Oluşturulma Tarihi: Ağustos 04, 2001 00:00
ŞİMDİ bazılarına fantezi gibi görünebilecek bir siyasi gözlem yapmak istiyorum. Geçen gün televizyonda Tayyip Erdoğan'ın Afyon toplantısına gelişiyle ilgili görüntüleri izliyorum.Erdoğan'ın duruşu, bakışı, davranışları, çevresindeki insanların ona muamelesi ve bakışlarını dikkatle okumaya çalışıyorum.Bütün bu görüntülerin bende bıraktığı izlenim şu.TARİKAT ÇEVRESİErdoğan ve çevresi yeni bir siyasetçiden çok, klasik bir ‘‘tarikat siyasetçisi’’ görüntüsü yansıtıyorlar.Tayyip Erdoğan, bir tarikat şeyhi gibi davranıyor.Çevresindeki insanlar da ona tam bir ‘‘tarikat şeyhi’’ muamelesi yapıyorlar.Bu görüntüleri izledikten sonra oturup düşündüm.Acaba Türk merkez sağının öteki liderleri siyaset sahnesine hangi tavır ve duruşlarla gelmişlerdi?Yaşım nedeniyle, rahmetli Adnan Menderes'in gelişini bilmiyorum.Ancak daha sonraki yıllarda, o günlere ait fotoğrafları ve filmleri dikkate incelemiştim.Menderes modern, tam anlamıyla Batılı bir siyasetçi görünümüne sahipti.Kılık kıyafeti, konuşması ve hareketleri bu havaya uygundu.Hiçbir mimiğine, davranışına, ‘‘tarikata ait’’ bir çizgi sinmemişti.Çevresinin ona muamelesi de aynı çizgideydi.Daha sonra, Süleyman Demirel'in siyaset sahnesine gelişini düşündüm.Demirel'in geldiği günleri gayet iyi hatırlıyorum.O zamanlar lise öğrencisiydim.Demirel, Menderes'e göre daha ‘‘halkçı’’ bir görünüme sahipti.Arkaya kaykılmış şapkası, cüssesi, şivesi, kullandığı kelimeler ve mimikleri ile çok daha ‘‘Anadolulu’’ bir havası vardı.Ama onun ilk yıllarına ait filmleri izleyin.Orada da ‘‘tarikatvari’’ hiçbir görüntüye rastlamayacaksınız.Çevresinin davranışlarında da bu çizgi yoktu.FARKLI KÜLTÜRMerkez sağın büyük liderleri içinde ‘‘tarikat’’ çizgisine en yakın duranı rahmetli Turgut Özal'dı.Ancak onun etrafa yaydığı havada da Tayyip Erdoğan'da rastladığım bu izlenimi almadım.Erdoğan ve çevresinde gördüğüm manzara, merkez sağın şimdiye kadar benimsediğinden ‘‘farklı bir kültürün ürünü’’ gibi duruyor.TARİKAT İKLİMİŞimdi gelelim asıl soruya...Bu davranış biçimini ve bu görüntüyü, ‘‘Anadolu'nun ve halkın duruşu’’ olarak kabul edebilir miyiz?Benim buna vereceğim cevap hazır.Gerek Menderes, gerek Demirel, gerekse Özal, yüzde 40'ı aşan
oy oranları ile siyaset sahnesine gelen insanlardı.Hatta bu oyun yüzde 60'lara ulaştığı durumlar bile söz konusuydu.Yani, hangi ölçüte vurursanız vurun, Tayyip Erdoğan'a göre çok daha köklü ve kuvvetli halk hareketleriydi.Onların tarikat ilişkileri yok muydu?Vardı.Ama o ilişkiler sistemi, böyle göze batan bir şekilde siyasi davranış biçimi haline dönüştürülmemişti.Merkez sağın öteki iki lideri Çiller ve Yılmaz'ı da katarsanız, 1950'den bu yanan merkez sağın liderleri, davranış kalıplarına ‘‘tarikat görüntüsünü’’ vermemeye özen göstermişlerdir.Kısaca Tayyip Erdoğan'ın taşıdığı ve yaydığı ‘‘iklim’’, merkez sağın klasik havasından farklı.Bu ne anlama gelir? Bir önemi var mıdır?Ben, davranış biçimlerinin düşüncenin yansıması olduğu görüşünde olanlardanım.Şimdi bu tahlili niye yaptın diye sorarsanız, ona da cevabım şu olacaktır:Tayyip Erdoğan'ın ne düşündüğünü şu ana kadar öğrenebilmiş değiliz.Öğrenebileceğimiz konusunda da şüphelerim var.Büyük bir ihtimalle ‘‘hiç konuşmayan adamı’’ oynayarak yürümeyi tercih edecektir.Çünkü geçmişteki örnekler, televizyon ekranında ve sorular karşısında çok serinkanlı duramayan bir karaktere sahip olduğunu gösterdi.SESSİZLİĞİN DİLİBu sessizlik devam ettiği sürece de kendisiyle ilgili değerlendirmelerimiz için şunlar kalıyor:Hıdiv Kasrı'nda hálá sürdürülen içki yasağı.Ve çevresinden ekranlara yansıyan görüntüler.
button