Af bekleyen öğrenci sayısı 677 bini buluyor

Güncelleme Tarihi:

Af bekleyen öğrenci sayısı 677 bini buluyor
Oluşturulma Tarihi: Ocak 08, 2005 00:00

Son günlerde Öğrenci Affı konusu gündeme getiriliyor. Haksızlıkların düzeltilmesi gerektiği söyleniyor. Araştırdım, Üniversitelerden çeşitli nedenlerle kayıtları silinenlerin sayısı 677 bini buluyor. Müthiş bir rakkam. Kimi affedeceksiniz? Neyi affedeceksiniz? Bu gençlere kötülük etmiyor muyuz? Okumakta olanlara da haksızlık değil mi?Bizim kadar haksızlıklar yapan, ardından da kendi elimizle  işlediğimiz bu haksızlıkları düzeltebilmek için uğraşan, hatayı düzelteyim derken bu defa başka yeni mağdurlar yaratan hiçbir ülke yoktur. Son  günlerdeki Öğrenci Affı tartışmalarına değinmek istiyorum.   Her yerden ses çıkıyor. Öğrencilerin ayaklandıkları, ailelerin ümit içinde siyasilerin kapılarını aşındırdığı yazılıp söyleniyor. Söylenmesine söyleniyor da, Üniversitelerden kayıtları silinenlerle ilgili  rakkamlar pek fazla bilinmiyor. Size resmi rakkamları aktarayım. Ardından bir düşünün. Bunlar, son Öğrenci Affı olan 28 Haziran 2000 tarihli ve 4584 sayılı yasadan bugüne kadarki birikimleri gösteriyor:    - Başarısızlıktan, devamsızlıktan (Türban nedeniyle derslere giremediklerinden dolayı kaydı silinenler 24 bin), Disiplin suçundan kayıtları silinenler: 66 bin öğrenci   - Değişik nedenlerle veya her ne şekilde olursa olsun kaydı silinenler: 224 bin öğrenci   - Yukardaki gerekçelerle Vakıf Üniversitelerinden çıkarılanlar: 13.417 bin öğrenci. Genel Toplam: 677 bin öğrenci. Bunların eğitim tipine göre dağılımı da şöyle: Devamlılık gerektiren öğretim kurumlarından çıkarılanlar : 210.769  Açık öğretimden: 453.000 Şimdi hep birlikte düşünelim…Kimi affedeceğiz? Hangi kategoriye af getireceğiz? Affettiklerimize ne yarar sağlayacağız? Üstelik eğitimlerini ciddi biçimde sürdürenlere de haksızlık etmiş olmayacak mıyız? Eğitimde Affı ben anlayamıyorum. Biliyorum bundan dolayı çok tepki alacağım, ancak insaf edin. Çok okumak istemelerine rağmen, bunca insan daha Üniversitelere dahi giremezken, biz kendilerinden beklenenleri yerine getirmeyen veya kurallara uymayanları affediyoruz. Bir de son soru: Affedeceğimiz bu öğrencileri Üniversitelerin neresine yerleştireceğiz ?  Bu mantıkla, Eğitimde siyasetle oyun oynanmaması gerektiğine inanıyorum. Kendilerini haklı görerek Af bekleyenlerden özür dilerim, ancak başkalarının da hakkını birilerinin koruması gerekiyor.                                       *                      *                       İYİ Kİ ECEVİT’LER İKTİDARDA DEĞİLLER Benim kuşağım Ecevit ailesiyle birlikte büyüdü. Gözümüzü onlarla açtık ve bugünlere kadar geldik. Rahşan-Bülent Ecevit ikilisi, benim için demokrasi sembolüydüler. Kimseden korkmamayı, kendine güvenmeyi onlardan öğrendik. Aşırı milliyetçiliğin bir topluma zarar  verdirdiğini, onlar bize anlattılar. Şimdilerde ise Ecevit’leri tanıyamıyoruz. Avrupa Birliği konusunda katı bir tavır, Kıbrıs’tan söz açıldığında bir şahin, Kuzey Irak’a asker yollayıp sınır boyunun işgal edilmesini isteyen, Musul’u elimizden kaçırdığımızı söyleyen bir Ecevit portresi ile karşı karşıyayız. Hele son olarak, Rahşan hanımın “Din elden gidiyor, toplum hristiyanlaşıyor” tepkisi, Ecevit’i izleyenleri daha da şaşırttı. Ben dilimi yutacağımı sandım. İnanamadım. Rahşan hanım ise, aynı yöndeki görüşlerini  daha da  geliştirerek sürdürdü. İmam Hatip okulu açma yarışına girdi. Abdullah Gül’ü dahi şaşırtan bir dincilik yaptı. Doğrusu, söylenecek birşey yok. Bu söylemi, AKP’nin bir bölümünden veya Refah partisinden  duysak emin olun şaşırmaz, hatta doğal bile karşılayabilirdik. Allahtan Ecevit’ler iktidarda değiller. Allahtan  etkili bir partinin başında da bulunmuyorlar. Yoksa Türkiye bugünkü noktaya  gelemezdi.                                    *                                  *                      * TÜRKİYE’NİN ÖĞRETMEN SORUN BÜYÜYOR Bir sorunumuz var ki, hergeçen gün biraz daha gözümüze çarpıyor. Bazılarımızı üzüyor, bazılarımızı kaygılandırıyor. Liselerde ve Üniversitelerimizdeki durumdan söz ediyorum. Hangi lise veya Üniversiteye gitseniz, karşınızda bir grup öğrenci buluyorsunuz: İçine kapanık, Ulusalcı, Avrupa projesini bağımsızlığın elden gidişi olarak gören,  yeniliğe karşı, bağnaz ve muhafazakar gençler (!) Şaşırıyorsunuz. Adı üstünde, genç insanlar olmalarına rağmen, yaşlı kuşaklardan çok daha tutucular. Yeniliğe karşılar. Bunun nedenlerini ararken, karşınıza öğretmenler çıkıyor.  Asıl sorunun, öğretmenlerimizden bir bölümünün kafa yapısından kaynaklandığı anlaşılıyor. Son yayınlanan anketlere bakmak yeterli. Lise ve Üniversitelerde eğitim veren hocalarımızın hiçte küçümsenmeyecek bir bölümünün ne kadar tutucu, devletçi ve ulusalcı oldukları apaçık karşımıza çıkıyor. Onların yetiştirdikleri gençler de, ister istemez aynı kalıplardan çıkıyorlar. Son 40 yılda arka arkaya yaşadığımız  askeri darbelerin ektiklerini bugün biçiyoruz. Ancak şunu da çok iyi bilmemizde yarar var: Bu eğitimle, bu kafalarla ülkemizi aydınlığa çıkaramayız.*                  *                    *                                                       (Bu yazı, Posta Gazetesinde ve aynı gün Hürriyet Gazetesinin tüm dış yayınlarında, Hürriyet internet sitesinde (www.hurriyetim.com.tr) Milliyet internet sitesinde (www.milliyet.com.tr) ve Daily News ekibi tarafından tercüme edildikten sonra hem ana gazetede, hem de Daily News internet sitesinde (www.turkishdailynews.com.) yayınlanmaktadır
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!