Güncelleme Tarihi:
Bir köşeye oturup çay ısmarlıyorum kendime. Patron ocağa bağırıyor:
- Beye bir çay. Süzgeçten...
Süzgeç müzgeç, içinde otlar yüzen çayımı kıtlama içiyorum. Göz ucuyla beni kesen kahve müşterilerini seyrederek. Sonunda, belli ki ağzı iyi laf yapan bir ihtiyar amcanın yanına ilişiyorum.
- Selamünaleyküm!
- Aleykümselam!
Anlatıyorum niye Ağrı'da olduğumu. “Şehrinize ilk defa geliyorum. Güzelliklerini gördüm de, sıkıntıları nedir, bilmiyorum. Hele bir anlatın bana...”
Tahmin ettiğim gibi, kasketli bey amca patlatıyor espiriyi:
- Biz sana Agri'de eyi ne vardir onu sayak, sen geri kalani dert diye yazarsen...
ŞEHİR MERKEZİNDE 3 BİR AHIR
Ama dertler “eyilikleri” çabuk bastırıyor, saymakla bitmiyor, Doğu'nun bu fakir şehrinin sıkıntıları. Uzun lafa gerek yok. DİE (Devlet İstatistik Enstitüsü), Türkiye'nin 81 ili içinde, en fakirinin Ağrı olduğunu ilan etti zaten.
Kişi başına gelir, yıllık 568 dolar Ağrı'da. Bir Kocaelili, 6.165 dolar geliriyle, tam 11 Ağrılı ediyor, gelir açısından.
Belediye Başkanı Hüseyin YILMAZ da ilin durumunu üç (acıklı) kelimeyle özetliyor: EĞİTİMSİZLİK, İŞSİZLİK, SEFALET Başkan, hizmetlerini sayıyor, çaresizliğini ifade etmek için en vurucu rakamı sona saklıyor:
- Ben Ağrı'ya nasıl belediye hizmeti vereyim? Bilir misin ki bu şehrin merkezinde hâlâ 3 bin tane ahır vardır!
Yollar eskiye göre çok iyi (muhalifler bile hakkını veriyor), ama kaçmaktan kovalamaya vakit yok. “Vaktimizi ve enerjimizi emeklilerimize para bulmaya, tıkanmış kanalları açık tutmaya harcıyoruz. Çevre sorunlarına, yollara, temizliğe sıra gelmiyor ki...”
İzin alıp çıkıyoruz. Kara bulutlar çökmüş Ağrı'nın üstüne. Ne kadarı erken bastıran gece, ne kadarı sobalarda yakılan otomobil tekerinin işi, ne kadarı Ağrı'nın kara bahtı...Bilemiyorum.
KAYNAK AZ, KULLANIM ALLAH'LIK
Ankara'dan zaten üç kuruş geliyor. Kendinin de bir kaynak ürettiği yok Ağrı'nın. Ama bu üç kuruş bile çarçur edilmiş. Tamam, termal otel güzel, kayak tesisi fiyakalı, futbol stadı fıstık gibi de... Çürüyen bu tesislere mi harcanmalıydı para?
Neyse, Ağrı hiç olmazsa bugün bir şans yakalamış, değerlendirmeyi bilirse eğer: Ağrı Valisi Hüseyin YAVUZDEMİR.
Tecrübeli, ufku geniş ve son derece gerçekçi bir yönetici Vali Bey. Ve cesur...
İlin sorunlarını tek tek sıralıyor, sonra çareleri sayıyor bir bir. Söylemi Anadolu'nun o ”klasik mülki amirleri”nden çok farklı; radikal önlemler alıyor burada devlet:
- Ağrı'da köylü ü-re-te-cek! Bunun başka yolu yok. Burası tarım ve hayvancılık bölgesi, ama metotar dededen kalma... 300 bin büyükbaş hayvan var Ağrı'da, ama inek başına verim 3-5 litre sütü geçmiyor.
- Köy Merkezli Tarımsal Üretim Projesi ile ziraat mühendisleri, veteriner hekimler, artık merkezde kravat takıp oturmayacak, köylünün ayağına gidecek, yem bitkisi ekmeyi, silaj yapmayı öğretecek.
- Çiftçiye doğrudan destlekleme yapılalı beri üretim düştü Ağrı'da.
- İşi devlet yapmayacak. Bizler memuruz. Memur zihniyetiyle ticaret, sanayi olmaz. Yem fabrikası, süt ve et kombinaları çalışmıyor. Ucuza özel sektöre devredeyim diyorum, ama özel sektörcüler bile “Yok yok devlet işletsin!” diyor.
YİBO VE PİO İSTİYORUZ İLİMİZE
Vali'nin en önem verdiği konuya geliyor sıra. Beni de (Okullarımız Yıkılmasın Kampanyası sebebiyle) özellikle ilgilendiren EĞİTİM konusuna.
Ağrı'da erkeklerin okuma yazma oranı yüzde 76, kadınların (sıkı durun) yüzde 38!
Taşımalı eğitimden şikayetçi Vali Bey. Malum Ağrı Türkiye'nin en soğuk illerinden biri. Kardan kıyametten senenin şu kadar günü çocuklar okula gidemiyor, ama sonunda iyi kötü bir diploma alıyorlar. “Sonra da üzülüyoruz” diyor Vali Bey, “Niye Ağrı’nın çocukları lise ve üniversite sınavlarında iyi sonuç alamıyor!'' diye...
Çaresi? Çaresi belli. YİBO veya PİO. Yani yatılı ya da pansiyonlu devlet okulları. Böylece öğretmenler rehberlik görevini de yapabilir, köye katkıda bulunabilir, asıl anayı babayı eğitebilir... Eskiden olduğu gibi.
“8 ila 10 bin çocuğum okul dışı, Serdar Bey!”
Öğretmen açığı, lojman sorunu... Eğitimdeki sorunların sonu yok. Konuyu değiştiriyorum.
- İlinizde SAĞLIK ne halde? diyecek oluyorum.
“Size tek bir rakam vereyim, herşeyi anlatmaya yeter” diyor Vali Bey:
- 550 bin nüfusumuz var, ilimizde tek bir kardiyolog yok mesela.
- Askeri doktor bile mi yok?
- Yok!
- Kadro açamıyor musunuz?
- Açsak da sorun bitmiyor ki. Yüz kişilik kadro açtık, ortalamanın çok üzerinde maaş verdik, 50 kişi başvurdu. 38 sağlık ocağının sadece 4'ünde doktor var.
- Hamur İlçesi'ne çok modern bir hastane yapılıyormuş, diye soruyorum.
Gülümsemekle yetiniyor Vali Bey. Sanki "Merkez ilçede hastane yok, hastane olsa doktor yok, Hamur'daki hastanede hastalara kim bakacak?" der gibi.
Daha neler, neler var konuşacak yazacak? Sınır ticareti, demiryolu, üniversite beklentisi, bir türlü bitmeyen baraj, ille de istihdam sorunu...
Tek tek saymıyorum artık. Kahvedeki bey amcanın ne demek istediğini şimdi anlıyorum. Sana demediler mi Serdar, “Ağrılı'ya ne derdin var?” diye sorma!
İyisi mi, ben (Sağolsunlar, Ağrı ziyaretim sırasında beni bağırlarına basan) DHA'nın Ağrı Temsilcisi Ahmet Abi (Özbilgi) ve oğlu Fatih'in cömertliğinden, misafirperverliğinden istifade, Türkiye'nin en güzel illerinden olan Ağrı'nın biraz tadını çıkarayım...
BANA ULAŞMAK İÇİN
Hürriyet Gazetesi Yazıişleri'nde Ağrı'nın ve Ağrılılar'ın bir temsilcisi var artık: Bendeniz. Bana ulaşmak için: (Posta adresi) Serdar Devrim - Hürriyet Gazetesi, Güneşli/İstanbul (Telefon) 0212 677 00 00 (e-posta adresi) sdevrim(a)hurriyet.com.tr (faks) 0212.677 03 27