Aferin Yunan millilerine...

Güncelleme Tarihi:

Aferin Yunan millilerine...
Oluşturulma Tarihi: Haziran 26, 2004 00:00

Son Dünya kupasının sürpriz takımı Türkiye idi. Avrupa Kupasının sürpriz takımı da Yunanistan oldu. Kimsenin beklemediği bir performans gösterdi. Kazansa da, elense de tebrik edilmeye değer oyun oynadılar. Bu noktaya kadar gelebilmeleri dahi başarı olarak alkışlanmalı..Son dünya kupasının finaline Coca Cola’nın davetlisi olarak gitmiş ve Kore maçını seyretmiştim. Hayatımın en tatlı anılarından biridir. O maçın sonunda havalara uçuyordum. Yanımda oturan biri “Türksünüz galiba...” dedi.“Belli olmuyor mu...” diye takıldım.Yunanlıymış ve sırf dünya kupasını seyretmek için, grup halinde gelmişler. “ Uzaktan sizin grubunuzu seyrediyoruz ve gıpta ediyoruz. Bizim futbolumuz dökülüyor. Sizin şampiyon olmanızı çok istiyoruz. Hiç değilse, kupa bizim bölgeye gelir “ dedi.Çok hoşuma gitmişti. Geleneksel düşmanlıkları bir kenara bırakan, futbol ile siyaseti birbirinden ayıran ve Ege’liliğin verdiği yumuşaklıkla söylenmiş sözlerdi.Ben de, biraz böbürlenerek “darısı başınıza “ dedim.Yunan milli takımını Avrupa Kupasında seyrederken bu konuşma aklıma geldi. O Yunanlı dost kimbilir şimdi nerelerdedir. Bu yazıyı yazarken, Yunanistan henüz Fransa ile eleme maçına çıkmamıştı. Yani sonucu bilmiyoruz.Adımı bile hatırlamaz, ancak eminim şu sıralarda Yunan Milli takımı Fransaya karşı yenilmiş olsa dahi, sevincinden havalara uçuyordur.Doğrusu alkışı hakkediyorlar.Yunan takımı Avrupa Kupasının sürprizi oldu.Son derece etkileyici futbol oynuyorlar. Disiplinli ve gole giden bir stilleri var. Daha da önemlisi moralleri bozulmuyor. Yenik düşseler dahi, maça asılıyorlar ve gol peşinde koşuyorlar.Türkiye’ye şans dileyen Yunanlı taraftar gibi, ben de Yunanistana şans diliyorum. Artık bildiğimiz Avrupalı ülkelerin değil, Yunanistanın kupayı almasını istiyorum. Ege’ nin karşı kıyısında dahi olsa, Avrupa Kupasının bize daha yakın bir ülkeye gelmesini tercih ediyorum. Umarım dün gece kaybetmemişler ve Fransayı elemişlerdir. Yenememiş olsalar dahi, bu noktaya kadar gelmeleri dahi başarıdır.* * *DUA EDELİM DE, NATO DORUĞU OLAYSIZ GEÇSİNNATO doruğu’nun Türkiye’ye katkısı büyük olacak. 26 ülkenin gözleri bizim üzerimize dönecek. 26 Devlet ve Hükümet başkanının alacakları kararlar, dünya’ nın en yakından izleyeceği olay sayılacak.İşin siyasi yönünü bir yana bırakırsak, işin tehlikeli yanı da var.Kazara bir bombanın patlaması veya bir olayın çıkması, bu defa tüm gözlerin olumsuz şekilde üstümüze dönmesine yol açacak. Tam turizm sezonunun başındayken, Türkiye birden bire terör olaylarıyla özleştirilecek. Sadece yüzmilyonlarca dolar zarara uğramakla kalmayacağız, üstelik kolay kolay üstümüzden atamayacağımız bir ”terör ülkesi“ damgası yiyeceğiz.Gereken önlemler alınıyor.Hayatımız, özellikle İstanbullular açısından, önümüzdeki 3-4 gün eziyet içinde geçecek.Şikayet etmeyelim.Olaysız atlatabildiğimiz taktirde, NATO doruğu ülkemize önemli bir tanıtım katkısında bulunacak.Haydi hayırlısı...ÇATIŞMALAR BAZILARINI ÇOK MEMNUN EDİYOR !Bazıları hayatlarından son derece memnunlar...Güvenlik Kuvvetleriyle PKK arasında çatışmalar başladı ya, neredeyse göbek atacaklar.Memnun olanların bir bölümü PKK saflarında.4-5 yıldır dağlarda adam öldüremeden oturmak zorunda kalan ve bazı PKK yetkilisine göre “nihayet moral bulan” örgüt, nihayet rahatlamış!. İnanın bunları söyleyebiliyorlar. Türk güvenlik kuvvetlerinin karşısına öleceklerini bile bile yollananan o gencecik insanlara acımıyorlar. Onlar için önemli olan, o eski günlere dönülmesi. Kan dökülürmüş, dökülmezmiş önemli değil. Önemli olan komutanlıklarını sürdürmek, bölge halkının dikkatini çekmek, medya’ da isimlerinden söz ettirmek ve terör sayesinde konumlarını koruyabilmek.Yazıklar olsun...Çatışmaların başlamasını memnuniyetle karşılayan karşı grubunda hesapları var. Onlar da, güvenlik güçlerindeki o gencecik insanlarımızın terörist kurşununa kurban gitmelerine aldırmıyorlar. Onların da hesapları başka. Onlar da, çatışmaların başlaması sayesinde eski statülerine kavuşacaklarını hesaplarını yapıyorlar. Yazdıkları yazıların okunacağını, terör sayesinde, yok olmaya başlayan etkinliklerinin geri geleceğine inanıyorlar. Belki bu şekilde AB’ye katılma sürecinin yavaşlayacağını, Türkiye’yi yine eskisi gibi karanlık ve içine kapalı bir ülke konumuna sokabileceklerini sanıyorlar.Onlara da yazıklar olsun.BUNLAR İNSAN DEĞİL, MÜSLÜMAN HİÇ DEĞİLLERÖnce bir Amerikalı, ardından da masum bir Kore’linin kafasını kestiler.Bilmem aynı şekilde hissettiniz mi ?Ben bu insanlardan iğrendim.Bunlar müslüman olamazlar.Bunlar insan dahi olamazlar.Aman sakın ola ki, bizileri çıkıp “Ama ülkeleri işgal edildi. Adamlar korunmak için bunu yapıyorlar “ gibi, dünyanın en çarpık gerekçesiyle ortaya çıkmasın.Irak’ta yaşananlar ile bu masum kişilerin kafalarının kesilmesini aman birbirine karıştırmayalım. Savaş ayrı birşeydir. Savaşta insanların ölmeleri, işkence görmeleri başka, tümüyle masum gencecik kişileri sokaktan toplayıp, siyasi mesajlar verebilmek için kafalarını kesmek bambaşka birşeydir.Bu tipler bizim canım dinimizi lekelemektedirler. Sadece hoşgörü ve uzlaşı arayan İslam dinini, ellerindeki bıçaklarla kafa kesenlerin dini görüntüsüne sokan bu adamlar hepimize büyük zarar vermektedirler.Kafa kesme olayının Uluslararası kamu oyundaki tepkileri bir görseniz, daha da fazla üzülür ve daha fazla sinirlenirdiniz.İslam bu adamlara layık bir din değil.TSK MUTLAKA DOĞRUSUNU AÇIKLAMALIYener Süsoy Hürriyet’te nefis isimler buluyor ve söyleşiler yapıyor. Her biri ayrı bir haber. Zaman zaman akıl edemediğimden dolayı hayıflanır, Yener’i gıpta ile okurum.Haftabaşında eski Kara Kuvvetleri Eğitim ve Doktrin Komutanı (EDOK) Emekli Korgeneral İzzettin İyigün’ü konuşturdu. İyigün öyle şeyler anlattı ki, medya’nın işi gücü bırakıp olayı yorumlaması, daha da önemlisi konuyla ilgili kişilerin açıklamalar yollamaları gerekirdi.Sözlerini, Yener Süsoy’dan özetle aktarayım:“... 28 Şubat’ta Sincan’da tankları yürüken, balans ayarı yapan benim. Öncesinden ne Karadayı’nın haberi vardı, ne de Çevik Bir’in. Sadece 3 kişi biliyorduk: Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı Doğu Aktulga, Kara Kuvvetleri Komutanı Hikmet Köksal ve ben. O tarihte EDOK Komutanıydım... Hikmet Paşa, Doğu Paşa’ya “İzzet Paşa yarın 80 tankla Sincan’dan geçsin” diye emir vermiş. Doğu Paşa beni aradı; “Komutana bu hareketin suç olacağını, sorumluluğun büyük olduğunu anlattım ama, ikna edemedim. İzzet Paşa son kararı sen vereceksin” dedi.... Hemen gereken yerlere, gereken emirleri aktarıp hazırlıkları başlattım... Köksal Paşa’nın istediği 80 tankı ben 20’ye indirdim. O sabah yerler buz tuttuğu için konvoy 45 dakika gecikmeyle çıkabildi. Genelkurmay’ın yürüyüşten haberi ancak 4 saat sonra oldu. Çevik Bir ise sabah 08:00’de öğrendi.... Karadayı Paşa olayı ilk duyduğunda darbe zannedip korkmuş. Çevik de kendisine böyle bir şey olmadığını temin etmiş. Sonra hemen Köksal Paşa’yı arayıp “Bana sormadan bu işi nasıl yaparsınız” diye çıkış yapmış. Aralarında bir hayli sert konuşmalar geçmiş. Sonunda Köksal Paşa “Emri biz verdik, hesabını da biz veririz” demiş.Ben İyigün Paşa’yı tanımam. Yener Süsoy çok methediyor. Üstelik neden yalan söylesin. Güvenilmez, abartan bir komutan olsa herhalde EDOK’un başına getirilmezdi, diyor. Anlattıklarına da neresinden baksanız dramatik. Bundan dolayı, böylesine tepkisiz ve yankısız kalmasını anlayamadım. Bir tek Fatih Altaylı, gerçeği çok iyi bildiğini, olayın içindeki üst düzey komutanlarla (herhalde biri Çevik Bir’di) konuştuğunu, gelişmelerin İyigün Paşa’nın dediği gibi olmadığını yazdı.Ancak, asıl konuşması gerekenler hala suskun. İyigün Paşa’nın anlattıkları, 1997 yılında Türk Silahlı Kuvvetlerinde bir başıboşluk yaşandığını, Genelkurmay Başkanının altını denetleyemediğini, bir komutanın istediği gibi, ülkeyi sarsacak bir kararı alabildiğini gösteriyor.İnanılacak cinsten değil...Meğer hepimiz büyük bir badire atlatmışız.Meğer Türk Silahlı Kuvvetlerinde hala bu tip olaylar yaşanabiliyormuş.Eğer İyigün Paşa’nın dedikleri doğruysa, o dönemde acaba neden tahkikat açılmamış. Olay neden örtbas edilmiş?Eğer İyigün Paşa’nın dedikleri doğru değilse, bu konuda hem Karadayı, hem Bir paşaların, onlar istemiyorlarsa Genelkurmay Başkanlığının mutlaka açıklama yapması gerekir.Türk kamuoyu bu olayın doğrusunu öğrenmelidir.Türk Silahlı Kuvvetleri böylesine ağır bir kuşku altında bırakılmamalıdır. İktidarı beğenmeyen her komutanın, siyasilere ders vermek için tank dolaştırabildiği bir Silahlı Kuvvet düşünülemez.Açıklamalar gelmediği sürece, İyigün Paşa’nın sözleri doğru kabul edilecek ve TSK’nın 1997’de adeta bir kazan kaldırma olayı yaşadığı kanısı yaygınlaşacaktır.Daha da kötüsü, bugün dahi aynı durumlarla karşılaşabileceği kuşkusu sürecektir.28 Şubat olayının demokrasiye bir darbe indirdiğini biliyoruz, ancak İyigün Paşa’nın anlattıkları olayın boyutlarını daha vahim bir noktaya getirmiştir.Türk Silahlı Kuvvetlerini siyasetin dışına çıkaramadığımız sürece, istediğimiz kadar yeni yapılanmalar, yeni silahlanmalar, yeni strateji planları yapalım, hiçbir işe yaramaz. Avrupa Birliğine giden Türkiye, herşeyden önce TSK konusunda reform yapabilmeli, kafaları değiştirebilmelidir.Açıklama istiyoruz.Buna da hakkımız var.TÜRKİYE’DE MİMARLIK 2004Türkiye’de son 3,5 yıl içinde tamamlanmış yapılar içinde seçici kurulun belirlediği 51 yapı “Türkiye’de Mimarlık 2004” isimli yıllıkta biraraya getirilmiş. Türkçe ve İngilizce olarak yayınlanan yıllıkta yapıların mimari özellikleri resimlerle destekleniyor... İlki 2000 yılında yayımlanan Türk mimarlığının güncel konumunun görselleştirilmesi ve ülkemizde yüksek tarımsal, çevresel ve entellektüel niteliklikler taşıyan bir mimarlığın oluşturulmasına katkı sağlanması amacıyla hazırlanan çalışmanın editörlüğünü Dr. Mine Kazmaoğlu yapmış. Siz de Türk mimarlığının son 3,5 yılda neler yaptığını merak ediyorsanız hemen bir tane edinin... KAYIP İTALYANAdı Giuseppe Arsieni. En son 26 Mayıs’ta Grand Cevahir Otel’ten çıkış yaptı. Akrabaları kaybolduğu gün İstanbul’dan ayrılarak İtalya’ya dönmesini bekliyordu. Ancak yaklaşık 2 haftadır kendisinden hiçbir haber yok… İtalyan Konsolosluğu herkesten yardım bekliyor. Giuseppe Arsieni’yi gören birileri varsa lütfen İtalyan Konsolosluğu’na bilgi versin… (İstanbul konsolosluk- 0212 243 10 24- Ankara Büyükelçilik 0312 426 54 60)(Bu yazı, Posta Gazetesinde ve aynı gün Hürriyet Gazetesinin tüm dış yayınlarında, Hürriyet internet sitesinde (www.hurriyetim.com.tr) Milliyet internet sitesinde (www.milliyet.com.tr) ve Daily News ekibi tarafından tercüme edildikten sonra hem ana gazetede, hem de Daily News internet sitesinde (www.turkishdailynews.com.) yayınlanmaktadır.)
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!