Ah etmezdim senden sonra ölseydim

Güncelleme Tarihi:

Ah etmezdim senden sonra ölseydim
Oluşturulma Tarihi: Ekim 27, 1998 00:00

Haberin Devamı

Anıtkabir bir sismograf gibi. Cumhuriyet Türkiyesi'nin yaşadığı depremler oradan hep hissedilmiş. Siyasal ve sosyal sarsıntılar, Anıtkabir defterlerine aynen yansımış. Böylece ‘‘Anıtkabir defterleri’’, ‘‘Cumhuriyet'in seyir defteri’’ne dönüşmüş. Bu defterlerin, gemilerdeki

seyir defterlerinden tek farkı, ‘Kaptan’a hitaben yazılmış olması... 28 defterin 15 binden fazla sayfasını tek tek çevirmek, benim için Cumhuriyet tarihinin Anıtkabir'den görünen yüzüne tanıklık etmekti. Cumhuriyet'in serüvenini ‘seyir defterleri’nden izlemek keyifliydi...

‘‘Cumhuriyet'in seyir defteri’’ne düşülen ilk tarih, 12 Kasım 1948. Önceleri deftere gerek duyulmamış! Hem de 10 yıl, Mustafa Kemal Atatürk'e ne bağlılık yeminleri edilmiş; ne de bir şikayet yazılabilmiş...

Ölümünden tam 10 yıl sonra başlamış, Atatürk'e yazma alışkanlığı. İlk defter, Etnografya Müzesi'nde, 12 Kasım 1948'de açılmış. İlk satır ne bir devlet büyüğüne ait, ne de bir ünlüye. Bir havacı yarbay, duygularını tek satırda özetlemiş:

- Ölmez Atam huzurunda eğiliriz.

Henüz tumturaklı özlem ifadeleri yok, sade ve saygılı bir yaklaşım hakim. İlk sayfanın alt kısmı da aynı sadelikte. Sayfa onlarca imzayla dolu. İmza sahipleri ‘‘UNESCO Yönetim Kurulu’’ üyeleri. Ardından gelen sayfalar da sadece isim ve imzalarla kaplı. Atatürk'ü ziyaret edenler, çoğu zaman kurumlarının adını yazmakla yetinmişlerdi:

- İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Ankara ziyareti münasebetile Ebedi Şef Atatürk'ü ziyaret etmişlerdir. 18/2/1949

Aylar geçtikçe bu ifadeler çeşitlenmişti; ‘‘Ebedi Şefimiz nur içinde yatsın’’. Kimileri, bu temenniyi biraz süslemişti:

- Tarihimizde büyük çığırlar açan Yüce Ata nur içinde yat!

Ziyaretçiler arasında öğretmen ve öğrenciler ile CHP heyetleri çoğunluktaydı. CHP'liler, Atatürk'ü her vesileyle gruplar halinde ziyaret ediyor; ‘‘Huzurunda tazimle eğiliyoruz’’ diye yazıyorlardı.

Satırlardaki değişim, 1949 sonuna doğru belirginleşiyordu. Türkiye, çok partili yaşama geçmişti. Siyasi rüzgarların şiddetlenmesiyle birlikte defterlerdeki özlem ve övgü satırları da giderek artıyordu:

- Hayatımda ilk defa memleketime ve tarihine büyük bir tepeden ve en büyük Türk'ün mabedinden baktım. Dünyanın en bahtlı adamıyım.

İmzası okunamayan bir felsefe doktorunun bu yazısı, özlem satırlarının renkli bir örneğiydi. Vatandaşların yazılarındaki değişim, henüz devlet büyüklerinin, politikacıların satırlarına yansımamıştı. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Nuri Yamut da, CHP dışında bir partiden gelen ilk başbakan olan Adnan Menderes de 30 Ağustos 1950 tarihinde geldikleri Etnografya Müzesi'nde sadece defteri imzalamakla yetiniyorlardı. Ankara Valisi, Emniyet Müdürü ve Harp Okulu Komutanı'nın imzalarını taşıyan 98. sayfa, bir dönüm noktasını simgeliyordu. Bu sayfadan itibaren ziyaretler yoğunlaşıyor; defter daha da renkleniyordu. Atatürk'e şiirsel seslenişlere de rastlanıyordu:

‘‘Atam'a

Dünyada bir kere görebilseydim

Ahetmezdim senden sonra ölseydim! (Rahmetler olsun) ’’

30 Temmuz 1951 tarihli bu satırlar, Ali Osman Atak imzasını taşıyordu.

Atatürk'ün naaşının Rasattepe'ye yapılan Anıtkabir'e nakledilmesinin ardından ilk defter, arşive kaldırılıyordu. 10 Kasım 1953 günü ikinci defter açılıyordu. Bu defter, Etnografya'daki ilk deftere oranla oldukça gösterişliydi. Kabartmalarla süslü defterin kapağının içindeki yazı, defterin kaynağını açıklıyordu: ‘‘Kurtuluş ve inkılabın esaslarını hazırladığı, çok sevdiği ve seması altında hayata gözlerini kapadığı İstanbul'un aziz Atasına naçiz armağanı. 10.IX.1953.’’

Özel günlerde Mustafa Kemal'e koşma geleneğinin uçları, tam da bu dönemde boy veriyordu! Önce 10 Kasım'larda saygı duruşuyla yetinen devlet erkânı, sonraları 29 Ekim'i de listeye ekliyordu. Genelkurmay Başkanları, her 30 Ağustos'ta, Anıtkabir'i ziyaret edip defteri imzalıyordu...

Anıtkabir, yabancı konukların Türkiye gezilerinin bir parçası halini alıyordu. Büyükelçiler, Ankara'da göreve başlarken, ilk iş olarak Anıtkabir'e geliyorlardı. Pakistan ve İran büyükelçileri, defteri ilk imzalayan yabancılar arasında yer alıyordu...

CHP Heyetlerinin ziyaretleri sıklaşıyor; her kurultayda Mustafa Kemal'in huzurunda saygı duruşunda bulunma geleneğini de CHP başlatıyordu. CHP Genel Başkanı İsmet İnönü, her seferinde sadece geliş nedenini yazıyordu:

‘‘Cumhuriyet Halk Partisi olağanüstü kurultayı umumi heyetinin hep birlikte saygı duruşu. 25 Şubat 1954 Perşembe.’’

Öbür kuruluşlar da CHP'yi izliyorlar; çeşitli kurum ve kuruluşlar ile dernekler, kongrelerinde ya da özel günlerinde Anıtkabir'i ziyaret etmeye başlıyorlardı. En çok gelenler de yine öğrenci ve öğretmenlerdi. Artık sadece isim ve imza yazmakla yetinmeyip, Atatürk'e sesleniyorlardı.

Yeni kurulan partiler de Anıtkabir'i ziyaret ediyorlardı. Kısa sürede iktidar partisi haline gelen Demokrat Parti heyetleri de CHP kadar sık olmasa da Anıtkabir'in daimi konukları arasındaki yerini alıyordu:

‘‘DP, kuruluşunun 8'nci yıldönümü vesilesiyle ve Ebedi Atamıza sonsuz bağlılık duygularımızla! 7.I.1954 Ankara D.P.Teşkilatı’’

DP lideri iken Cumhurbaşkanı seçilen Celal Bayar da her yıl 10 Kasım'da defteri imzalıyordu. Ancak Bayar, imza ve tarih atmakla yetiniyordu. Geleneği sürdürüyordu. Genelkurmay Başkanları da aynı şekilde her 30 Ağustos'ta, tarih yazıp, defteri imzalıyorlardı. Onlar da defteri, Atatürk'e seslenmek için araç olarak kullanmaya henüz başlamamışlardı! Bu gelenek, 27 Mayıs 1960'a değin sürdü...

Yalancı Atatürkçüler edebiyatı

Defter, 1959'dan itibaren hareketlenmeye başlıyordu. Cumhuriyet'in yaşadığı deprem, tüm şiddetiyle Anıtkabir'e yansıyordu. Öğrenciler, öğretmenler, askerler, eskisine oranla daha coşkulu satırlar yazıyorlardı. Günümüzde de kullanılan ünlü slogan tam da bu tarihlerde ortaya çıkıyordu:

‘‘İzindeyiz Atam!’’

27 Mayıs'a doğru, depremin politikacıları da etkilediği belli oluyordu. 19 Mayıs 1960 günü, Anıtkabir'i iki politikacı ziyaret ediyor; İsmet İnönü ve Osman Bölükbaşı. İnönü, her zamanki gibi ‘‘CHP'nin tazim duruşu’’ yazıp imzalıyordu. Bölükbaşı ise vurgulama gereği duyuyordu:

- 19 Mayıs'ın temsil ettiği ruha sadıkız.

Bu satırlar, defterdeki değişimin, yeni yaklaşımın habercisiydi.

Gerçekten de 27 Mayıs askeri müdahalesiyle birlikte, devlet büyükleri Mustafa Kemal'e uzun satırlarla seslenmeye başlıyorlardı! Hitabet sanatının zarif örnekleri, bu kez politikacıların kaleminden deftere dökülüyordu. Resmi ağızlar, ‘Cumhuriyetin seyir defteri'nin önemini farketmişti! Ülkedeki alt üst oluşun gürültüsü, Anıtkabir'de yankılanıyordu. Darbeyi destekleyenlerin coşkulu havası, defterdeki satırlarda ifadesini buluyordu.

Darbecilerin lideri Orgeneral Cemal Gürsel, 3 Haziran'da defteri imzalarken heyecanlıydı. Kendini Atatürk ile yüzyüze gelmiş hissediyordu:

‘‘Büyük atam. Bizi tasvip ediyor izinde olduğumuzu kabul ediyorsanız bizim en büyük mukafatımız gururumuz bu olacakdır. Sana sonsuz şükran ve minnet.’’ Gürsel, heyecandan noktalama işaretlerini unutmuştu! 26 Haziran'da geldiği Anıtkabir'de ‘yalancı Atatürkçüler'den sözedip, iktidardan uzaklaştırdıkları DP'lileri şikayet ederken de aynı sorunu yaşıyordu: ‘‘Büyük atam sana iman etmeye geldik. seni inkar eden ve sahte bir Bağlılıkla milleti aldatan yalancılar mürailer (ikiyüzlüler) deyil izinde azimle yürüyen bu uğurda her şeyi Fedaya hazır evlatların olarak geldik. sana ebedi minnet ve şükran.’’

Yeni yönetimin DP nefreti, Gürsel'in bu satırlarında ifadesini bulmuştu. Artık Türkiye'de ‘Sahte Atatürkçüler' ayrımının yapıldığı yeni bir dönem açılmıştı. Adına ‘İkinci Cumhuriyet' diyorlardı...



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!