Ahmet Türk: Cin şişeden çıktı, döndürülemez

Güncelleme Tarihi:

Ahmet Türk: Cin şişeden çıktı, döndürülemez
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 24, 2009 11:05

DTP Genel Başkanı ve Mardin Milletvekili Ahmet Türk, ‘Kürt açılımı' konusunda niyetin önemli olduğunu anlatırken, bir işe başlanırken iyi niyetin ortaya çıktığını görmenin herkese cesaret vereceğini söyledi.

Türk, “Cin şişeden çıkmıştır, süreci geriye götürmek mümkün değildir” dedi. Türk, bu aşamada silahların bırakılmasını istemenin anlamsız olduğunu, silahların susması için ortaya çıkaran nedenlerin ortadan kaldırılması gerektiğini ileri sürdü.

Ahmet Türk, uydu aracılığı ile PKK çizgisinde yayın yapan Roj TV’nin Brüksel’deki stüdyosuna konuk olurken kendisine yöneltilen soruları yanıtladı. Türk, üzerlerinde 1 bıçak bile bulunmayan 3 Genel Başkan yardımcısı ve 52 yöneticilerinin 6 aydan bu yana tutuklu olduğunu anlatırken, “Yeni bir niyet içeriyorsanız, bu haksız tutuklamalara son verilmeli. Bu söylediklerim güvensizlik olarak algılanmasın. Yüzde 100 güveniyoruz. Yüzde 1 ihtimal ise sonuna kadar gideriz. Bazen gizli diplomasi olur olgunlaştırılır, önemli olan kararlılığı göstermelidir. ‘Düşman mantığını' bırakmak, yeni bir niyeti ortaya koymak gerekir” dedi. Ahmet Türk’ün 2 saate yakın süren programda söyledikleri şöyle:

* Başbakanın samimi yaklaştığına inanıyorum: Başbakan ile yaptığımız görüşmenin içeriği ile bir şey söylemem söz konusu değil. Başbakanın bu konuda samimi yaklaştığına ben inanıyorum. Bu acıların sona ermesi konusunda düşüncesi olduğunu biliyoruz. Ancak, devleti bir bütün olarak ortaya koymak lazım. İşimizin meşakkatli, zor olduğunu görmemiz gerek.

* Toplumsal realiteyi önemsememiz gerek: 80 yıllık inkar politikası tartışılırken bunun önünde engeller çıkacak. Hak ve özgürlüklerin nasıl kullanılacağı konusunda tartışmalar çıkacak. Bu hassasiyetleri dikkate alacak mekanizma kurmak gerekiyor. Bu süreçte ne gerçekleşebilir, neler gerçekleştirilemez görmek gerek. Hükümetin iradesine rağmen bazı şeylerin gerçekleştirilemeyeceğini de kabul etmek gerek. Dürüst olmak gerek. Toplumsal realiteyi, yaklaşımı önemsememiz gerek. Bazen siyasi irade yalnızlaşabilir. Bu nedenle bir normalleştirmeyi başlatacak süreci başlatmak gerek. İlk günden belli bir proje ile yola çıkmanın doğru olmayacağını söylüyorum. Hükümetin yanı sıra DTP olarak biz de sivil toplum örgütleri ile çalışma yapacağız, diyalog grupları yapacağız, tartışacağız. Bu işin başlangıcıdır. Neler yapılabilir değişim dönüşüm yararlı olur kamuoyu ve Kürtler açısından, hangisi kamuoyunun tepkisi ile karşılaşır. Bu sadece Kürtler’in sorunu değil, Türkiye’nin sorunu. Neler yapılabileceğini tartışacağız. Halkımızın ‘evet' diyeceği inkar politikasına karşı ilkesel duruşu ortaya koyacağız. Neler olabileceği konusunda ilkeliyiz.

* Dil değişikliği; MGK toplantısından sonra ortaya çıkan dil değişikliği üzerimizde kararsızlığın ifadesi olarak yansıdı. Bu rahatsızlık yarattı. Gerçekten böyle bir mantıkla yaklaşılıyorsa hükümet bundan şimdiden vazgeçmeli. Buluşma ufukları, acıları paylaşma ufukları olarak düşünmeliyiz. Hak ve özgürlükler olarak düşünmeli, halkların haklarını göz önüne almak gerekir. Süreçte bazı muğlaklıklar ortadan kalkacak. Çözüm konusunda neler yapılabilir tartışması yapılabilir.1-2 günde çözüm beklemek hayalciliktir. Sayın Başbakan da bunu söyledi biz de. Kısa, orta, uzun vadede neler yapılmalı ele alınmalı. Görüşmemizde, model, proje tartışması olmadı. Ortak bir mesaj önermeydi. Bizim dilimizle artık yeter yani ‘Edi bese' sürecinin başlatılmasıydı. Paylaşılmadan olmaz. Sayın Atalay’ın yaptığı görüşmeleri medya yakından izliyor. Ancak, şu ana kadar yapılanlarla ilgili basın açıklaması yapılmış değil. Olgunlaşma açısına geldiğinde açıklama yapılır.

* Sorunlar çölürse MHP’nin yeri olmaz; Son günlerde Abdullah Öcalan’ın idamı konusundaki tartışmaların hiçbir hukuki sonucu olamaz. Biraz polemik üzerinde yürüyen içi boş bir tartışma. Birbirlerinin önünü kesmeyi amaçlıyor. MHP, son kozlarını oynuyor. Sorunlarını çözen bir Türkiye’de MHP'nin yeri olmaz. Türkiye’nin sorunlarının çözülmesi Kürt sorunun çözülmesi halinde MHP’ye ihtiyaç kalmaz. CHP de statikocu bir partidir, değişim- dönüşüme karşıdır. Resmi ideoloji ve statikoculuğun aşıldığı dünyada, CHP’ye yer olamaz. Bu partide geçmişte yer aldım. Görüştüğümüz birçok arkadaşımız ‘Bugünkü CHP politikasını biz de anlamıyoruz' diyorlar. CHP’nin kendine yeni bir rol, misyon biçmesi gerekir. Aksi halde toplumda kabul görmez. Türkiye’de birçok insan Kürtler’i anlamayı başladı. Türkiye farklı bir noktaya geldi. Statükocu, değişmez mantıkla politika yapılamaz.

* Kim hata yaparsa bedeli ağır olur?: Bugüne kadar gelişme uzun bir süreç yaşandı. Genelkurmay, asker 30 yıldır mücadele etti. Genelkurmay Başkanı’nın daha önceden de yakınmaları oldu, siyasi destekten söz etti. Operasyonla, silahla sorunun çözülmeyeceği yerleşti. Gelinen noktaya yüzde 30-40’ları bulan karşı çıkış da olabilir. Bu küçümsenecek bir engel değildir. Türkiye ve Ortadoğu’da Kürt sorunun çözülmesi ve sürecin normalleşmesi isteniyor. Hata yapılmaması gerekiyor. Kim hata yaparsa bedeli ağır olur. Sorunun nedeni Kürtler olmadığını göstermemiz gerekir. Başbakan halen ‘2005 yılında Diyarbakır’da bir konuşma yaptım, destek görmedim' diyor. Barış talebimizi çok güçlü, tavizsiz, ilkeli ortaya koymalıyız.
* Dağ fare doğurursa kötü olur; Bu güne kadar ilkeli bir siyaset izledik. Kürtler’i tatmin etmeyecek bir formülün yaşam bulmasına imkan yok. Bunu çok açık söyledik. Barışa katkı sunacak rolümüz, misyonumuz olduğunu söylüyoruz. Bütün Kürtler; PKK’dan, halka kadar barışı istiyor, bu sürecin kararlı olduğunu düşünüyoruz. ‘Dağ fare doğurursa kötü olur' diyoruz. ‘Çözümsüzlüğün nedenini Kürtler’den bulmayın' diyoruz. Kürt halkının ne istediği belli. Politikacıları her zaman açıkça dile getirmiştir. Karşılamaya hazır bir mantık varsa sonuna kadar arkasındayız. Aksi halde hayal kırıklığı yaratır. Biz ilk günden beri şunu söyledik; Umutla yola çıkıyoruz. Ancak umut ediyoruz hayal kırıklığı olmasın. Değişim- dönüşümün, demokratik düzenlemelerin gerektiğini söylüyoruz. Türkiye tüm yapısıyla yeniden kendisini gözden geçirmeli, Cumhuriyet döneminden başlayan inkarcı politikayı asimilasyoncu politikayı bırakmalı, halkların haklarını göz önünde bulundurmalı. Bireysel haklardan söz etmiyoruz, grubun haklarından söz ediyoruz. Bulgaristan’daki Türkler’e tanınan hak. Makedonya’daki, İspanya, İtalya’dakiler de öyle. Grupların hakkını, bireysel küçük haklar göstermek sorunu çözümsüzlüğe götürebilir.
* Kürtler'e karşı silahlar susmalı: Asker, son dönemde süreci izlemeye çalışıyor, ‘Yol haritası nedir' diye. Onlar da süreci, Türkiye’yi, toplumu izleme sürecindeler. Başından beri söyledik. Silahlar karşılıklı durmalı. ‘Devlet silah bıraksın' demiyoruz, Kürtler’e karşı silah susmalı, bırakmalı diyoruz. Operasyon yapıldığında güven ortadan kalkıyor. Her operasyon güvensizliği getiriyor. Türkiye kesimindeki hassasiyeti göz önünde tutar, Kürt bölgesinde tutmazsanız güvensizlik olur. Şüpheler ortaya çıkar.
* Taş atan gençler; Bu projeyi toplumsal uzlaşı ve diyalog projesi olarak görmemiz gerek. Binlerce genç Kürt çocuğu cezaevlerinde. Neymiş, tepkilerini ortaya koymuş, birkaçının ellerinde taşlar görülmüş. 20 yılın üzerinde hapisleri isteniyor. ‘Bunları cezaevinde tutup, projeyi ortaya koyuyor çözeceğim" diyorsanız, ortaokul, lise çağındaki çocukların tepkilerinden dolayı tutuklanmaları ortadan kaldırmalı, toplumsal uzlaşmaya başlamalıyız. Bütün olarak ortaya koymazsak, yeni tartışmaların önünü kesileceğini düşünebiliriz.
* AB, ABD ve Kürtler; Kürtler, Ortadoğu’da 40 milyon nüfusa sahiptir. Bu kadar kapsamlı sorunun elbette dış boyutları olacaktır. Kürt sorunun yansıması Avrupa’da da var. Çözümsüzlüğün kaynağı, çözüme engel, çözümsüzlüğü dayatan taraf kim görülmeli. ‘Türkiye’ye baskı yapın' anlayışında değiliz. Demokrasi teşvik edilmeli. 1000 yıldır inkar edilen halkın kabul edilmesi gerekir. AB büyükelçilerine yemek vermedik. ABD, AB üyesi değil. ABD büyükelçisiyle ayrı yemek yedik, Kürt sorunu konusundaki çözüm önerilerimizi kararlılığımızı ifade ettik. Telkinler öneriler söz konusu değil. İçeriği anlatmak etik değil. İyi samimi bir yemek olduğunu söyleyebilirim. Bir siyasi partiyiz. Ne düşündüğümüzü, sorunlara nasıl yaklaştığımızı herkesi bilmesini bunu paylaşmak istiyoruz.
* Bush ve Obama: Bush, Obama arasında fark var. Sorunların diyalogla çözümü konusunda teşvik hissettim. Diyalogla çözümü esas alan politikaya sahip olduğunu hissettim. Her şeyden önce diyalogu deneme. Afganistan’da bile ‘Taliban ile görüşebiliriz' düşüncesi var. Bu Türkiye ve Kürtler için de geçerli. Türkiye’deki Kürtler için dış güçlerin müdahalesinden söz edenlerin tüm politikaları ABD ile ‘Müttefik, stratejik ortak' söylemleri ile bağlı. Kürtler ABD tarafından destekleniyor düşüncesi gerçekçi değil. Biz bağımsız siyasetten yanayız.
* Barzani ve Talabani'nin de misyonu olur: Güney Kürdistan (Kuzey Irak’ı kast ediyor) Türkiye ilişkilerinin sağlıklı ancak onurlu sürdürülmesinden yanayız. Ortak iş yapmaları Türkiye’nin de Kürtler’in de yararınadır. Osmanlı İmparatorluğu’ndan gelen bir bağ da vardır. Kürtler’i baskı altına alırsanız sağlıklı olmaz. Türkiye’deki 20 milyon Kürt’ün sorunu çözülmedikçe sağlıklı ilişki sürdürüleceğini inanmıyorum. Kürt sorunu dünyayı etkiliyorsa Barzani ve Talabani’nin de misyonu olur. Makul, meşru taleplerse katkı sunacak rol oynamaları bir duruş sergilemeleri gerekir. İnanç, istikrar kararlılık gerekir. Kardeşlerinin özgürleşmesi konusunda doğru siyaset izlemeleri çok önemlidir. Kürt Konferansı düşüncemizde Kürtler’i birleştirme amaçlanmıyor. Bu 4 parçayı bir araya getirme konferansı değil. Her parçada barış nasıl sağlanabilir düşüncesiyle birbirimizi anlama konusunda önemli bir konferanstır.
* Türkiye-Irak-ABD mekanizması; Zaman zaman bu mekanizmalar gündeme geliyor. Bunların sonuç vermediği görülüyor. Süreci halklar, talepler, kararlılıklar belirliyor. Mekanizmalar işlemez. İç dinamikleri harekete geçirip konsensüs sağlanmalı. Baskı kurarak, sindirerek değil, Kürtler daha önce de uyuşturuldu, susturuldu, sonuç vermedi. Biz temelde çözümü yeniden buluşmayı arzu eden çözüm istiyoruz. Temelden çözüm. Kürtleri susturmaya kalkarsanız, demokrasiyi rafa kaldırmış olursunuz.
* Silahların susması: Silahların susmasını en fazla isteyen insanlardan biriyim. Sorunu buna indirgerseniz sonuç alamazsınız. Nedenleri ortadan kaldıracak bir yaklaşım göstermek lazım. Zaten hedeflerimiz silahların tamamen gündemden çıkmasıdır. ‘Silahlar sussun' deniyor. İyi de silahlar sustuğu zaman ne olacak? Silahların susması için bunları ortaya çıkmasına neden olan nedenleri ortadan kaldırmak gerekmiyor mu? Nedenler ortada dururken silahların kaldırılmasını istemek ne kadar gerçekçidir. PKK da söylüyor af mesele değil, toplumsal uzlaşı önemlidir. Affa karşı değiliz, toplumsal uzlası gerekiyorsa mutlaka yapılmalıdır. Nedenleri ortadan kaldıracak süreci başlatmamız gerkiyor. 3 bin çocuk, parti yöneticilerimiz içeride. Bir yerde birşeyler yapmak gerekiyor.
* Öcalan’ın ‘Yol haritası': Sayın Öcalan sıradan biri değil.Türkiye ve Kürtler ‘Düşünceleri nedir' diye merakla bekliyor. Önemli olan insanlar rolünü ve misyonunu kendiliğinden ortaya çıkıyor. PKK’nın ‘Liderimizin söylediği bizim için emirdir' söylemi var. Bunu görmezden gelemezsiniz, katkı sağlamak gerek. Rol ve misyonu önemli olduğu bilinmesine rağmen dışlama, rencide etme sürece katkı sağlamaz. Parti olarak rolümüzü, misyonumuzu oynar, barışın gelişmesi için katkı sunarız. Ancak, silahların susması isteniyorsa onların da sürece katılması, ikna edilmesi gerekir.
* DTP’de şahinler, güvercinler yok: İddia edildiği gibi partimizde şahinler, güvercinler yok. Siyasette her zaman aynı şeyin düşünülmesi demokrasi olmaz. Sürecin hassasiyetini göz önüne almak gerekir. Temelde bakışımızda, soruna yaklaşımımızda bir farklı yaklaşım yok. Bazen bir cümle diğer arkadaşımıza farklı gelebilir.
* 1 Eylül’de 1 milyon kişi: 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde Diyarbakır’da 1 milyon kişiyi toplamayı hedefliyoruz. Kürtler’in barışı ne kadar önemsediğin göstermek istiyoruz. Barıştan, demokrasiden yanaysanız sesinizi Türkiye ve dünyaya duyurun diyoruz. Barışa, barış gününe katkı sunmamız bunu dünyaya göstermemiz gerekiyor. Bölgedeki tüm şehirlerde oturanlardan barışa destek vermeleri istiyoruz. Kürtler’in barışı ne kadar önemsediğini göstermek istiyoruz. Bölge milletvekillerinin de katkı sağlamasını bekliyoruz. Büyükelçilerin, yazarları gelip barış çabasını yerinde görmesini istiyoruz. Her zaman söylüyoruz. Cin şişeden çıkmıştır, süreci geriye götürmek mümkün değildir.

DHA(İD) (FOTOĞRAF)
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!