Güncelleme Tarihi:
Basın Konseyi 22. Üyeler Kurulu toplantısı, Bahçeşehir Üniversitesi Beşiktaş Yerleşkesi Türkan Şoray Konferans Salonunda gerçekleştirildi.
Toplantıda, “Hukuk açısından Türkiye'ye genel bir bakış” konulu konuşma yapan Türmen, ulusal egemenliğin artık modern demokrasilerde birçok şekilde sınırlandırıldığını, ulusal yargı organlarının da seçimle gelen iktidarın egemenliğini kısıtlayan en önemli unsurlardan biri olduğunu söyledi.
Günümüzde egemenliğin, hiçbir iktidarın mutlak egemenliği şeklinde olmadığını ifade eden Türmen, bunun demokrasiyi temelden etkilediğini, dünyada demokrasinin seçimler sonrası bir iktidarın ortaya çıkması şeklinde anlaşılmadığını kaydetti.
İktidarın, demokrasiyi meydana getiren değerler sisteminin yürürlükte olmasını sağladığı takdirde ülkeyi demokratik hale getirebileceğini kaydeden Türmen, şöyle konuştu:
“Demokrasinin en önemli unsurlarından biri hukuk devletidir. Hukuk devleti, aslında iktidara getirilen bir sınırlama ihtiyacından doğuyor. İktidar ancak yasalar dahilinde gücünü kullanmayı kabul etmiştir. Toplumsal hukuk devletini meydana getiren sözleşme anayasalardır. Sözleşme kavramının hakimliğini ise yargı yapıyor. İktidarın sınırlarını çizen, iktidarın hangi sınırlar dahilinde hareket etmesini gösteren yargıdır. Yargı aynı zaman demokrasilerde, demokrasinin dayandığı değer sisteminin koruyucusudur. Tabii bütün bunların tek bir amacı var. O da iktidar gücünün sınırlandırılması ve iktidarın keyfiliğe kaçmasının engellenmesidir.”
Yasamanın kanunları değiştirirken anayasaya uygun şekilde yapması gerektiğine dikkati çeken Türmen, anayasanın yorumunun ve yasama ile yargı arasındaki anlaşmazlıklarda son sözün yargıya ait olduğunu belirtti.
Türmen, yargının, yürütme ve yasamanın sınırlarını çizdiğini ve o sınırlar içinde kalmalarını sağladığını, yeni çıkarılan bir kanunu iptal ettiğinde yargının sınırlarını aşmayıp, aksine görevini yerine getirdiğini, çünkü yasama organının hukuka aykırı bir kanun yapma yetkisi bulunmadığını vurguladı.
HAKİMLERE “KORUYUCU DUVAR” ÖNERİSİ
İktidarın, yargının bağımsızlığı ve baskı altında tutulmaması için gerekli tedbirleri almakla görevli olduğunu ifade eden Türmen, şöyle devam etti:
“Yargıçların karar verirken koruyucu bir duvarla çevrilmesi çok önemli. Bu koruyucu duvar, yargıcı her türlü dış etkiye karşı koruyacak, yargıcı kendisiyle baş başa bırakacaktır. Yargıcı izole edecek bir koruyucu duvar önemli. Yargıçların koruyucu duvarla çevrilmesi de siyasi iktidara düşen bir görev. Türkiye'deki birtakım duruşmalar açısından bakıldığında böyle bir koruyucu duvarın ne kadar geçerli olduğu sormaya değer. Yargıç, aynı zamanda şundan emin olmalı ki verdiği karardan dolayı kendisine bir işlem yapılmayacak. Bu gibi güvencelere sahip olması gerekir. Tabii bütün bunları sağlamak siyasi iktidara düşen bir görevdir.”
Siyasi iktidarların yargıdan rahatsız olmasının normal olduğunu, çünkü iktidarın yetki alanını yargının belirlediğini anlatan Türmen, şunları kaydetti:
“Yargının bağımsızlığını sağlamak iktidarın grevidir. Buradaki çelişki, siyasi iktidarın ne kadar demokratik olduğunu gösterecektir. Siyasi iktidar, yargıyı baskı altına almaya çalışıyorsa, onu tehdit ediyorsa, mahkemelerin yetki alanlarını kendi çıkarlarına göre değiştirme çabasına girmişse, demokrasi ve hukuk devleti tehlike altına girer. Böyle durumlarda yargının yapacağı bir şey yoktur. Yargı, ancak kararlarını vererek sözünü söyler. Böyle bir durumda tehlikeye giren demokrasinin kendisi olur.”
MİLLETVEKİLİ DOKUNULMAZLIKLARI
Türmen, ayrıca Türkiye'deki yasama dokunulmazlığının dünyanın hiçbir yerinde bulunmadığını, dokunulmazlık denildiğinde milletvekilinin Meclis kürsüsünden söylediği sözlerden sorumlu olmamasının anlaşıldığını, ancak seçilmeden önce cinayet işlemiş olsa dahi yargılanamamasının dünyada eşine rastlanamayacak genişlikte bir yasama dokunulmazlığı olduğunu kaydetti.
Bunun Batı'daki uygulamalara ters düştüğünü ifade eden Türmen, İngiltere'de dokunulmazlığın ceza kovuşturmalarını kapsamadığını, Fransa'da ise dokunulmazlığın adli soruşturma ve yargılama için geçerli olmadığını, sadece tutuklamada devreye girdiğini anlattı.
“Türkiye'de milletvekillerine ait adi suç dosyaları son derece kabarmış durumda. Dokunulmazlık durumu, adeta suçu ve zanlıyı koruma mekanizması halinde işliyor” diyen Türmen, bunun sonucunda da hukuk devleti kavramının içinin boşaltıldığını ve yolsuzluğa karşı mücadelenin zayıflatıldığını söyledi.
YÜKSEK KURUL ÜYELERİ SEÇİMİ
Toplantının sonunda Basın Konseyi Yüksek Kurulu üyelerinin seçimi yapıldı. Oylama sonucunda okuyucu temsilcisi üyeliklerine; Turgut Kazan, Nevzat Ayaz, Şenes Erzik, Gencay Gürün, Ayhan Bermek, Süheyl Batum, Oktay Duran, Namık Kemal Şentürk, Nihat Böytüzün, Tamer Atabarut, Nüket Güz ve Sibel Elekdağ, gazeteci üyeliklerine ise; Oktay Ekşi, Orhan Birgit, Doğan Heper, Atilla Girgin, Haluk Şahin, Kenan Akın, Mehmet Emin Güzbey ve İhsan Tunçoğlu seçildi.
Toplantıya, Basın Konseyi Başkanı Oktay Ekşi, Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Hilmi Bengi, Milliyet Gazetesi yazarı Doğan Heper ve TGRT Haber TV Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Soysal'ın da aralarında bulunduğu Basın Konseyi kurul üyeleri katıldı.