Adı yok ceza çok

ASKERİ casusluk ve fuhuş davası olarak adlandırılan davanın artık “adı” yok. Büyük çoğunluğunu subayların oluşturduğu 56 sanık, davanın adına konu olan casusluk ve fuhuş suçlarından beraat etti. 11 sanık tüm suçlamalardan beraat ederken, çoğunluğunu muvazzaf subayların oluşturduğu 45 kişi, “Örgüt üyesi olmak, özel hayatın gizliliğini ihlal, kişisel verileri hukuka aykırı kaydetmek, devletin güvenliğine ilişkin ve niteliği itibari ile gizli kalması gereken bilgileri temin etmek, yetkili makamların kanun ve düzenleyici işlemlere göre açıklanmasını yasakladığı ve niteliği bakımından gizli kalması gereken bilgileri temin etmek” gibi suçlamalardan cezalandırıldı. Yargıtay bu cezaları onadığı takdirde, muvazzaf subay ve astsubayların ordudan atılmaları gündeme gelecek. Bu yüzden Çağlayan Adliyesi’nde önceki gün yapılan karar duruşmasının ardında kalan öfke, gözyaşı ve isyan oldu.

Binbaşı’nın sözleri

Tam 2 yıl önce, 3 Ağustos 2010’da Albay İbrahim Sezer’e ait olduğu iddia edilen Hasanpaşa’daki bir eve fuhuş ihbarıyla başlayan baskının ardından, “askeri casusluk ve fuhuş” adıyla 56 kişinin yargılandığı davanın ilk adımı atıldı. Önceki gün görülen duruşmada sanıkların son sözleriyle başlanan oturuma, Balyoz davasının da tutuklu sanığı Binbaşı Kemalettin Yakar’ın şu sözleri damgasını vurdu: “Ben bu toprağa, bayrağa, milletime, vatana, Mustafa Kemal’e asla ihanet etmedim.”

Hata yapabiliriz

Son sözlerin alınmasından sonra İstanbul 11’inci Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Metin Özçelik kararı açıklarken şöyle dedi: “Tamamen Türk milleti adına Anayasa ve yasaların bize verdiği yetki ile bir yargılama yaptık. Takdir haklarını tüm müştekiler, sanıklar ve yakınları açısından değerlendirme yaparak kullandık. Birçok ceza maddesi hakkında verilen karar Türkiye’de ilk olacak. Hepimiz insanız, biz de insanız bizim de hata yapma durumumuz var.”

Geleceğim çalındı

Hürriyet’in “1 dava 3 insan” haberine konu olan Deniz Yüzbaşı Yekdane Ebru Ercüment, ceza alanlar listesinde her adı okunduğunda, önündeki tahta pervaza biraz daha tutundu. Dava sürecinde ordudan atılan Piyade Uzman Çavuş Halil Hanbal beraat edenlerdendi. Şunları söyledi: “Yapmadığım şeyler yüzünden suçlandım. Ordudan atıldım. Doğmamış çocuğumun hakkını gasp ettiler. Çalınan geleceğimi kurtarmaya çalışacağım.”

Zil çalma örgütü

Adını vermek istemeyen muvazzafların ise ortak düşünceleri şöyleydi: “Lideri bile belli olmayan, olmayan bir örgütün üyesi olmaktan cezalandırıldık. Karar onanırsa meslek hayatlarımız bitecek. Askeri casusluk ve fuhuştan beraat ettik. Peki bu örgüt zil çalmak için mi kurulmuş? Osmanlı-Rus savaşları sırasında Çeşme Deniz Muharebesi’nde Türk donanması yakılmıştır. Bugün de bu mahkeme kararıyla Türk donanması yakılmıştır.”

Yöneticisiz örgüt

FENERBAHÇE Başkanı Aziz Yıldırım’ın da avukatı olan, sanık Tamer Karslıoğlu’nun avukatı Abdullah Kaya, şunları söyledi: “Askeri Yargıtay kararlarını taramış olsalardı, ki biz defalarca bunu söyledik, kendilerinin yetkisiz ve görevsiz olduklarını göreceklerdi. Sanıklar suçlamaları kabul etmemişler, beraatlerini istemişlerdir. Beraatini istemek, 2 yıldan az cezaların ertelenmemesi ya da hükmün açıklamasının geriye bırakılmaması için bir gerekçe olamaz.” Sanıklardan İbrahim Sezer’in avukatı Mahir Işıkay da şöyle konuştu: “Sayın mahkeme örgüt suçunun hiçbir unsuru olmamasına rağmen yöneticisi ve kurucusu olmayan bir örgütün üyesi olarak bazı sanıklara ceza vermesi açıkça yasaya aykırıdır. Tek bir delil mevcut değil. TCK’nın cezanın ertelenmesini düzenleyen 51’nci maddesini ve CMK’nın 231’nci maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair sanıklar lehine olan yasal düzenlemeleri
uygulamaması açıkça hukuka ve yasaya aykırıdır.”