Güncelleme Tarihi:
BÜYÜKELÇİLER ‘HOCAM’ DERDİ
“Dışişleri Bakanı olduğum günlerde büyükelçiler, eski alışkanlıkla bana hep ‘hocam’ derlerdi, sonra özür dilerlerdi, ‘Kusura bakmayın sayın bakanım.’ Onlara hep şunu söyledim. Bir daha böyle bir şey için özür dilemeyin, bakanlık geçici hocalık baki. Nihayetinde, demokratik sistem içinde bir gün bu makamları bizden sonra gelenlere bırakacağız başbakanlık dahi geçici, ama hocalık bakidir.
BAŞBAKAN SEN OLACAKSIN
Öğretmenler sezgisel olarak karşılarına aldığı talebeleri hisseder. Müzeyyen hocam, beşinci sınıfta o zaman kümeler vardı, o zaman her konuyu toplu olarak sunardık. Ben her bir konu için bir tiyatrovari müsamere yazardım. Demokrasi, siyaset geldiğinde bir müsamere yazdım. Müzeyyen hocam da ‘Bu müsamerede başbakan sen olacaksın’ dedi. Hayatımdaki ilk başbakanlık tecrübesini, İstanbul Bahçelievler’de o zaman yeni gelişiyor, toz toprak içinde, tarlalardan geçerek okula gidiyoruz. Çizmem var, etraf toz toprak, bir sandalyeyi çekti hocam, ‘Hadi konuş bakalım’ dedi. Sınıfta bir sandalyeye çıkarak ilk nutkumu irat ettim tabiri caizse. Hiçbir zaman düşünmemiştim. Hep bilimadamı olarak yola devam etmeyi hesap etmiştim.
TERÖR ENGEL OLAMAYACAK
Ders en ilahi görevdir, en ulvi vecibedir. İki kahraman öğretmenden bahsetmek istiyorum. Biri Muş’ta Kurtuluş mezrasında, Cengiz Sur. Yol kapanınca öğrencilerini sırtında taşıyarak okula götüren kahraman bir öğretmen. İkincisi Silopi’de tugay komutanımızdan bilgi alırken, muhterem eşinin öğretmen olduğunu öğrendim. Operasyonlar sürerken derslerine devam etmişti. Milli birliğimizin mayası bu; beyi operasyon yönetiyor, eşi okula gidip zor şartlarda roket, silah sesleri altında Silopili çocukları yetiştiriyor. Doğu ve Güneydoğu’daki bütün öğretmenlerimize örnek olması adına zikrediyorum. O Silopili çocuklar anne görmüşcesine kucağına sarıldılar. İşte özlediğimiz öğretmen bu. Hiçbir şeyde ne kara kış, ne terör, ne şiddet, ne de herhangi bir barikat ya da çukur öğretmenin derse ulaşmasına engel olamayacak. Buradan Doğu ve Güneydoğu’da zor şartlarda görev yapan bütün öğretmenlerimizin alnından öpüyorum.
GOOGLE DİYE ÖĞRETMEN ÇIKTI
Biz mekanik meslek sahibi nesiller istemiyoruz. Organik aydınlar istiyoruz. Biz kendisiyle yabancılaşmış ve mekanik bir bilgi aktarımı olarak başka medeniyetlerden kendisine bilgi devşiren aydınlar değil kendisi bilgiyi içselleştirmiş nesiller istiyoruz. O nesiller sizin elinizdedir. Artık bilgi o kadar sıradanlaştı, ulaşılması o kadar kolay hale geldi ki bilgi mahiyetini kaybetti. Bakıyorsunuz Google diye bütün öğretmenlerin yerine ikame etmek isteyen bir öğretmen çıktı. Basıyorsunuz cevap veriyor. Mekanik bir bilgi olarak cevap veriyor bilgisayar. Sizi bilgisayardaki Google benzeri bilgi aktaran kaynaklardan ayıracak olan şey öğrencilerimizin bilgiyi mekanik bir nesne olarak değil şahsiyetleriyle bütünleşecek organik asli unsur olarak görebilecek bilgiyi vermeniz lazım. Bir zaman sonra öğretmene ne gerek var diyen insanlar da çıkabilir.”