Ali DAĞLAR
Oluşturulma Tarihi: Ocak 10, 2010 00:00
O Anayasa Mahkemesi’nin 24 raportöründen biri...
Adı; Osman Can. Türkiye onu Yüksek Mahkeme’nin türban kararı öncesinde iptale karşı çıkması, ardından da AK Parti’nin kapatılması davasında ‘Kapatılmasın’ görüşüyle tanıdı. YARSAV’dan istifa edip Demokratik Yargı adıyla yeni birlik kurdu. Mahkeme odasındaki koltuğunun arkasındaki kağıtta, “Adaleti Cennette Bulursunuz, Bizden Alacağınız (sadece) Karardır” yazısı dikkat çekiyor ve sorularımıza özetle şu yanıtları veriyor:
CHP’li dediler
YARSAV’a kurucu üyeydik. Ömer Faruk o zamanlar vicdani ret konusunda bir yazı yazmıştı, kuruluştan önceydi. AİHS ve özgürlükler konusunda belli bir duyarlılığı var, Hrant Dink konusunda da öyle. Bunlar değerli çabalar. Ben yargı içinde örgütlenmeye ve sendikalaşmaya taraftarım. Yargının yapısal sorunlarına odaklanmak gerekirken, politik bir savaş verilmeye başlandı. O politik savaş aynı zamanda savaşın ya da politikanın taraflarını esir aldı. YARSAV da buna adeta itildi ve o kısır döngünün bir parçası oldu.
(‘24 raportör varken, kritik davalarda dosyalar neden size verildi?’ sorusu üzerine) Anayasa hukukçusu var karşınızda. Daha önceki davalardaki bilgi birikimim esas alınmış oldu. TÜBİTAK’taki kadrolaşma davasında CHP’li dediler, büyük özelleştirmeler ve TELEKOM’la ilgili davanın raportörüydüm. Orada da neo-liberal olduk. Anayasa var ortada, siz kendi siyasal duruşunuzla değil de Anayasal sistem içerisinde çıkan çözüm neyse onu sunmak zorundasınız.
Tülay Tuğcu kızdı
m Ardından 367 süreci başladı. Aslında raportör ben değilim ama kamuoyunda böyle bilinir. Sabih Kanadoğlu’nun görüşlerine karşı görüşümü Radikal’de yazınca başkan Tülay Tuğcu bana kızdı. ‘Bu konuların uzmanı kişisiniz, görüşlerinizi niye açıkladınız, bu davayı size veremeyeceğiz’ dedi, haklıydı.
m Ergun Özbudun ekibinin hazırladığı anayasa taslağına ciddi eleştirilerim oldu. Eşitlik anlayışına yönelik eleştirilerdi. Militarizme dokunmayan bir anayasa taslağı olduğunu, Stockholm Sendromu ile malul bir anlayışın ürünü olduğunu söyledim. Biri aradı, ‘Şükür AKP’li değilmişsiniz’ dedi. AKP’nin kapatılma davasında suçlamaların anayasaya uygun olup olmadığı tartışmaları vardır, türban meselesine girilir. Avrupa kriterlerini ortaya koyduk, raporu sunduk. Sonra biz haliyle kadim AKP’li olduk, içtiğimiz su ayrı gitmedi.
Ergenekon konusu
Ergenekon konusunda maddi içeriğe ilişkin değerlendirme yapmamıza imkan yok. Hukuk ahlaki ise bunu söylemememiz gerekiyor. Ama ceza hukuku açısından anlam ifade eden maddi bulgular hariç; bu kişilerin ceza hukuku açısından anlam ifade etmeyen politik tutum ve davranışları, yaşam biçimi, sosyal ilişkilerden doğan birliktelikleri, ceza hukuku açısından anlam ifade ediyormuş gibi toptan kriminalize etmek, özgürlükleri bitirir.
Prof. olacak
Anayasa Mahkemesi’nin AK Parti hakkında açılan kapatma davasında raportör olarak görevlendirdiği Doç. Osman Can, odasındaki dolabın üstüne yerleştirdiği (soldan sağa) Rosa Lüksemburg, Karl Marks, Max Weber, Hans Kelsen, Immanuel Kant ile (alt soldan sağa), John Stuart Mill (iki fotoğraf) ile Baruch Spinoza’nın portrelerinin önünde poz verdi ve şöyle dedi: “Akademik çalışmalar büyük zamanımı alıyor.
Sinema ve felsefe sohbetleri var sonra. Şimdi dernek işi ortaya çıktı. Spinoza’nın yazdığı, ona dair yazılan her şeyi okuyorum. Özel ilgi duyuyorum bu panteist filozofa. Dünyayı ve Türkiye’yi biraz da dıştan takip ediyorum. Müzikle de aram çok iyidir. Hem popüler hem old-timer müziğe ciddi ilgim var. Simon/Garfunkel’dan mesela James Morrison ve Chris Cornel’a, yeni kuşaktan Alicia Keys, Cheryl Cole ve Snoop Dogg favorilerim arasında. Şu an Weimar dönemi yargısı üzerine H. Hannover’in kitabını okuyorum. Orhan Pamuk gittikçe daha rahat okunabilir hale geldi benim için. Almanya’da misafir öğretim üyelikleri oluyor. 1.5 yıl içinde profesörlüğe başvuracağım. Hazırlanıyoruz.”
Grev hakkı için sosyalist
Sonra sosyalist olduk, çünkü grev hakkının genişletilmesi konusunda ciddi bir mücadele içine girdim. Yasak kapsamına girmeyen, grev kapsamına da girmeyen bir sürü hareket vardır. Burada güvence yok ama özgürlük var. Ve özgürlük varsa bunu yasayla yasakladığınızda bunun Anayasa’nın 13. maddesi denetimine tabi tutulması lazım dedim. Anayasa Mahkemesi tezimi kabul etti.
Vicdani ret için anarşist
Mehmet Tarhan vicdani ret başvurusu yaptı, zorla askere götürüldü, hakkında dava açıldı. Vicdani ret konusunda duyarlıyım, makale yazdım. Anayasa’nın vicdanı ret konusunda imkan yaratmasının Anayasa’nın emri olduğunu söyledim. Ardından farklı bir etiket ortaya çıktı, anarşist olduk.