AİHM'in Türkiye'yi mahkum ettiği davadaki 'ölüler' resmiyette yaşıyor

Güncelleme Tarihi:

AİHMin Türkiyeyi mahkum ettiği davadaki ölüler resmiyette yaşıyor
Oluşturulma Tarihi: Kasım 13, 2013 12:44

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin, (AİHM) Türkiye'yi 2 milyon 305 bin Euro tazminat ödemeye mahkum ettiği Şırnak'taki 2 köyün uçaklarca bombalamasından yaşamını yitiren 38 kişiden 25'inin halen resmiyette sağ oldukları ortaya çıktı.

Haberin Devamı

Köylülerin avukatı Tahir Elçi, Kuşkonar köyünde öldürülen 25 kişinin köyde toplu mezara gömülmesiden dolayı otopsi işlemi yapılmadığından resmiyette kayıtlardan düşürülmediğini belirterek, "Defalarca yazılı başvurularımıza rağmen mezarın açılması için bir çalışma yapılmadı" dedi.

AİHM, RESMİYET'TE YAŞAYAN ÖLÜLERDEN TÜRKİYE'Yİ MAHKUM ETTİ

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Şırnak'ta 26 Mart 1994 tarihinde savaş uçaklarının Kuşkonar ve Koçağılı köylerini bombalayarak 38 kişinin ölümüne neden olduğu gerekçesiyle Türkiye'yi 2 milyon 305 bin Euro tazminat ödemeye mahkum ederken, dosya ile ilginç ayrıntılar ortaya çıktı. Köylülerin uvukatlığını yapan Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi, o tarihte Şırnak merkeze bağlı Kuşkonar ve Koçağılı köylerini iki askeri uçağın bombalaması ile 40'a aşkın sivilin öldüğünü belirterek, "Ölenlerin çoğu kadın ve çocuk. İki savaş uçağı doğrudan evleri hedefleyerek, hedef gözeterek ağır bir bombardıman yapmış ve 40'a yakın sivil insan yaşamını yitirmiş. Özellikle Kuşkonar'da ölenler bombalama faaliyeti ve operasyonlar devam ettiğinden cenazeleri daha güvenli bir yere taşıma ve dini vecibeleri yerine getirme bile fırsat bulamamışlardır. Kendi elleriyle uzunca bir çukur kazarak 25 sivili yakınlarını büyük bir toplu mezara gömmüşler ve köyü terk etmişlerdir. Bugüne kadar da köye dönememişlerdir" dedi.

"YAZILI BAŞVURULARA BUGÜNE KADAR YANIT VERİLMEMİŞTİR"

Elçi, bugüne kadar çok sayıda yazılı başvuru yapmalarına rağmen rağmen ölenlerin henüz otopsi işlemleri yapılmadığından ve nüfustan düşme eşlemleri gerçekleşmediğinden halen resmiyette sağ göründüklerini söyledi. Elçi, "Dolayısıyla toplu mezarların açılması, ölenlerin kimliklerinin tespiti ve ölüm işlemlerinin nüfusa düşülmesi biçimindeki talebimiz halen yerine gelmemiştir. Resmi kayıtlarda ölen 40'a aşkın insanın çoğu halen sağ görünüyorlar. Çünkü çoğu otopsi işlemine tabi tutulmadan defnedilmiş ve zaten kendileri toplu mezara gömerek terk ettiklerinden resmi kayıtlara geçmemiştir" dedi.

TÜRKİYE'Yİ MAHKEM ETTİREN SİVİL HAVACILIK BELGESİ

Dava dosyası, Şırnak, Diyarbakır ve Askeri savcılık arasında gidip gelirken, Malatya'da bulunan Hava Kuvvetleri Komutanlığı 7'inci Ana Jet Üs Komutanlığı'ndan savcılığa gönderilen yazıda, söz konusu tarihte uçuş faaliyeti yürütüldüğünü dair kayıt olmadığı belirtildi. Avukatın talebi üzerine Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü'nün savcılığa gönderdiği yazıda ise, "Şırnak ili batısı ile kuzey batısı 10 NM (18.55 Km)'de Hava Kuvvetleri Komutanlığı tarafından iki uçuş icra edildiği tespit edildiği" belirtildi.
Yazının ekinde gönderilen ve üzerinde, "26 Mart 1994 günü Görevler" başlıklı belgede ise, her birince iki uçak olmak üzere iki uçuşun gerçekleştiği, uçuşların saat 10.24 ve 11.20 saatlerinde başlandığı, bombalamanın saat 11.00 ve 11.20 sıralarında gerçekleştiği, uçukların bomba yüklü olduğu, uçuşlardan birinin iki F-4 ve diğerinin ise iki F-16 tarafından yapıldığı belirtildi. Avukat Elçi, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünden gelen yazıyı acil olarak AİHM'e gönderirken, bu belge üzerine Türkiye'nin mahkum edildiği belirtildi.

SAVCILIKTAKİ TANIK İFADELERİ

Olay ile ilgili Cumhuriyet savcılığına ifade veren Kuşkonar Köyü'nden Ahmet Yıldırım, 1994 yılının Mart ayında sabah ile öğlen saatleri arasında evin önünde bir işle uğraşmakta iken üzerlerinden çok yakın mesafeden iki tane uçak geçtiğini, uçakların sesinin çok aşırı gürültü yaptığından kendisinin evin altında bulunan bodruma kaçtığını söyledi. Yıldırım, "Eşim olan Elmas Yıldırım da benim arkamdan koşmakta idi. Ben bodruma girdiğimde büyük bir patlama sesi duydum. İçeri girdiğim bodrumda epeyi bekledim. Eşim arkamdan bodruma girmeye yetişememişti. Sesler kesilince ben tekrar dışarı çıktığımda Eşim olan Elmas Yıldırım'ın her tarafının parçalandığını, yerde yatar vaziyette gördüm. Yine evimin etrafında ikamet eden akrabalarım olan ve dilekçede adları yazılı Selim, Şerife, Melike, Şaban ve İrfan Yıldırım ile nüfus kaydı olmayan Hunav Yıldırım'ın öldüklerini öğrendim. Cenazeleri köy meydanında topladık. Hatırladığım kadarıyla toplam 25 ölü vardı. Ölüleri topladıktan sonra tek bir mezara gömdük. Evimin önünde 2.5 metre derinliğinde bir çukur gördüm. Çukur çevresinde kol büyüklüğünde bomba parçaları gördüm. Tahminen iki üç gün sonra eşyalarımızı ve hayvanlarımızı toplayıp köyden Kumçatı köyüne göç ettik" dedi.

Bombalamanın yapıldığı Koçağılı köyünden İbrahim Kıraç ise, Savcılıkta verdiği ifadesinde, çay içerken köylerinin üzerinden ilk önce bir Helikopter geçtiğini, Helikopterin geçerken duman renginde iz bırakan bir şey bıraktığını ifade ederek, "Arkasından 2 tane jet köyümüzün üzerinden geçerken, geçişlerinde toplam her biri 4'er tane toplam 8 adet bomba attı. Bombalar tek seferde atılmadı. Bomba atıldıktan sonra gidip dönüşte tekrar bomba attı. Bombaların uzunluğu yaklaşık 1.5 metre genişliği bir metre civarındaydı. Bomba atılmasından sonra biz köyden kaçmaya başladık. Bombanın atılmasından hemen akabinde köyümüz uçaklar tarafından tarandı. Halen köyde bulunan duvar ve pencere yerlerinde izler mevcuttur. Atılan bombalar parçasının bir kısmı evimize isabet ettiğinde evde bulunan Abdullah, Halime, Hazal ve Zahide Kıraç öldü. Ben ilk bombanın atılmasından dolayı köyden kaçarak uzaklaştığımdan her hangi bir şekilde yaralanmadım. Köyümüzden olaydan dolayı toplam 13 kişi öldü" dedi.

AİHM KARARINDAN SONRA KÖYDE OLAYI ANLATIP KARARI DEĞERLENDİRDİLER

AİHM'in kararından sonra dün Koçağılı Köyü'nde kararı değerlendiren köylülerden İbrahim Kıraç, köylerinde toplam 14 kişinin hayatını kaybettiğini söyledi. Kıraç, "Yaralılarda vardı. Bende evin bahçesinde oturuyordum. Birkaç kişi ile helikopteri seyrediyorduk. Helikopter geldi. Bir duman izi bıraktı. Ardından savaş uçakları geldi. İlk attığı bombada, amcalarımın evine isabet etti. Biz kaçtık, kaçabilenler kaçtı. Diğerleri çoluk çocuk, kadınlar zaten köyde kaldılar. Bizim isteğimiz para değildi. Zaten para olduğunu bilseydik dava açmazdık. Biz bu olayın faillerinin yakalanması için başvurduk. Faillerinin cezalandırılmasını bundan sonra böyle bir olay olmaması için, bu faillerin cezalandırılması gerekiyor" dedi.

"DERDİMİZ PARA DEĞİL, FAİLLLERİN CEZALANDIRILMASIDIR"

Olayda annesi ve 5 yakınını kaybeden Ahmet Bengi ise, bombalama olayını Kürtçe anlatarak, "Olay esnasında köydeydim, burada çay içiyordum, baktım uçaklar bu taraftan geliyordu. İki uçakların yönü köye dönüktü, eşim hastaydı annem ihtiyardı, komşumuzun çocukları bize gelmişti, onlarda bizim evdeydi. İlk önce Hamit Kaçar'ın evine bomba attılar, diğerin de buraya attılar. Olay bitikten sonra ben buraya koşarak buraya geldim, baktım köylülerin çoğu camiye girmişler, diğerleri de aşağıya doğru kaçtılar. Buraya geldim buradan sesler geliyordu. Elle kazıdım ve bazı cesetleri gördüm komşumuzun kızı da annemin kucağında ölmüştü. Eşim altında kalmıştı, kızım ölmüştü, kardeşimin kızı da öldü, bizim aileden 5 kişi öldü. Bizim derdimiz bunu yapanların ismi çıksın ve ceza verilsin, derdim para değil, para bana dert değil, kızımın tırmığını bütün dünya ya vermezdim. Bu olayı yapanları cezalandırılsın" diye konuştu.

"BİZ ACIYI YAŞADIK, ONLAR CEZASINI ÇEKSİN"


Olayı Kürtçe anlatan Emine Kaçar, "Ben o olayda annemi, kardeşimi, yeğenimi, amcamın kızlarını ve oğullarını kaybettim. Olay zamanında ben köydeydim. Uçaklar geldi ve onlara bomba atılar. Eşim sanki buradan oraya atıldı. Adaletin yerini bulması iyi olmuş" dedi. Hezni Kaçar adlı kadın da, "Uçaklar geldi, bombalama yaptılar. Oğlum, kayın pederim, eltim ve eşimin kardeşi öldü. Biz bunu bize yapanlardan hakkımızı istiyoruz. Cezalandırılmalarını istiyoruz. Biz acıyı yaşadık onlarda cezasını çeksin" dedi.

"BİZİ İNSAN SAYMADILAR"

Koçağılı Köyü'ne düzenlenen hava bombardımanında babası, kızı ve yengesininin de aralarında bulunduğu toplam 6 yakınını kaybeden Hamit Kaçar da, köye önce helikopterin geldiğini ve işaret fişeği gibi bir şey attıktan sonra uçakların köyü bombaladığını ileri sürdü. Kaçar, "Köyü bomba duman altında bıraktı. Bunu biliyoruz. İlk duman içinde kaldık. Dumandan sonra bir helikopter geldi. Uçaksavar ile tüm evleri taradılar. Hiçbir ev ayakta kalmadı. Hepsi yıkıldı gitti. Bizden 6 tane gitti. 14 kişi bizim köyden gitti. 20-30 kişi yaralı vardı. Önemli olan faillerin cezalandırılmalarıdır. Biz bunu istiyoruz. Bize hiç bir şey yapmadan, geldi bizi bombaladı. Bizi insan saymadılar. O gün herkes köyde olsaydı hiç kimse kalmazdı. Kimi yaprağa kimi çobanlığa gitti. Ufaklar kalmıştı hep bebek, o bebeklerin o ihtiyarların ne suçu vardı. Biz ne yapmışız ki. Gelip bizi o kadar şey yaptılar, insanlık dışıydı. Evlerimizin hiç biri kalmadı. Sadece camii kaldı ayakta. 8 tane kazan attılar. O kazanların yerinde su çıktı" dedi.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!