Güncelleme Tarihi:
Çakıcı'nın yakalanmasından önce altı gün boyunca olanları, gün gün saat saat ortaya çıkaran Hürriyet, oldukça ilginç bilgilere ulaştı. Bir dedektif romanını çağrıştıracak bu dizide, ünlü babanın yakalanmasının gerçek öyküsünü bulacaksınız: Cep telefonu dinlendiği için Çakıcı'yı yakalatan kuryenin kim olduğunu; Çakıcı'nın tutuklanması konusunda yaşanan ülkelerarası sorunun nasıl çözüldüğünü; turistik yerleri gezen Çakıcı'nın Fransa'da dört gözle neyi beklediğini; Bordeaux'da kaldığı lüks otelde neler yaptığını; Türk ve Fransız polisinin ona ve yanındakilere, ellerinden az daha kaçıracakken nasıl ulaştığını okuyacaksınız...
Çakıcı'yı yakalama operasyonu geçtiğimiz şubat ayında başladı. Aranan babaları yakalamak için büyük gayret gösteren Türk Emniyeti, aylardır Alaaddin Çakıcı'yı yakın takibe almıştı ve fırsat kolluyordu. Gaziantepli olan ve İstanbul'da sahte pasaport işleriyle uğraşan Cenk Çoktosun'un firari yeraltı dünyasının lideriyle ilişkisi olduğu istihbaratı, Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Dairesi'ne gelince gerekli önlemler alınmıştı. Cenk Çoktosun, ‘‘Vural Çoktosun’’ adına kayıtlı 0 532 3733719 nolu cep telefonunu kullanıyordu. 34-35 yaşlarındaki esmer gencin, geçtiğimiz şubat ayında da, 13 Ağustos'ta olduğu gibi Türkiye'den Hanover'e uçtuğu ve burada Çakıcı'nın adamlarıyla ilişkiye geçtiği biliniyordu. Büyük bir olasılıkla aynı kişi, Çakıcı ile buluşmak üzere İspanya sınırına gidiyor ve Andorra çıkışı Fransız hududunda polis arabalarını görünce ‘‘Çakıcı yakalandı’’ diye etrafı ayağa kaldırıyordu.
Alaattin Çakıcı, İspanya üzerinden Fransa'ya giriş olayını Hürriyet'e telefonla şöyle anlatıyordu: ‘‘Bir yakınımla buluşmak üzere İspanya'dan Fransa'ya geçiyordum. Sınırda bir soygun nedeniyle Fransız polisi operasyon yapıyordu. Tam dört saat operasyonun bitmesini bekledim. O arkadaşım olayı görünce yakalandığımı sanmış.’’ Cenk Çoktosun'un kullandığı telefonu dinleyen Türk Emniyeti de Çakıcı'nın yakalandığını sanmıştı. Oysa, sonradan görüştüğüm Fransız Genel İstihbarat görevlileri, ‘‘Biz, o zaman Alaattin Çakıcı'nın ismini bile bilmiyorduk. İnterpol'den kırmızı bülten çıkmış olabilir ama tutuklama emri çıkartılmadığı sürece bunun hiçbir hükmü yoktur. Şubat ayında Fransa'da tutuklama emri yoktu. Elimize düşse bile tutuklayamazdık. İnterpolun tutuklatma gücü yoktur. O sadece postacılık görevi yapar, bilgialışverişini sağlar. Kırmızı bülten bir taleptir, tüm enformasyonu verir ama birşey ifade etmez. Tutuklama ülkenin keyfine kalır’’ açıklamasını yapmıştı.
KURYENİN PEŞİNDE
Tarih 11 Ağustos 1998. Çakıcı'nın yakalanmasından tam altı gün önceydi. Ankara Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlar Dairesi'nde çok gizli bir faaliyet sürüyordu. Çakıcı ile ilgili yeni bir istihbarat gelmişti. Çakıcı'ya para ve yeni bir pasaport götürmek üzere Cenk Çoktosun, o gün saat 13.40'da Onur Havayolları ile İstanbul'dan Hanover'e uçacaktı. Belki de beklenen fırsat doğmuştu. Cenk Çoktosun'un Çakıcı ile buluşmasına yüzde 95 kesin gözüyle bakılıyordu. Andorra olayından ders alan ilgililer, operasyonu çok gizli tutmaya karar verdiler. Başbakan Mesut Yılmaz'a bile haber vermediler (Mesut Yılmaz'ın operasyondan bir saat sonra olaydan haberi oldu). Türkiye'de operasyonu yedi kişi biliyordu. Çoktosun'un Çakıcı ile buluşmak üzere Belçika kara yolundan Fransa'ya geçeceği tahmin ediliyordu. Hazırlıklar tamamlanmadığı için kuryenin, salı ve çarşamba günü Hanover'e uçması engellendi. Bu sırada Alman, Fransız ve Belçikalı makamlarla görüşmeler sürüyordu.
13 Ağustos perşembe günü Hanover'e uçabilen kurye, aynı uçakta Türk emniyetinden iki görevlinin peşine takıldığını farkedemedi.
Türk Emniyeti, Fransa, Almanya ve Belçika'dan Cenk Çoktosun'u, Çakıcı ile temasa geçene kadar izlemeleri ve teşhis edilir edilmez Çakıcı'yı tutuklamaları için yardım istedi. Alaaddin Çakıcı'nın şişmanladığı ve estetik ameliyat olduğu yolunda söylentiler vardı. Tutuklanmadan önce kesinlikle Çakıcı'nın teşhis edilmesi gerekiyordu. Emniyet güçlerinin, yanlış adam tutuklayarak uluslararası bir fiyaskoya yol açmaya tahammülü yoktu. Talep gelir gelmez, Türk emniyeti ile işbirliğini kabul eden ilk ülkeler Almanya ve İngiltere oldu. BKA ve Hanover polisi alarma geçirildi. Belçika, Çakıcı dosyasının istinat kağıtlarının önce eline geçmesi gerektiğini bahane ederek, Çakıcı'yı tutuklamayı reddetti. Kuryenin Almanya'dan sonra havayolunu değil, kara yolunu tercih edeceği ve Belçika üzerinden Fransa'ya otomobille geçeceği tahmin ediliyordu.
İKİ ŞEHİRDE İKİ TİM
Fransa, Çakıcı'yı tutuklama teklifine önce ‘‘Hayır’’ dedi. Zaman çok azdı. Çakıcı'yı elinden kaçırmak istemeyen Türk Emniyeti'nin vakti daralmıştı. Şöyle bir karar alındı: Almanya, Belçika'dan Çakıcı'yı izlemelerini talep edecekti. Shengen kaidelerine uyması beklenen Belçika, Almanya'nın talebine ‘‘hayır’’ diyemeyecekti. Türk Dışişleri de Fransa'nın kararını değiştirmesi için Paris'ten bastırıyordu. Türkiye'nin Çakıcı'yı tutuklama istemine önce ‘‘hayır’’ diyen Fransız Adalet Bakanlığı, sonradan yumuşadı. Politik biri olarak tanıtılan Alaattin Çakıcı'yı Türkiye'ye iade etmek Fransa için söz konusu değildi. Fransız Dışişleri ‘‘Çakıcı'nın pek politik yanı olmadığını, olsa bile sağcı ideolojiye sahip olduğunu, solcu olmadığına göre iadesinin büyük tepki yaratmayacağını’’ vurgulayarak, Adalet Bakanlığı'nı Türk Mafya Babası'nı tutuklamaya ikna etti. Fransız İçişleri Bakanlığı da Türkiye'den yana diretince Adalet Bakanlığı, tarihi kararı aldı: Çakıcı'yı tutuklama kararı...
Biri Strasbourg, diğeri Lille olmak üzere iki şehirde iki tim hazırlandı. Fransız suç polisi, tutuklama emri olmadığı için Çakıcı'yı yakalamayı reddetti. Uyuşturucu polisi de ilgilenmedi. Mafya ve Terörizmle Mücadele Dairesi UCLAT'ın Ulusal Koordinatörü Poinasse, olaya sıcak bakarak Genel İstihbarat'ın en tecrübeli timlerini Çakıcı'yı yakalamakla görevlendirdi. ‘‘Alınan karar, politik bir polis kararıdır. Fransa'nın Türkiye'ye ne kadar önem verdiğini göstermektedir. İki ülke arasındaki polis işbirliğini geliştirecektir. Türk ve Fransız emniyet güçleri, birlikte büyük bir operasyonu başardı.’’
Türkiye'den gelen pasaportu beğenmedi
Edindiğimiz bilgilere göre Alaattin Çakıcı, Fransa'dan Cenk Çoktosun'u cep telefonundan arayarak, ‘‘Dikkatli olalım, Bulgaristan'da yakalanan Kürşat Yılmaz'ın yaptığı hataları yapmayalım’’ uyarısında bulundu. Bu telefon konuşmasından sonra Çoktosun'un Fransa'ya gitmesi planının değiştirildiği ve yerine Petra Güler'in ikinci kuryeliği yapmasına karar verildiği anlaşıldı. Çakıcı'nın koruması Muradi Güler'in Alman eşi Petra (Kızlık soyadı, Schiemens) Güler, birgün önce İstanbul'dan Hanover'e gelen Cenk ile buluşmak üzere cuma günü Bordeaux'dan Düsseldorf'a uçtu. Çakıcı, sevgilisi Aslı Ural ve koruması Muradi Güler ile birlikte, çarşamba gününden beri şarap merkezi Bordeaux'nun en lüks oteli Burdigala'da kalıyordu.
Bir süredir Fransa'ya bulunan Çakıcı grubu, Paris başta olmak üzere Fransa'nın çeşitli turistik yerlerinde geziyorlardı. Burdigala Oteli'ndeki odaları Aslı Ural ayırtmıştı. Aslı Ural ve Alaattin Çakıcı geceliği 2300 frank olan bir kral dairesinde kalıyorlardı. Petra ve Muradi Güler ise günlüğü 1350 frank olan ‘‘süper oda’’ tutmuşlardı. Otel Müdürü Terry Gaillag'ın söylediğine göre Çakıcı grubunun fazla ekstrası olmamıştı.
Almanya'ya gelen iki Türk emniyet görevlisi, Türkiye'den takip ettikleri Cenk Çoktosun'un buluştuğu Alman kadını, Muradi Güler'in eşi olarak teşhis etti. Bu arada, Çoktosun'un perşembe ve cuma günleri iki kişiyle biraraya geldiği saptandı.
Almanya'da Cenk ile buluştuktan sonra Türkiye'den gelen pasaport ve parayı teslim alan Petra Güler, cumartesi öğleden sonra saat 16.00'da uçakla Paris'e geri döndü. Paris'e saat 17.00'de gelen Alman kadın, vakit geçirmeden Bordeaux'ya uçtu. Saat 20.00'de havaalanında eşi Muradi Güler tarafından karşılandı. Çift, Burdigala Oteli'nde kendilerini bekleyen Çakıcı ve sevgilisi Aslı Ural'ın yanına giderlerken, Fransız dedektifler peşlerindeydi. Fransız Genel İstihbarat Örgütü'nün, Bordeaux Havaalanı'nda ilk defa takibe başladığı ve sonra Çakıcı'nın Bordeaux'daki otelini saptadığı anlaşıldı. Daha önce Çakıcı'nın Fransa'da gittiği yerler, Nice'de yakalandığında üzerlerinden çıkan otel faturalarından öğrenildi.
Türkiye'den Cenk Çoktosun'un getirdiği yeni pasaportu beğenmeyen Alaattin Çakıcı'nın çok bozulduğu ve sinirlendiği anlaşıldı. Fransız gizli servisinin kendilerini izlediğinden habersiz olan Alaattin Çakıcı, Aslı Ural, Petra Güler ve Muradi Güler, o geceyi Bordeaux'da geçirdiler. Pazar sabahı Petra Güler, pasaportu Cenk'e geri vermek üzere, geldiği yolu takip ederek Bordeaux-Paris üzerinden Düsseldof'a geri döndü. Çakıcı'nın yeni pasaportu imha edeceği yerde neden geri gönderdiği merak konusu oldu. Pazar günü ellerinde yeterli kadro olmadığını söyleyen Almanlar, Petra Güler ve Cenk Çoktosun'u izleyemedikleri için izlerini kaybetti.