Güncelleme Tarihi:
Flo markasının sahibi Ahmet Ziylan, 85 yaşında hayatını kaybetti. Gaziantepli bir ailenin evladı olan Ahmet Ziylan, hayatını anlattığı röportajlarında, küçük yaşta ayakkabıcıların yanında çıraklık yapmaya başladığını, bu alanda kalfalık ve ustalık seviyesine ulaştıktan sonra kariyerine yön verdiğini ifade etti. Peki, 85 yılında hayata gözlerini yuman Ahmet Ziylan kimdir? İşte, o isim hakkında detaylı bilgiler
1935 yılında Gaziantep'te dünyaya gelen Ahmet Ziylan, bir röportajında kariyeri ve hayatı hakkında şu ifadeleri kullanıyor;
"1935 senesinde Gaziantep’in Kozanlı mahallesinde doğdum. Küçük çocukluk hayatım ve ilk gençlik yıllarım o mahallede geçti. Babamız fakirdi, ben de küçük yaşta ayakkabıcıların yanında çıraklık yapmaya başladım. 1950’den 1955 yılında askere gidene kadar kalfalık ve ustalık yaptım.
Ailemde ayakkabıcılık yapan kimse yoktu. Mesleğe uzaktan bir akrabamın yanına çırak olarak girmiştim. Halimiz vaktimiz eskiden iyiydi fakat babam sonradan fakir düştü. Birkaç kuruş kazanıp babama yardım edebilmek için okulu bitirince iş arayışına girdim. “Acaba ne yapabilirim” diye araştırıyordum ancak benim gönlümde ayakkabıcılık yoktu. Hayalimdeki meslek marangozluktu. Marangoz arkadaşlarım olduğu için ben de marangoz olmak istiyordum. Elim çekiç tutardı. Marangoz olsam belki çok daha başarılı olabilirdim çünkü sevdiğim meslekti. Babama yardımcı olabilmek için bir yere çıraklığa girmek istiyordum fakat herkesin yanında 3-5 tane çırak vardı. Antepliler çocuklarının zanaat sahibi olmasını isterler. Çocuklar ilk önce çırak olur sonra kalfa olur ardından usta olurdu. Henüz 6 yaşındayken başlar bu. Gaziantep’te zanaatkârın fazla olmasının sebebi de budur.
1971 senesine kadar Gaziantep’te kaldım, ayakkabıcılık yaptım. Çıraklık, kalfalık, ustalık yaptım, en çok hatıralarım da bu yıllardadır. Kabuğuma sığmadım, İstanbul’a taşındım. O zaman İstanbul’da sıradan bir ayakkabıcı ilken çalışkanlık ve Allah’ın lütfuyle Avrupa’ya ve dünyaya kendimizi tanıtacak kadar bir yere geldik.
Bizim hayat hikâyemizi istediler kardeşlerimiz. Bunun için şöyle bir sıralama yapmak istiyorum. Önce ne yaparsak yapalım, işimizi sevmemiz gerekiyor. Onun için, önce sevgi diyorum. Sonra ilgi diyorum, son olarak da para. Sabır, sebat, kanaat…
Başarının birinci şartının çalışmak olduğunu hepimiz biliyoruz. Hepimiz çok çalışmalıyız. Çok şikâyet ediyoruz. Biraz da öz eleştiri yapalım, biz ne yaptık? Benim birinci basamağım şikâyeti bırakmamdır. Başarının birinci anahtarı şikâyeti terk etmektir. Şikâyeti bırakmazsan moralin bozulur, önce işimizi sevmemiz lazım. 1960 senesinden beri benim ağzımdan kimse şikâyet duymadı.
İkincisi de şükürdür. Kötüsünü düşünüp şükretmek gerekiyor. Bana soruyorlar bazen, nasılsınız? Ben hemen pencereden dışarıyı gösteriyorum; şu dışarıdaki iklim gibi. Bir gün bakıyorsunuz ki açık, bir gün bakıyorsunuz yağmurlu. İş de onun gibidir. Eğer kışın geleceğini hesap edip ona göre tedbirini almışsan ya da yazın geleceğini bilip tedbirini almışsan mesele yok demektir."