Güncelleme Tarihi:
Atlas Dergisi, İstanbul özel sayısında şehrin uçlarını ele aldı. Kentte yaşayan siyahlara geniş yer ayırdı.
Aylık coğrafya ve keşif dergisi Atlas, bu yıl farklı bir İstanbul özel sayısı çıkardı. Çeşitli başlıklar altında kentin en az bilinen, en mahçup unsurlarına ışık tutan dergi, özel sayıya isim olarak da ‘‘İstanbul'un uçları’’ başlığını seçti.
Rus Ortodoksların Hac sırasında kaldıkları hanların çatılarında yaptırılan kiliseler, zincir ayinlerinden anımsayacağınız Caferiler sırayla arz-ı endam ediyor derginin yapraklarında. Minarelerin tepesinden, Yarımburgaz Mağarası'nın derinliklerine kadar eşsiz görüntülerle binyılın başlangıcının İstanbul'u. Bu dosyaların arasında, Osmanlı'dan günümüze kentin siyah konuklarıyla ilgili olarak Oktay Uludağ'ın yazdığı yazı ilgi çekici.
Siyahların İstanbul'a ilk gelişleri köle ticareti ile başlıyor. Afrika köylerinden köle tacirleri tarafından toplananlar için 8 ay süren uzun ve zor bir yolculuk başlıyor. Girit ve Rodos duraklarından sonra ulaşılan kent İstanbul. Kapalıçarşı'nın Nuruosmaniye kapısının kuzeyindeki Tavuk Pazarı ise ilk veya ikinci el kölelerin satın alındığı bir ticaret merkezi. Satıcı ile alıcılar burada nargile eşliğinde diledikleri gibi köleleri gözden geçirip, pazarlık ediyorlar. Sağlıklı, heybetli ve şanslı olanlar saraya alınıyor.
Artık uçakla geliyorlar
Nuruosmaniye'deki köle pazarı 1847'de kapatıldı. Köle ticaretine ise Osmanlı'da ancak 1890 Viyana Antlaşmasıyla son verildi. Bundan neredeyse 100 yıl sonra Afrika topraklarından İstanbul'a yeni yüzler gelmeye başladı. Ama bu sefer uçakla.
Siyahlar havalimanında 1984'ten sonra yoğun olarak görülmeye başladı. Eğitimin yabancı öğrencilere ücretsiz olması nedeniyle gelenlerin isimleri zamanla çeşitlenerek arttı. İlk gelenler, Sudan'ın Suudi Arabistan olmadığını, her siyahın da Beyaz Gölge'deki gibi basket oynayamadığını anlatmak zorunda kaldılar.
Sudan'dan eğitim için gelen Osman anlatıyor:
‘‘İstanbul'da yaşamak oldukça zor. Ama buradaki zor yaşam bağlıyor belki de insanları kendine. Bu kentin ruhu var. Avrupalı kentler gibi bir taşbebek değil, çekici ve zor bir kadın.’’
İstanbul'da reggae dinleyip, müziğe kendini kaptırmış Afrikalıları görebileceğiniz kamusal mekan sayısı üçü beşi geçmez. Çünkü kentte önyargıların önünden elini kolunu sallayarak geçip, istediğiniz yere girmek kolay değildir. Bu dışlanmışlık ve reggae'nin içindeki diğer duygular bir dinin de temelini oluşturuyor: Rastafaricilik.
Tarlabaşı'nda yaşıyorlar
Etiler'den Taksim'e, Tarabya'dan Kadıköy'e kadar birçok semtte onları görebilirsiniz. Ama Tarlabaşı'nda durum farklı. 50 ile 80 milyon lira arasında tuttukları evlerde 4-5 kişi kalabilecekleri en uygun yer Tarlabaşı. Bu semtte Afrikalıların sayısı özellikle son 6 ayda artmış. Yeni misafirler alışverişe de yeni alışkanlıklar getirmiş. İki domates, 1 soğan, 3 patates, 50 bin liralık biber ya da tek bir yumurta.
Futbola olan sevdalarını yalnızca televizyon başında değil sahada da görebilirsiniz. Kasımpaşa Stadı'nın yanındaki küçük toprak sahada pazarları hariç hergün sabah 9'da buluşuyor, Afrikalıların İstanbul karması.