Tuba ÇAMELİ
Oluşturulma Tarihi: Şubat 22, 2003 20:39
Prof. Afet İnan'ın kızı Arı İnan ile oğlu Demir İnan, annesinin çocukluğunu anlatarak başladığı, 1928'e kadar getirdiği anılarını bir kitapta toplamak üzere çalışıyor. Anılar, Rumeli'de doğmuş, Balkan Savaşı sırasında küçücük bir kızken muhacir olmuş, Cumhuriyet'in ilk yıllarındaki ideallerle yetişmiş bir kadının hayat serüveni.
Tarih Vakfı'ndaki işim gereği 10 Aralık'da yapılacak Afet İnan tarih Araştırmaları ödül töreninin hazırlığı için gittim Afet Hanım'ın kızı Arı İnan'ın evine. Arı İnan gelecek sene yayınlamayı düşündüğü Afet İnan kitabından söz etti. Masada evrakların arasında daktilo edilmiş günlüğe gitti elim. Önsözü bile yazılmış olan, Afet Hanım'ın ölümünden birkaç sene önce başladığı, biteremediği anılarından gözlerimi ayıramadım.
‘‘Geçen Günlerim adını verdiğim bu kitapta, bir memur çocuğu olarak yurdumuzun çeşitli yerlerindeki yaşantımı yazdım.’’ Böyle başlıyordu önsöz. Daha önce aile bireyleri dışında hiç kimsenin okumadığı bu satırlara duyduğum ilgiyi farkeden Arı İnan anlattı: ‘‘Annem önce
Atatürk'ten Mektuplar adlı kitabında bazı anılarını yazdı. Sonra yaşam serüvenini bir kitapta toplamak istedi. 1925'e kadar gelebildi. Geri kalanını, yani 1985'e, ölümüne kadar olan kısmını ben tamamlayıp yayımlamak istiyorum. Kardeşim Demir İnan, yengem ve üç torundan oluşan bir konsey değerlendiriyor kitabı.’’
1912: ROPCOZ'DAN KAÇIŞTam o sırada Canan Aykent giriyor içeriye. Arı İnan'ın kızı Canan. Bu meslekteki ender kadınlardan o da. Canan İnan anneannesini anlatırken heyecanlanıyor: ‘‘Çocuktum, anneannemle toplantılara, konferanslara giderdik. İl il gezerken, bir köşede durur, anlamadığım şeyleri konuşan insanları, en çok da anneannemi seyrederdim.’’
Afet Hanım'ın anılarını okumayı sürdürüyoruz hep birlikte: 1908'de Selanik'te başlayan bir hayat, Balkanlarda geçen çocukluk yılları. Sonra Afet Hanım'ın babasının memuriyeti nedeniyle karış karış gezilen Anadolu. Savaşlar tarihi gibi görünen resmi tarih arka planda, önde küçük bir kızın yaşadıkları. Yıl 1912, Afet İnan 3-4 yaşlarında, Balkan Savaşı başlamış:
‘‘Ropcoz'da (Drama-Serez) biz Kurban Bayramı gelecek diye beklerken, bir sabah 'gavur geliyor' sesleriyle uyandık. Babamın 'kırço' isimli atına heybe yerleştirildi. Şehrin doktoru, babam ve biz iki kardeş atla yola çıktık. Ormanlık sulak yerlerden geçiyorduk. Ata nöbetleşe biniliyordu...’’
BİZİM ÇİFTLİKTE SAKLANMIŞSayfalar sonra bu kez Biga'da İnan ailesi. Birinci Dünya Savaşı yaşanıyor. Sakarya Meydan Savaşı bir satır anılarda. Önplanda bitirilen okullar, büyüyen Afet İnan var. 1925'te üç haftalık öğretmenken, İzmir'de bir toplantıda Atatürk'e rastlıyor.
‘‘Atatürk salona girdiği zaman herkes onun çevresinde toplanmıştı. Ben bir kenarda duruyorum. Beni bir öğretmen kolumdan tutarak Cumhurbaşkanı'nın yanına oturttu. Atatürk bir ara ailemin nereli olduğunu sordu. Annemin ailesinin Selanik'in kazası Doyranlı olduğunu öğrenince sorularını sıklaştırdı.’’
Atatürk ertesi gün Afet İnan'ın ailesini ziyarete gittiğinde, geçmişe dair bir sırrı öğrenir: Saklanmak zorunda olduğu zor günlerde Atatürk, Afet İnan'ın anneannesinin dayısına ait bir çiftlikte saklanmıştır.
ATATÜRK'LE ANILARHer iki taraf için de şaşırtıcı olan bu karşılaşmanın ardından genç Afet İnan, Atatürk'ün isteğiyle 1925'te Lozan'da okula başlar. Bir başka günün anısı:
‘‘Atatürk bir ara bana bakarak ‘Karadeniz'i Akdeniz'e bağlayan demiryolu ile birleştireceğiz' dedi. Bir soru kafamda düğümlenmişti. Acaba bütün bu kağıtlar üzerindeki projeler ne zaman bitebilirdi. Atatürk'e sormadan duramadım. Bunların hepsi ne zaman yapılacak, dedim. Güldü ‘Planlarımız kağıt üzerinde kalmak için çizilmiyor, yaptıkça görürsün' dedi.’’
TARİH VE SOSYOLOJİ PROFESÖRÜ AFET İNAN1908'de Selanik'in Doyran kazasında doğan Afet İnan, 1925'te Bursa Öğretmen Okulu'nu bitirerek İzmir Redd-i İlhak İlkokulu'nda öğretmenliğe başladı. Lozan'da iki yıl Fransızca öğrenimi gördü. İki yıl da Notre Dame de Sion Fransız Kız Lisesi'nde okudu. Ankara Muallim Mektebi ve Ankara Kız Lisesi'nde öğretmenlik yaptı. Cenevre Üniversitesi'nde tarih okudu, sosyoloji doktorası yaptı. 1939'da Ankara'da Dil Tarih Coğrafya Fakültesi'nde profesör oldu. Türk Tarih Kurumu, Türk Dil Kurumu gibi pek çok kurumun kurucu başkanlığında ve üyeliklerinde bulundu. Doktor Rıfat Bey'le evlenen Afet Hanım'ın iki çocuğu oldu. Atatürk ve Türk tarihiyle ilgili birçok yayını bulunan Afet İnan 8 Haziran 1985'te öldü.
CHANEL 5 KULLANIRDI
Peki Afet İnan nasıl bir anneydi, diye soruyorum merakla. Arı İnan hemen yanıtlıyor: ‘‘Çok duygusal ama disiplinli bir kadındı. İyi bir eş ve iyi bir anneydi. Ben 23-24 yaşındaydım. Mücevhere pek meraklıydım. Bana mücevherin ne demek olduğunu anlatan bir yazı kaleme aldı. ‘Başkalarına gösteriş yapmak için takılan bir takım madenlerdir mücevherler. İnsanın bunların yerine kafasının içini süslemesi, doldurması gerekir' diyordu yazısında.’’ Peki kadın Afet İnan ne giyerdi? Yanıtlıyor Arı İnan: ‘‘Yeşil giymeyi severdi.’’ Aklıma hemen Afet Hanım'ın kaleme aldığı ilk satırlar geliyor: ‘‘Yıl 1912 Drama-Serez yolundayız. Annem kafilede tek kadın. Ördek başı denilen koyu yeşil renkteki çarşafı, atı örten kırmızı renkli örtüye karışıyor. Ben, annem aynı atın üzerindeyiz. Ona sarılıyor ve mırıldandığı şarkılara kulak vererek çevreyi seyrediyorum.’’ Ekliyor Arı İnan: ‘‘Son derece sade giyinirdi. Düz bir elbise, saçlar toplu. Arada bir ruj sürerdi, onu da yerdi hemen. Anımsıyorum, Chanel 5 kullanırdı. Tek bir inci küpe takardı, o da ilk maaşıyla aldığı.’’
Atatürk pırlanta kol düğmelerini Afet Hanım'a nasıl ödünç verdi1930 baharı. Genç yurt bilgisi öğretmeni Afet Hanım derste öğrencilerine belediye yasasına göre bir
seçim denemesi yaptırır. Denemenin sonucunda bir kız öğrencinin başkan seçilmesine bir başka erkek öğrenci 'yalnız erkekler oy verebilir ve seçilebilir' diyerek itiraz eder. Evet, o sıralar hala Türk kadınının seçme ve seçilme hakkı yoktur. Üzüntüyle dersten çıkan Afet Hanım soluğu Atatürk Orman Çiftliği'ndeki Marmara Köşkü'nde alır. Atatürk Afet İnan'ı gözyaşları içinde görünce, ‘‘Araştır bakalım bu haklar diğer ülkelerde nasıl verilmiş kadınlara’’ der. Afet Hanım'ı zorlu bir hazırlık ve ardından da Türk Ocağı salonunda verilecek bir konferans beklemektedir. Afet Hanım konferans için zamanın en ünlü hatibi Hamdullah Suphi Bey'den (Tanrıöver) dersler alır. Giyeceği elbiseyi Atatürk çizer. Lacivert biyeli elbisenin içine bir de ipek gömlek diktirilir. Son gece Atatürk gömleğin kollarına takılmak üzere kendi pırlanta kol düğmelerini Afet Hanım'a hediye eder. Konferans çok başarılı geçer, kadınların seçme ve seçilme hakları gündeme gelmiş olur. Daha sonraki yıllarda kadınlar önce yerel sonra genel seçimlerde seçme ve seçilme haklarını elde eder.