AIDS'li Erhun neden kendi canına kıydı?

Güncelleme Tarihi:

AIDSli Erhun neden kendi canına kıydı
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 01, 1999 00:00

Haberin Devamı

Evet, intihar. Bir kişi daha, kendisini Antalya'nın falezlerinden boşluğa bıraktı. İstanbul'da Boğaz Köprüsü neyse, Antalya'nın falezleri de o. En çok kullanılan intihar mekanı.

Boşluğun bittiği yerden, hayatla ilişkisini kesen insanın cesedi çıkartıldığında, ilk akla gelebilecek ihtimaller sıralandı insanların zihninde. Ya parasızlık yüzündendir ya da aşk acısı.

Oysa yanılıyorlardı, her iki olasılık da gerçeği yansıtmıyordu.

O, toplumdan dışlanan AIDS’lilerin en isyankarıydı.

Denizden alınan ceset, Antalya Devlet Hastanesi'nin morguna kaldırıldı. Morgta cansız yatan kişinin adı kayıtlara Erhun Sayar olarak geçti. Ve bu isim, o hastanenin hiç de yabancısı değildi.

YILLAR ÖNCEKİ ÖLÜM GECESİ

Erhun Sayar, Almanya'da Türk baba ile Alman annenin iki çocuğundan biri olarak dünyaya geldi. Lise öğrenimini tamamladıktan sonra Makina Mühendisliği bölümüne girmeyi başardı. 1991 yılında Hukuk Fakültesi'ni kazanınca bir yıl okuduğu mühendislik eğitimini bırakıp hukukçu olmayı tercih etti.

Hukuk öğrencisi Erhun, Alman kız arkadaşıyla geçireceği o gecenin kendisi için 'ölüm gecesi' olacağından habersizdi henüz. İlişkiye girdiklerinde damarlarında aşk dolaşıyordu. Ve o an dünya umurunda değildi...

SAKİN OL, AIDS'LİSİN

Günler geçtikçe halsiz düşmeye, çene altında ve boynunun kulaklarına yakın bölümünde bezeler belirmeye başladı. Bu duruma daha fazla dayanamadı, soluğu doktorda aldı. Yapılan testlerin sonucu geldiğinde, o korkunç gerçekle karşı karşıyaydı. Doktoru, ‘‘Sakin ol, AIDS'lisin’’ dediğinde, Erhun Sayar'ın dizlerinin bağı çözüldü.

AİLENİN DESTEĞİ

Bu gerçeği öğrendiğinde daha 22 yaşındaydı. Yaşamı gözlerinin önünden bir film şeridi gibi geçiverdi.

Bunca çabası, yaşamı, umutları, bir gecelik bir beraberliğin sonunda yok olup gitmişti. Bir süre sonra elinde tuttuğu test sonucuna anlamsız gözlerle bakmaya başladı. O gece sabaha kadar hiç durmaksızın içti. Erhun, karşı karşıya kaldığı gerçeği uzun süre saklayamadı. Mustafa Erdem Sayar'a, ‘‘Ben AIDS oldum, baba’’ dediğinde, babasının yüzünün aldığı şekil bir vakit hafızasından silinmedi.

BU HASTALIĞI YENECEĞİZ

Erhun, babasıyla birlikte geçirdikleri o birkaç günü daha sonra bize şöyle özetlemişti: ‘‘Babama AIDS olduğumu söylediğim zaman çok şaşırmıştı. Derinden sarsıldığını hissettim. Ertesi gün bu hastalıkla ilgili bütün kitapları yanına alarak bana getirdi.'Biz şimdiye kadar birlikte çok şey başardık. Bunları okuyacağız ve bu hastalığı da yeneceğiz. Biz sana bakacağız. Aldığın gıdadan, giyeceklerine kadar herşeyine dikkat etmelisin' dedi.

Annem Maria da benzer sözlerle destek olmaya çalıştı. Derken psikiyatri tedavisi başladı. Kan tahlili, testler, serum ve ilaçlar... Bunaldım ve Almanya'dan ayrılmaya karar verdim.’’

AIDS teşhisinin üzerinden tam 5 yıl geçmişti. Taşıdığı virüsü başkalarına da bulaştırmaktan korkuyordu.

Talihsiz genç, doktorunun söylediği ‘‘Kendine iyi bakarsan yıllarca yaşayabilirsin’’ cümlesini aklından çıkaramıyordu, bir türlü. Dedesi Turgut Sayar, bir dönem Türk Hava Yolları'nda üst düzey yöneticilik yapmıştı.

Uçağa atladığı gibi İstanbul'daki akrabalarının yanına geldi. Ama ne yazık ki, Erhun'un Aids haberi buraya da ulaşmıştı.

ONDAN KORKUYORLARDI

Daha önceleri her tatile gelişinde onu hasretle kucaklayan akrabaları, bu defa evlerine bile sokmadılar. Ondan korkuyorlardı. Erhun Sayar'ın yaşadığı en kötü anlardı bunlar: ‘‘Benden utanıyor ve korkuyorlardı. Ben de kimseyi böyle utanç içinde bırakmak istemiyordum. Önceki yıllarda beni özleyen, benim gelmemi dört gözle bekleyen akrabalarım artık benden kaçmaya başlamışlardı. Kapısını çaldığım hiçbir akrabam beni evine kabul etmedi. Çok zoruma gitmişti. Artık bu ölümcül hastalıkla hayatta tek başıma mücadele edecektim.’’

ELVEDA İSTANBUL, VER ELİNİ BODRUM

İstanbul'da yaşayamayacağını anlayan Erhun Sayar, Bodrum'a geçerek rehberlik yapmaya başladı. Ardından da güvenlik görevlisi olarak çalıştı.

Bir süre sonra Bodrum'da çalıştığı işyerinden de ayrılınca ikinci durağı turizm cenneti Antalya oldu. Antalya'nın Kanal Mahallesi'nde bir ev tutarak yaşamını burada sürdürmeye başladı. Ancak ekonomik sıkıntıya düştü. Bu dönemde Bursa'dan getirdiği anahtarlıkları satarak geçimini sağlamaya çalıştı.

28 Kasım 1998 gecesi rahatsızlığı dayanılmaz hale gelince Antalya Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. Bağışıklık sistemi çökmüş, bünyesi iyice zayıflamıştı.

20 HASTAYI YANMAKTAN KURTARDI

Hastanedeki ilk gecesinde, yan odada, bir sigara izmariti yüzünden yangın çıktı. Erhun, yangını son anda farkederek hastane görevlilerine haber vermeye çalıştı. Etrafta kimseleri bulamayınca alevler arasındaki 20 hastayı ve refakatçilerini uyandırarak servisten dışarıya çıkarmayı başardı.

İnsanları yangından kurtarmaya çalışırken ayakları, elleri ve vücudunun çeşitli yerleri yanmıştı. Ne var ki, yangından sonra, kurtardığı insanlar onu yangın çıkarmakla suçlamaya başladı. Büyük bir cesaret örneği

göstererek çok zor durumdaki insanları ölümden kurtaran adam, tebrik edilmek, teşekkür edilmek yerine yangın çıkarmakla itham ediliyordu.

O BİR KAHRAMANDI

Allahtan olay bir gün sonra aydınlığa kavuştu. Çünkü polis yaptığı incelemede, yatakların yangından bir gün önce için için yanmaya başladığını tesbit etmişti. Polis tutanakları onu akladı.

Yangın sırasında çeşitli yerleri yanan ve vücudu aşırı derecede su kaybına uğrayan Erhun, çektiği fiziki acıdan değil, hayatlarını kurtardığı insanlar tarafından suçlandığı için buruktu: ‘‘Çok şaşırdım. İnsanlar beni tebrik etmek yerine suçluyordu. Oysa benim kendime çok dikkat etmem gerekiyordu. Bağışıklık sistemimin hassasiyeti nedeniyle en küçük bir enfeksiyon benim için ölüm demekti’’ Erhun, yaşamı boyunca ‘‘Ben öleceğim, benimle birlikte diğer insanlar da ölsün’’ demedi, yaşamını tehlikeye atarak insanların yaşaması için uğraşan bir kahraman oldu.

TÜRKİYE'DE İLİŞKİYE GİRMEDİM

Peki AIDS hastası Erhun, Türkiye'de hiç cinsel ilişkiye girmiş miydi? Bu sorumuza şöyle cevap veriyordu; ‘‘Türkiye'de hiç cinsel ilişkiye girmedim. Mesela Almanya'da tedavi gördüğüm hastanede görev yapan bir Alman hemşireyle tanıştım. Hastalığımı bildiğim halde onunla cinsel ilişkiye girdim. Ama bunu o da istedi. Benim AIDS'li olduğumu biliyordu. Üstelik de benim hemşireliğimi yapıyordu. Korunma yöntemlerini çok iyi bildiği için bunun hiçbir riski olmadı. Onunla çok mutlu olmuştum’’.

VE ACI SON

Erhun Sayar, o sırada içini döktüğü hha muhabiriyle görüştükten ve bir süre daha tedavi altında kaldıktan sonra Antalya Devlet Hastanesi'nden çıkarıldı. Bir pansiyonda kalmaya başladı. Parasızlık nedeniyle oradan da atılınca, sokaklarda yaşamaya başladı. Toplum, artık Erhun'u tamamen dışlamıştı. Bir gecelik beraberliğin faturası, O'nun taşıyamayacağı bir bedele ulaşmıştı. Önceki gün öğleden sonra Yavuz Özcan Parkı'na gitti. Bir süre denizi seyretti. Kıyıya adım adım yaklaştı.

Falezlerin üzerinden kendisini 60 metrelik yükseklikten boşluğa bıraktığında, O'nun acı öyküsü artık sona eriyordu. Almanya'da başlayan, İstanbul ve Bordum'da devam eden 31 yaşındaki Erhun'un hikayesi Antalya'nın ünlü falezlerinde son buluyordu. O'nun denize atladığını görenler, aşk acısının veya parasızlığın kurbanı olduğunu düşünüyorlardı. Ama O'nun intihar gerekçesi ne aşk acısı, ne de parasızlıktı. O, toplumdan dışlanan AIDS'lilerin en isyankarıydı.

Olay yerine gelen polisin denizden çıkardığı ceset, Antalya Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı. Bu ceset, morguna kaldırıldığı hastanenin hiç de yabancısı değildi. Bu hastanede 20 hastanın hayatını kurtarmış, yangın çıkarmakla suçlanmış, ayak tabanları acılar içinde jiletle kesilmiş ve sonunda da sokağa atılmıştı. Evet bu ceset Antalya Devlet Hastanesi'nin yabancısı değildi...

POLİSLERİN KORKUSU

Bu arada Erhun'un cesedini denizden çıkaran polisler, genç adamın AIDS'li olduğunu öğrenince büyük bir paniğe kapıldılar. Kayalara çarpıp parçalanan AIDS'li gencin kanı üzerlerine bulaşan polisler, HIV virüsü kapıp kapmadıklarını öğrenmek için hemen hastaneye koştular. Yapılan eliza testleri negatif çıkınca polisler rahat bir nefes aldılar.



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!