Oluşturulma Tarihi: Mayıs 01, 1998 00:00
Yeni bir gazete ya da dergi yayına hazırlanırken en önemli sorun, doğacak çocuğa isim bulmaktır. Elinizde tuttuğunuz gazetenin adını, kurucusu Sedat Simavi çok daha önceden bulmuştu. Gazetenin doğumunda hazır bulunan Tahsin Öztin sonradan şöyle anlatıyor: ‘‘Hocam Sedat Simavi, gazetesinin adını yıllarca önce koymuştu. Ama onu, kıskanç bir sevgili gibi ağzına almaktan, duyurmaktan kaçınmıştı. 1948'de artık gönlündeki sırrı, ağzındaki baklayı çıkardı: Gazetemizin adı Hürriyet olacak!’’Gazetecilik hayatına mizah dergileri çıkararak, karikatür yapıp yazı yazarak, kalemiyle ve fırçasıyla I. Dünya Savaşı yıllarında başlayan Sedat Simavi, Hürriyet'e kadar sayısız yayın çıkarttı. 1933 doğumlu haftalık dergi Yedigün bunların en başarılısı, hem de Hürriyet'in anası oldu. Çünkü Hürriyet için gerekli sermaye birikimini bu çok satan dergi oluşturdu. Hürriyet'in ilk günlerdeki logosunu Tahsin Öztin çizdi. O sıralar genç bir delikanlı olarak ağabeyi Haldun Simavi'yle birlikte babasının yanında ‘‘çıraklık’’ yapmakta olan Erol Simavi'nin anlattığına göre, logo için 39 taslak yapılmıştı. En büyük sorun y'nin kuyruğundaydı; sonunda gazetenin adının altına siyah bir bant çekilerek bu sorun halledildi. GÜÇLÜ KADROHürriyet'in ilk günlerinde Türkiye'nin ünlü aydınları, yazarları ve gazetecileri Sedat Simavi'nin çevresinde toplanmışlardı. Hürriyet'in ilk bir ayında kimlerin neler yazdığına şöyle bir bakmak kadronun gücünü görmeye yetiyor: Refik Halid yeni romanı ‘‘Bu Bizim Hikayemiz’’i yayınlamaya başlıyor. İkinci sayfada her gün Sait Faik, Orhan Kemal gibi genç kalemlerden bir hikaye var. O günlerin best-seller yazarları Aka Gündüz ‘‘Bir Kızın Masalı’’, Kerime Nadir ‘‘Aşk Rüyası’’ ile katkıda bulunuyor. Faruk Nafiz Çamlıbel ‘‘Cenab Şehabettin'i nasıl tanıdım?’’ başlıklı bir yazı dizisi hazırlıyor. Vahdet Gültekin büyük İngiliz romancı D. H. Lawrence'ın ‘‘Aşık Kadınlar’’ romanını çevirerek yayınlıyor...İlk günlerin yazı kadrosu ve teknik ekip İbrahim Alaattin Gösa, Şükrü Kaya, Refik Halit Karay, Nihat Sami Banarlı, Hasan Bedrettin, Cevat Nizami, Vahdet Gültekin, Tahsin Öztin, Samih Tiryakioğlu, Ahmet İhsan, Selçuk Çandarlı, Necati Zincirkıran gibi isimlerden oluşuyor.Nihayet 1 Mayıs 1948 cumartesi günü ilk sayı çıkıyor. Erol Simavi'nin Hürriyet'in 40. yıldönümü sırasında Emin Çölaşan'la yaptığı söyleşide anlattığına göre 28 bin adet basılmış o gün Hürriyet. İlk sayıyla birlikte verilen dört sayfalık ‘‘renkli’’ Bahar ilavesi daha önceden çok daha fazla sayıda basılmış, ellerinde kalmış! İlk günden Hürriyet halk gazetesi olduğunu gösteriyor. Birinci sayı, birinci sayfanın göbeğinde bir resim ve başlık: Kırılan bir cam, tramvay seferlerini saatlerce aksattı! Hürriyet'in ‘‘Halk o gün ne konuşuyorsa, ertesi gün gazetede görmeli’’ düsturu, ilk günden gazeteye yansıyor. EN SÜRATLİ ROTATİFSedat Simavi ilk gün ‘‘Hürriyet'in programı kısadır’’ diye yazıyor başyazısında. ‘‘Memleketimizde gelişmeye başlayan demokrasi zihniyetini kökleştirmek ve müdafaa etmek için ortaya atılıyoruz. Demokrasinin memleketimizin bünyesine en uygun bir rejim olduğuna iman etmiş bulunuyoruz. HÜRRİYET hiçbir partiye bağlı değildir. HÜRRİYET'in bütün kuvveti yalnız kendi imkanlarına dayanarak çıkabilmesindedir.’’Tek Parti döneminin sona erdiği, ülkede bir parti kurma salgınının başladığı günler bunlar. Hürriyet, Tek Parti dönemiyle, yani eskiyle bir ilişkisi olmadığını göstermek istiyor. Yeni, ‘‘müstakil’’ bir siyasi gazete. İlk sayıda sadece hala Milli Şef diye anılan Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün değil, muhalefetteki Demokrat Parti'nin genel başkanı Celal Bayar'ın da bir yazısı bulunuyor. İkisi de hürriyet ve demokrasiden söz ediyor...Hürriyet teknolojik yeniliklere olan tutkusunu da ilk günden gösteriyor. Sedat Simavi'nin başyazısı şöyle devam ediyor:‘‘Amerika'ya sipariş ettiğimiz ve şimdi elinizde bulunan gazeteyi basan bu makine en son sistem ve süratli rotatif makinesidir. Saatte beş renk üzerinden 44 bin nüsha basan bu makinenin evsafını zaman zaman en geç gelen havadisleri, sabaha karşı vaki olan hadiseleri, fotoğraflarıyla size yetiştirdiğimiz zaman anlayacak ve takdir edeceksiniz...’’O zamanın gazete teknolojisinin ne düzeyde olduğunu anlamak için yine o günlerin Hürriyet'inden küçük bir
haber aktaralım: Newyork gazeteleri ertesi gün Londra'da okunabiliyor. Gazeteler, karilerin (okuyucuların) ertesi gün Londra'da okuyabilmeleri için hususi bir uçak servisi ihdas etmişlerdir (23 Aralık 1948)...Hürriyet 10 kuruş. Bir dolar ise 2 lira 80 kuruş ediyor. Türkiye'de o günlerde de ekonomik sorunlar çok; hala bellibaşlı ürünler karneye bağlı, zam yeni yeni halk diline girmiş ama enflasyon terimi henüz pek bilinmiyor: Hürriyet'in fiyatı ancak 8 yıl sonra 8 Kasım 1955'te 15 kuruşa çıkacak.HABERE YATIRIMHürriyet ilk günden habere yatırım yapacağını gösteriyor. Zamanın büyük röportajcısı Hikmet Feridun Es, gazete çıkmadan önce Amerika'ya gönderilmiş. Amerika öyle uzak bir diyar ki, birinci sayfadan ‘‘İki lise talebesi New York'a gitti’’ diye bir haber bile verilebiliyor (31 Aralık 1948).Hikmet Feridun Es, öteden beri yurtdışında röportajlar yapan ünlü bir gazeteci. Örneğin 1920'lerde Hürriyet çıkmadan önce, Afganistan Kralı'nın gelişi dolayısıyla onunla önceden karşılaşmak için Kırım'a, Sivastopol'a gitmiş. Ama haberini telgrafla yollayacağı sırada cebinde yalnız iki kelimelik telgraf parası olduğunu görmüş, çareyi bulmuş, ‘‘Sivastopolladım, şişiriniz!’’ diye yollamış telgrafı. Fakat belli ki Hürriyet için çalışırken böyle sorunları yok. ABD'nin her yerinde uzun uzun dolaştıktan sonra yurda döndüğü günlerce anons ediliyor; yazı dizilerine başlıyor: Amerika'daki Ermeniler, Amerika'daki Türkler, Mormonlar, Hollywood'un sırları...II. Dünya Savaşı'nın yeni bittiği yıllar bunlar. Mussolini'nin metresi Clara Petacci'nin, Mussolini'nin, Nazi Almanya'sının Ankara Elçisi Von Papen'in, Amerikan savaş kahramanı Eisenhover'ın anıları art arda Hürriyet'te yayınlanıyor. Soğuk savaşa giriyoruz. Yunanistan'da iç savaş var, Berlin abluka altında, İngiliz prensesi Elizabeth (henüz veliaht) Prens Charles'ı dünyaya getiriyor, komünistler Pekin'i ele geçiriyor, Türkiye'den yahudi göçmenler yeni kurulan İsrail'e gidiyor...1948 yeni bir dönemeç; gazete çıkarmak için çok doğru bir zamanlama. Fakat bir süre sonra satış düşüyor. Ancak ilk günlerdeki bu kara bulutlar, çok kısa zamanda, umulmadık bir gazetecilik başarısıyla dağılıyor. 1948 yazında Londra'da Olimpiyatlar düzenleniyor. Hürriyet, ‘‘hiçbir fedakarlıktan kaçınmayarak’’, oraya bir muhabir (Semih Türkdoğan) ve bir de foto muhabiri (Ali Ersan) gönderiyor. ‘‘Foto Ali Ersan’’ın olimpiyat şampiyonu olan Türk güreş takımı fotoğrafları Hürriyet'te çarşaf çarşaf yayınlanıyor. Böylece Hürriyet kendini kanıtlıyor, satışlarını artırıyor, kalıcı olacağını gösteriyor. Hayattaki ilk yılı, 1948 sona ererken satışı 31 bin 415'e yükseliyor; o günden sonra hep artacak ve birkaç yıl sonra Hürriyet, okurlarının sayısı, ilanları, haberleri, röportajları, çizgi romanları, karikatürleri ve kampanyalarıyla Türk basınının tartışılmaz lideri olacak.Hürriyet ‘‘müstakil’’ bir siyasi gazete olduğunu vurgulamak için, ilk sayısında hem Cumhurbaşkanı İnönü'nün hem de muhalefet lideri Celal Bayar'ın birer yazısına yer vermişti. Gazetenin kurucusu Sedat Simavi ise şöyle yazmıştı: Memleketimizde gelişmeye başlayan demokrasi zihniyetini kökleştirmek ve müdafaa etmek için ortaya atılıyoruz. Demokrasinin memleketimizin bünyesine en uygun bir rejim olduğuna iman etmiş bulunuyoruz. HÜRRİYET hiçbir partiye bağlı değildir...Asrın resmi biraz flu!21 Temmuz 1969 pazartesi günü Hürriyet'in birinci sayfasını tek bir fotoğraf ve tek bir başlık kaplıyordu. Asrın Resmi. Önceki gün insan için küçük, insanlık için büyük olan o meşhur adım atılmış, Amerikalı astronotlar aya ayak basmışlardı. Resmin altında şu yazı okunuyordu: Kısa bir zaman öncesinin hayal alemi ayda iki dünyalı Amerikan bayrağını dikerken televizyon dünyay
button