Adını Kaybeden Çocuk Dehşetli bir dram

Güncelleme Tarihi:

Adını Kaybeden Çocuk Dehşetli bir dram
Oluşturulma Tarihi: Şubat 26, 2006 00:00

Adana’da iki yıl önce 9 yaşındaki bir erkek çocuğuna aralarında devlet memurlarının da bulunduğu 25 kişinin tecavüz ettiği iddiasıyla açılan o utanç davası, gazeteci Ahmet Altan’a ceza verilmesiyle tekrar gündeme geldi. Altan, Adana Adli Tıp Kurumu’nun "fiili livata" yoktur raporuna karşı İstanbul Adli Tıp Kurumu’nun "vardır" raporu vermesini ve kimsenin bu iki rapor arasındaki tutarsızlığı soruşturmadığını yazdığı için ceza aldı.

Davada en yeni ve daha da kafa karıştırıcı gelişme ise İstanbul Adli Kurumu’nun geçtiğimiz kasım ayında verdiği son rapor oldu: "G.S’nin 28.09.2005 tarihinde yapılan muayenede eski bulguların hafifleyerek devam ettiğinin tespit edildiği, bu bulguların ırza geçme, ırza geçmeye tasaddi gibi bir travmaya uğradığının delili olabileceği gibi, küçükteki mevcut kabızlıktan da meydana gelebileceği, bunlar arasında tıbben ayırım yapılamayacağı oy birliği ile ek mütalaa olunur." Bu rapor davanın seyrini tamamen değiştirebilir gibi gözükse de, davada iki yılda bir arpa boyu yol gidilmemesi ve iddiaların infial uyandıracak türden olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Ve asıl önemlisi yan sayfada Ahmet Altan’ın Adını Kaybeden Çocuk başlıklı yazısının "kahramanı" olan 11 yaşındaki G.S.’nin acısı nasıl dinecek, dramı nasıl bitecek, kimse bunun peşinden koşmuyor...

Şu anda 11 yaşında olan G.S.’nin davası iddialar ve savunmalarla aslında baştan aşağı bir soru işareti. Her şeyi daha iyi anlayabilmek için olayların patlak verdiği tarihe, Şubat 2003’e dönmek gerekiyor.

G.S’nin annesi V.S. ve babası M.S., oğulları G.S.’nin okuluna giderler ve hizmetli olarak çalışan S.S.’ye saldırırlar. Okulun müdürü olayın ne olduğunu sorduğunda, anne V.S. hizmetli S.S.’nin, oğluna okulun tuvaletinde defalarca tecavüz ettiğini iddia eder. Okul müdürü bu iddiaları polise bildirmek yerine, S.S.’yi okuldan kovmakla yetinir. Ancak S.S., anne-babayı kendisini dövdükleri gerekçesiyle karakola şikayet eder. İfadesine başvurulan anne, S.S’yi oğullarına tecavüz ettiği için dövdüklerini anlatır. Anlattıkça başka iddialarda peşinden gelir. Annenin iddialarına göre, G.S.’ye tecavüz edenler arasında komşuları olan bir astsubay, polis, G.S.’nin öğretmenleri, iki mühendis komşu ve G.S.’den birkaç yaş büyük mahalle arkadaşları da vardır.

Polis, olayı derhal savcılığa bildirir ve G.S.’yi Adana Adli Tıp Kurumu’na gönderilir. Ancak gelen raporda "Fiili livata bulgularına rastlanmamaktadır" denir. Savcı bunu inandırıcı bulmadığı için, olay bu kez İstanbul Adli Tıp Kurumu’na intikal eder.

Davaya esas teşkil eden bilgiler işte bu raporla ortaya çıkar: "Dışarıdan içeriye seyirli, 0.2x1 cm.’lik nedbe dokusu tespit edildiği, bu bulguların küçüğün anal bölgeye yönelik ırza geçme, ırza geçmeye teşebbüs ya da tasaddi gibi bir travmaya uğradığının delili olduğu oy birliği ile mütalaa olunur."

İLK KEZ 6 YAŞINDA TECAVÜZE UĞRADI

Mağdur G.S’nin ifadelerinde, ilk tecavüzün 9 yaşında değil de, 6 yaşında gerçekleştiğini okuyunca insanın tüyleri diken diken oluyor: "Bir gün arkadaşlarımla top oynarken su içmek için eve çıktım, ancak evde kimse yoktu. Aşağı indim. A.Ö.’nün (mühendis komşu) evi hemen asansörün yanında, benim ağzımı kapatıp içeriye çekti ve ırzıma geçti. Ben o sırada anaokuluna gidiyordum. (G.S ifadede evin içini detaylı olarak da tarif ediyor.) Sonra taşındı. Ben ilköğretim birinci sınıfa başladım, okulun ikinci dönemiydi, A.Ö. okula geldi ve beni evine götürerek tekrar ırzıma geçti. Başka bir arkadaşıyla bir gün tekrar geleceğini söyledi, bu kez A.Ö ve A.Ç (başka bir mühendis) birlikte tekrar okula geldiler beni aldılar ve yine ırzıma geçtiler. Daha sonra tanımadığım bir başka arkadaşlarıyla beraber beni ormanlık alana götürüp tecavüz ettiler. Üstüm kirlendiğinden temizlemek için suyla sildim ama daha beter çamur oldum. Annem sorunca düştüğümü söyledim."

KAN DONDURAN İNANILMAZ İDDİALAR

G.S asıl buradan sonraki ifadelerinde, insanın kanını donduran ve inanmak istemeyeceği iddialarda bulunuyor. Bu durumdan hoşlanmaya başladığı için sanık kırtasiyeci M.A.’ya kendisinin teklif götürdüğünü, kırtasiyecinin de bunu hemen kabul ettiğini, daha sonra öğretmen U.D.’ye de aynı teklifte bulunduğunu, onun da bunu kabul ettiğini hatta kendisini başka öğretmenlere de götürdüğünü, böylece okuldaki bütün erkek öğretmenlerin ve bir hizmetlinin değişik zamanlarda okulun bahçesindeki tuvalette tecavüz ettiklerini iddia ediyor. Aynı şekilde sanıklardan üst kat komşuları polise, karşı apartmanda oturan komşusu astsubaya ve mahalledeki lahmacun salonu sahibine de teklifte bulunduğunu, onların da bunu hemen kabul ettiğini söylüyor. Hatta lahmacun salonu sahibi S.I. ile tanımadığı bir arkadaşının, daha sonra arkadaşları ile top oynarken tekrar yanına geldiklerini ve okulun dış tuvaletinde ikisinin de tekrar tecavüz ettiğini iddia ediyor.

ÜNİVERSİTE RAPORUNDA AKIL SAĞLIĞI YERİNDE

Bütün bu inanılması güç iddialardan sonra, ister istemez insanın aklına küçük G.S’nin akıl sağlığının yerinde ve gerçekleri değerlendirme yetisinde bir bozukluk olup olmadığı sorusu geliyor. Ancak bu ihtimali de Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı’nın raporu çürütüyor: "Küçüğün akıl zayıflığının bulunmadığı anlaşılmış ve gerçeği değerlendirme yetisinde bozukluk olmadığı düşünülmüştür. Zorla veya rıza ile livata yoluyla ırza geçmek fiilinin ahlaki açıdan kötülüğünü anlayamayacağı, faile veya fiile karşı koymaya muktedir olmadığı ve travmayı başlatan etkenin küçüğün uğradığı bir ya da birkaç cinsel istismar olduğu düşünülmektedir."

Peki gerçekten bu kişilerden hepsinin bu teklifleri kabul etmesi mümkün mü? Nitekim müdafi avukatları da aynı insiyakle mahkemeye şu soruyu sormakta gecikmiyor: "Mağdurun çevresinde mesleği, yaşı, medeni halini dikkate almadan ırzına geçmesini istedikleri tüm şahısların, küçüğün ırzına geçmesi mümkün müdür? Bir kişinin dahi mağdurun teklifini kabul etmeme ihtimali yok mudur?"

ÜÇÜNCÜ RAPOR: TECAVÜZ HEM VAR HEM YOK

Karşılıklı iddialar sürerken, G.S.’nin annesinin söylediği bir söz müdafi avukatlarının eline büyük bir koz verdi. "Oğlum yaklaşık 3 yıldır kabızlık tedavisi görüyor ve laevolac isimli bir ilacı kullanıyor."

Bunu duyan avukatlar hemen mahkeme aracılığıyla İstanbul Adli Tıp Kurumu’na, verdikleri "fiili livata vardır" raporu bulgularının kabızlık neticesinde oluşmasının mümkün olup olmadığını sordu. Kasım 2005’te Adli Tıp Kurumu’nun verdiği cevapta, G.S.’nin 28.09.2005 tarihinde yapılan muayenesinde eski bulguların hafifleyerek devam ettiği ve bulguların ırza geçmeye bağlı bir travmanın delili olabileceği gibi kabızlığın da sebep olabileceği söyleniyordu.

Adli Tıp Kurumu’nun bir önceki raporunu hatırlarsak, "Dışarıdan içeriye seyirli, 0.2x1cm.’lik nebde dokusu tespit edildiği ve bunun anal bölgeye yönelik ırza geçme ya da teşebbüsünün delili olduğu" rapor edilmişti. Peki şimdi aynı adli tıp acaba, kabızlığın "dışarıdan içeriye seyirli" olabileceğine nasıl bir açıklama getirecek?

KİM MAĞDUR, KİM MASUM?

İki yıldır süren davada beş celse yapıldı, sonuncusu 28 Aralık’taydı.

Sanıkların hiçbiri suçlamaları kabul etmedi. Kimisi G.S.’yi hiç tanımadığını söyledi, kimisi mensubu olduğu yerden aldığı teşekkür ve takdirleri sunarak öyle biri olmadığını kanıtlamaya çalıştı.

"Onlar komşularım ama hiçbir sıcak ilişkim yok" diyen bir sanığın kız kardeşinin nikahında G.S.’nin annesinin şahit olduğu ortaya çıktı.

25 kişilik bir mütecaviz listesi. Herkesten şüphelenen bir anne ve baba, sanıklardan bir tek okulun hizmetlisi İ.F. için "O hariç hepsi bana tecavüz etti" diyen bir çocuk. Kim suçlu, kim masum, kim mağdur?

KOD: ESRA

Anne V.S. bir ifadesinde, bazı kişilerin sürekli "Esra’ların evi mi" diye kendi evlerini aradıklarını, oğlunun bu telefonlardan sonra hemen aşağı indiğini, olaylar meydana çıktıktan sonra da, bunun oğluyla tecavüz edenler arasında bir şifre olduğunu anladığını söylüyor. Arayan numarayı gösteren yeni bir telefon aldıklarında ise arayan kişinin sanık R.T. olduğu ortaya çıkıyor. Telefonla rahatsız etmekten hakkında dava açılan sanık R.T. bu davadan beraat etti. Mahkeme kayıtlarında sanık R.T.’nin şehiriçi aramaları değil sadece şehirdışı aramaları gözükmesine rağmen hakim beraat kararını verdi.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!