete karşı ilan edilmişti. Bu, millete karşı değil, devlet için yapılmış bir OHAL’dir. Yani devletin içinde örgütlenmiş bir çeteye karşı yapılmış olan OHAL’dir. Milletimiz şundan emin olsun; asla günlük hayatını etkileyecek bir uygulama olmayacaktır. Bunun garantisini ve sözünü veriyoruz. Temel hak ve özgürlüklerden vatandaşımız bakımından hiçbir geri adım atılmayacaktır. Serbest piyasa kurallarının işlemesi, ekonomik kurum ve kuruluşlarının kendi kuralları çerçevesinde hareket etmesi bakımından en ufak bir taviz, kısıtlama olmayacak. Asla toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin, vatandaşların gece sokağa çıkmasının yasaklanması gibi işler olmayacak. Hiçbir başka partiden arkadaşımızın, vatandaşımızın rahatsız olmaması, toplumdaki farklı hayat tarzları, siyasi kanaatler, düşüncelere sahip hiçbir vatandaşımızın rahatsız olmayacağı bir uygulamayı ortaya koymaya çalışacağız.
Gündeme gelecek husus OHAL’in Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (AİHS) aykırı olup olmadığıdır. Hayır AİHS’ye aykırı değil. Sözleşmenin 15. maddesi gereği aynen Fransa’nın uyguladığı gibi Türkiye de bu maddeye istinaden, diğer uluslararası yükümlülüklerle çelişmemesi kaydıyla AİHS’yi askıya alacak.
İSTİHBARAT ZAFİYETİ VAHİM
Ortada devletin kurumları bakımından maalesef ciddi eksikliklerin olduğu aşikar. Zaten bu dönemde ilk işimiz bu bir takım yerlere sızmış olan FETÖ mensuplarının tasfiye edilmesini hızlı bir şekilde sağlamak, suçluların mahkemeye gönderilmesini temin etmek, hemen ikinci işimiz de devlet yapısında eksiklikler, noksanlıklar varsa, bunu kişilere indirgemeden söylüyorum, bunları giderecek olan her türlü çalışmanın yapılması. Bunun bir kısmı zafiyetten kaynaklanabilir, bir kısmı da devletin yapısından kaynaklanan eksiklikler olabilir. Bireysel zafiyetler ya da kurumsal zafiyetler kolay kısmıdır. Bunların da giderilmesi lazım. Türk milletinin yapısını tamamıyla sivil iradenin kontrolü altına alacak değişiklikler zaruri. Bu anlamda istihbarat zafiyeti çok vahim bir durum. Detaylar çıktıkça, daha da vahim olduğu anlaşılıyor.
İstihbarat örgütlerinin yeniden gözden geçirilmesi... Bunların hepsi konuşulabilir. Bunları kişisel olarak ifade ediyorum. Asker-sivil ilişkileri, buradaki mekanizmaların yeniden gözden geçirilmesi, ilgili askeri birimlerin sivil otoritenin kontrolünde, emri altında olması gibi bir sürü alanda yeniden ne varsa ortaya koyacağız.
İMAMINI DİNLİYOR
Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı’yla ilgili kendi görüşümü söylüyorum, lağvedilmesi mümkün olabilir. Tabii bu konu hiç konuşulmadı. Çankaya’nın korunması, Cumhurbaşkanlığı’nın korunması, TBMM’nin korunması... Hava savunmasının kuvvetlendirilmesi lazım. Kara savunmasının da çok özel birliklerle olmasının daha doğru olduğu anlaşılıyor.
Sapık, sapkın bir dini inanışa bağlı, askeri dikta heveslisi bir grup. Amirimiz var, üstümüz var. Adam Cumhurbaşkanı’nın yanında, Cumhurbaşkanı emir verse onu dinlemiyor, imamını dinliyor.”