Oluşturulma Tarihi: Temmuz 02, 2004 00:00
STRASBOURG’daki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), türbanla ilgili kararını verdiği geçen salı günü Türk kamuoyuna yeterli ölçüde yansımayan bir başka karar daha aldı.Bu karar, Tunceli’nin Hozat İlçesi’ne bağlı Boydaş Köyü sakinlerinin, 1994 yılında PKK ile mücadele gerekçesiyle güvenlik kuvvetlerince boşaltılıp yakılan evlerine geri dönüş haklarının engellenmesi üzerine yaptıkları başvuruyla ilgiliydi.AİHM, köy sakinlerinden 15 vatandaşımızın açtığı bu davada Türkiye’yi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) üç maddesini ihlal etmekten dolayı suçlu buldu.Birincisi, mülkiyet hakkının korunmasına ilişkin AİHS’ye ek 1. numaralı protokolün, ikincisi ise AİHS’nin özel ve aile hayatına saygı gösterilmesine ilişkin sekizinci maddesinin ihlaliydi. Üçüncü ve daha önemlisi, mağdur edilenlerin durumuna müessir çare bulunmasını öngören AİHS’nin 13. maddesinin de ihlal edilmiş olmasıydı.Karara göre, devlet, evlerinden ettiği vatandaşlarımızı açıkta bırakmış, evlerine dönmelerine engel olmuş ve içine itildikleri kötü koşulların iyileştirilmesi yönünde bir çaba sarf etmemişti.KOPENHAG ÖLÇÜTLERİNE UYUM ZORUNLULUĞU AİHM, bu ihlalleri verirken, TBMM’nin gündeminde askıda duran ‘Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanmasına İlişkin Yasa Tasarısı’nın yasalaşmasını beklemeyi kararlaştırdı. Mahkeme, bu yasa çıkmadığı takdirde muhtemelen Türkiye’yi Hozat Köyü sakinlerine yüklü bir tazminat ödemeye mahkûm edecek, bu karar benzer başvurularda bulunan binlerce aileye de teşmil edilecektir. Hatırlanacağı gibi, AİHM, 2001 yılında aldığı bir başka kararda, DEP milletvekilleri Leyla Zana ve arkadaşlarının adil yargılanmadıklarına hükmetmişti. Türkiye, geçmişte mahkemenin bu tür ihlal kararları karşısında tahakkuk ettirilen para cezalarını öder ve işin içinden çıkardı.Buna karşılık, AB, Kopenhag Siyasi Ölçütleri’ne uygunluk sağlaması için Türkiye’den önemli bir talepte bulundu ve AİHM kararları ışığında yeniden yargılama yolunun açılmasını istedi.AB’ye tam üyeliği yaşamsal önceliği olarak gören AKP hükümeti, geçen yıl geçirdiği altıncı demokratikleşme paketinde AİHM kararları ışığında yeniden yargılama ilkesini kabul etti.Bu kararın sonucudur ki, Leyla Zana ve arkadaşları mahkemede sil baştan yeniden yargılandılar ve bu süreç içinde serbest bırakıldılar.AB TAM ÜYELİĞİ STRASBOURG’DAN GEÇİYORGörüleceği gibi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve AİHM kararları, bugün Türk ulusal hukukunun üstünde bir konum kazanmış bulunuyor.Bu durum, yalnızca Türkiye değil, AİHM’nin yetkisini tanımış olan bütün AB ülkeleri için de geçerli. Bir başka anlatımla, AİHM kararları bugün AB’nin en üst hukuk normları olarak görülmelidir. Demek ki, AB’ye tam üyeliğin yolu AKP hükümetinin de kabul ettiği gibi Strasbourg’daki mahkemeden geçiyor.AİHM’nin Leyla Şahin’le ilgili aldığı son türban kararı da bu çerçevede AKP hükümeti açısından bağlayıcılık taşıyor.Üstelik, son karar AİHM’nin tutumu açısından bir yenilik de içermiyor. Mahkeme, örneğin 1993 yılında verdiği Şenay Karaduman’la ilgili kararında ve sonraki kararlarında benzer doğrultuda bir içtihat ortaya koymuştu.Daha önemlisi, AİHM’nin geçen yıl Refah Partisi’nin kapatılmasına onay verdiği kararında, türban başlığı mahkemenin onama kararının en önemli gerekçelerinden birini oluşturuyordu.AİHM, aslında son kararıyla, zaten oluşturduğu içtihatı bu kez kuvvetlendirip, çizgilerini daha kalın bir hale getirerek tekrarlamış oldu.AKP’NİN ZOR İKİLEMİ Bu kararın, türban yasağının kaldırılmasını en önemli siyasi hedeflerinden biri olarak gören, aynı zamanda AB’ye tam üyelik hedefine de kilitlenmiş olan AKP hükümetini ciddi bir açmazın içine soktuğu söylenebilir. Leyla Zana söz konusu olduğunda AİHM kararlarını uygulayan AKP hükümetinin, mahkemenin başka kararları karşısında ayrımcı bir tavır takınarak ‘bunu uygulamıyorum’ diyebilmesi mümkün değil.Türkiye’yi AİHM kararlarını uygulamayan bir ülke durumuna düşmekten kurtarmak, Avrupa Konseyi’nden atılması tehlikesini önlemek için Kıbrıs Rum vatandaşı Titiana Loizidu’ya da yaklaşık 1.1 milyon Euro tazminat ödeyen bugünkü AKP hükümeti değil miydi? AB tam üyelik hedefinde samimi ve kararlı ise AKP hükümetinin bu kararı kabullenmek dışında bir seçeneği bulunmuyor.
button